Takdim

İnsanlar yeryüzünü cennete çevirmenin çok hayallerini kurmuşlardır. Bu amaçla nice yazarlar ütopya adı verilen eserler ortaya koymuş, nice sistem ve ideolojiler bu amaçla ortaya çıkmıştır.

Bunların çoğu hayal dünyasında kalmış; hayata geçirilmeye çalışılan bazıları ise, yeryüzünü kana boğup gitmekten başka bir şey yapamamışlardır. Fârâbî Medînetü'l-Fâzıla'sında ütopik kalmış, Eflatun da 'Cumhuriyet'inde ütopik bir devleti anlatmıştır. Karl Marks'ın, yirminci yüzyıl boyunca dünyanın yarısına hükmettiği coğrafyada yaşayan insanların iki dünyasını da karartan 'komünist ütopya'sının nelere malolduğunu bilmeyen yoktur.

İnsanlığın İftihar Vesilesi Hz. Muhammed'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) Medi­ne­si'nde yaşananlar ise gerçek bir vak'adır. O, bedevî ve vahşî bir toplumdan çok kısa bir zaman içinde başkalarının ütopyasını dahi kuramayacağı faziletler cümbüşü, cennet-misal bir cemiyet kurmuş ve bu cemiyeti bütün insanlığa üstad yapmıştır.

Ütopik yazarlardan İtalyan Tomasso Campanella ise, yeryüzündeki özgür ve ideal devleti anlattığı 'Güneş Devleti' adlı eserinde Osmanlı toplumunun 16. ve 17. yüzyıllarda Muhammedî çizgide yaşanan parlak medeniyetinden ilham almıştır.

'Bir Yeryüzü Cennet Projesi' olarak da adlandırabileceğimiz Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da ilk bakışta bir ütopya zannedilebilir. Oysa o, asırlarca realite dünyasının en acımasız darbeleri karşısında dahi sarsılmayan bir sistemin, yeryüzünü belli zaman ve mekânları itibarıyla cennete çeviren gerçek bir yansımasıdır. Bu proje, nice defalar ve nice asırlar yaşanıp hayata geçirilmiştir. Bu projede anlatılanların önemli bir kısmı, günümüzün ideal bir topluluk teşkil eden yeni nesilleri tarafından da hâlen yaşanmaktadır.

Allah'ın insanlara gönderdiği son peygamber Hz. Mu­ham­med (sallallâhu aleyhi ve sellem), bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. O'nun risaleti, yalnız O'nun yolundan giden insî ve cinnî mü'minler için değil, Müslüman olmayanlar ve ateistler için de rahmet olmuş, şeytan bile O'nun rahmetinden ümitlenmiştir. O'nun gelişiyle birlikte yeryüzü, hayvanat dahil, bütün varlıklar adına Cennet'e dönmüştür. O'nun çizgisini takip ettiği ölçüde insanlık dönem dönem bu Cennet hayatından payını almıştır.

Peygamberler, insanları sonsuz ahiret saadetine ulaştırma hedefinin yanı sıra bu dünyada da onlara Cennet-misal bir hayat yaşatmayı amaçlamışlardır. Âlimler peygamberlerin vârisleri olduğundan, bu verasetin gereği olarak, onların da insanlara ahiretin aydınlık yolunu göstermek kadar dünya hayatlarını da düzene koyma görevleri vardır.

Bu veraset görevini teori ve pratiğiyle en müessir bir şekilde yerine getirdiğine herkesin şahit olduğu muhterem M. Fethullah Gülen Hocaefendi, Enginliğiyle Bizim Dünyamız adlı bu muhteşem eserinde Peygamber Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) insanlara sunduğu Cennet-misal hayatı gözler önüne sermiş ve bu hayatı yeniden ve sürekli yaşama, başka bir ifadeyle, O'nun bütün âlemlere rahmet olma fonksiyonunu bütün insanlık adına yeniden ihya etme çabasını sergilemiştir.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız, M. Fethullah Gülen Ho­ca­e­fen­di'nin 1970'li yıllarda cami kürsülerinden verdiği vaazların çözümünün kendi kontrolünden geçmesinden ve sonraki dönemlerde farklı zamanlarda yazılmış bazı makalelerinin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Kaynakların tespit ve tahrici de bir grup arkadaş tarafından yapılmıştır.

Bu kıymetli eseri bizlere kazandıran muhterem Hocamıza şükranlarımızı arz ederken, daha nice eserler kazandırması ümidiyle kendisine Allah'tan sıhhat, âfiyet ve uzun ömürler dua ediyoruz.

Milletimizin bağrından çıkan çok yönlü bir fikir ve aksiyon adamı olan M. Fethullah Gülen Hocaefendi, özellikle eğitim alanında yürüttüğü rehberlik hizmetleriyle yalnız milletimize değil bütün insanlığa malolmuş büyük bir şahsiyettir.

'Herkesi kendi konumunda kabul etme', 'diyalog' ve 'hoşgörü' esaslarıyla hareket eden Hocaefendi, bu özellikleriyle bütün dünyanın ilgi ve sempatisini kazanmış ve tarihimizde Yunusların ve Mevlânaların temsil ettiği "Yaradılanı Yaradan'dan ötürü hoş görme" ve "Herkesi kendi konumunda kabullenme" felsefelerinin günümüzdeki temsilcisi olmuştur.

Müslüman bir din âlimi sıfatıyla Hocaefendi her din, millet ve görüşten insanların ortak paydası hâline gelmiştir. Birbirinden kopuk ve hatta düşman olan ve kendi aralarında bir defa bile bir araya gelememiş insanlar, millî ve milletler arası seviyede onun vesile olduğu ortamlarda kucaklaşarak birlik, beraberlik, sevgi ve barış mesajları vermişlerdir.

Globalleşen ve gittikçe küçülen dünyada çok farklı insanları bir araya getirmeyi başaran Hocaefendi, bu beraberliklerin saman alevi gibi kısa süreli değil, ebed-müddet olması için de hep kafa yormuştur.

Yeryüzünü istisnasız bütün insanlar için Cennet'e çevirme ideali içinde olan ve bunun tarihteki misallerini anlatan Enginliğiyle Bizim Dünyamız, her din, millet ve görüşten insanları bir arada barış ve huzur içinde yaşatmanın ezelî ve ebedî, teorik ve pratik prensiplerini ortaya koymakta ve tamamen yaşanmış örneğini insanlığın hüsnü kabûlüne sunmaktadır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız, Kur'ân gibi ilâhî bir kaynağa, Peygamber Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) sünneti gibi bir Kur'ân pratiğine, yanlışta birleşme ihtimali olmayan ümmetin üzerinde birleştiği doğrulara (icma) ve bu üç kaynak ölçü alınarak ortaya konan diğer esaslara (kıyas) dayanır. Bu dupduru dört kaynağın şimdiye kadar insanlığı yanılttığına şahit olunmamıştır.

Bu kaynaklardan mahrum insanların ortaya koyduğu ekonomik ve sosyal sistemlerin insanlığa huzur ve mutluluk getirdiği görülmemiştir. Bu realitenin altında, her sistem koyucunun görüş ve idrakindeki beşerî sınırlılık, sübjektiflik, tepkisellik, toplumun içinde bulunduğu olumlu-olumsuz şartların etkisinden kurtulamama yatmaktadır.

Nitekim, hasta bir insan için uygulanan tedavi yöntemi sağlıklı insanlar için hastalık sebebi olabileceği gibi, toplumun sancılı bir dönemi için yapılan gözlem ve tespitler de sağlıklı dönemler için geçerli olmayacaktır. Bu sebeple, insanlığın belli sancılı dönemlerinde ortaya konan bütün beşerî sistemler sayısız zaaflardan kurtulamamış ve şimdiye kadar defalarca yaşanan acı tecrübeler, onların bütün insanlığa ve bütün zamanlar için huzur ve mutluluk getirmesinin mümkün olmadığını göstermiştir.

İlâhî vahye dayanan Kur'ân ve onun pratiği sünnet ise, Allah'ın muhît ilminden kaynaklanması ve her şeye mazi ve müstakbeli de kuşatacak şekilde bakması münasebetiyle hiçbir ârıza ile mâlûl değildir. Onun getirdiği hükümler bütün krizlerin, buhranların üstünde kalabilecek niteliktedir. Allah, zaman ve mekân kayıtlarından âzâde, kuşatıcı bakış ve ilmiyle her şeyi iç içe görmekte ve ona göre hüküm vermektedir.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da bütün insanlığı kuşatan bir merhamet ve müsamaha söz konusudur. Zira bu dünyada tüm buyruklar din, dil, ırk gözetmeksizin Rubûbiyeti herkese şâmil olan Cenâb-ı Hak'tan gelmektedir. Bu, hukuk karşısında bütün fert ve toplumların eşit olması demek olduğundan, böyle bir hukuk anlayışı sayesinde istisnasız herkesin can, mal ve ırzı garanti altına alınmıştır. Bu sebeple, zimmî ve azınlık gruplar için de Allah hâkimiyeti şuurunun hüküm-fermâ olduğu bir yerde yaşamak nimetlerin en büyüğü olmuştur.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da insan, Allah'ın yarattığı en değerli varlık olarak fıtrî temayülleri, istidat ve zaafları, ümit ve korkuları ile birlikte ve olduğu gibi kabul edilmiştir. Bütün düzenlemeler onun bu özellikleri dikkate alınarak yapılmıştır. Yirminci yüzyılın sonları, insanın yaratılıştan getirdiği eğilimlerini dikkate almadan yola çıkan en ceberut sistemlerin dahi paramparça olup tarihin çöplüğüne atıldığına şahit olmuştur.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız, ekonomik refah ve huzuru, sağlam temellere oturmuş bir toplum yapısına; sağlam toplumu da sağlam bir aile yapısına ve en önemlisi Allah'tan başka hiçbir şeye kulluk etmeyen şahsiyet sahibi fertlere dayandırmaktadır.

Bu sebeple, yeryüzünü bütün insanlık için Cennete çevirme gayesini taşıyan Enginliğiyle Bizim Dünyamız, işe, bu Cenneti teşkil ve inşa edecek insan unsuruyla başlıyor. Bu insan, Allah'ın rızasına talip, inanç ve amel bütünlüğüne sahip, yüce âlemlere namzet ve kendini aşmış, bütün varlığa karşı sevgiyle dolu, yaşamaktan çok yaşatmayı düşünen bir kutlu varlıktır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da insana çok büyük bir değer verilmiş ve ona, Allah katındaki değer ve kıymeti açısından bakılmıştır. Kâfir veya fâcir, fakir, miskin veya zelil de olsa o, bir insan olarak kabul edilmiş ve bu yönüyle değerler üstü değere sahip olmuştur. Bir insanın canı bütün insanların canı gibi kıymetli tutulmuş; bazı büyük suçlara verilen ağır cezalar, fert ve toplumun hukukunu titizlikle korumaktan başka bir amaç taşımamıştır. Bu dünyada cezalar suçluya acı çektirmeyi değil, önce caydırıcı özelliğiyle bizzat suç işleyecek olanı, sonra da masumları ve genelde toplumun huzurunu korumayı amaçlamıştır. Günah ile günaha batan insan birbirinden ayrılmış, günahkâra bazen müsamaha gösterilebilirken, günaha aslâ gösterilmemiştir.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da fert ve topluma zararlı davranışlar, doğrudan doğruya cebrî yasaklama yoluyla değil, tedricîlik esası içinde, zamana yayılan eğitim, ikna ve kendi iradeleriyle fertlere evrensel insanî ve ahlâkî değerleri benimsetme yöntemiyle tedavi edilmiştir.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da toplumun içtimâî yapısı ekonomik yapısından daha fazla önem arz ediyor ve sağlam bir yapıya sahip toplumların, insanın tabiatı ve dünya şartları gereği çıkması muhtemel ve kaçınılmaz problemleri kolaylıkla çözebileceği tarihten verilen canlı misallerle anlatılıyor.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız, kâinattaki en büyük hakikat olan Allah inancının hâkim olduğu, ancak her türlü inanç ve düşüncenin temsil edildiği, insanların gerçek anlamda din ve vicdan hürriyetine sahip olduğu bir toplumun huzur ve refah dolu dünyasını bütün yönleriyle ortaya koyuyor. Bu dünya alabildiğine engindir; çünkü o, diline, cinsine, milliyet ve inancına bakmaksızın istisnasız herkese kucak açmıştır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız, farklı dil, din, renk ve sosyo-kültürel özellikleriyle bütün insanlığı tek bir aile olarak kabul ediyor ve bütün farklılıklarına rağmen onları barış içinde birlikte yaşatmayı hedefliyor. Bu dünyada farklılıklar, bir bahçeyi bütünleyen rengârenk çiçekler gibi görülüyor, insanların birbirlerini tanıma vesilesi ve yeryüzünün imarında iş bölümünün gereği sayılıyor.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'ın hâkim özelliği, orada inançların açıkça dile getirilebilmesi, kimsenin kimseye zorla bir şeyler empoze etmeye kalkmamasıdır. İnananların inançlarını açıkça ve özgür bir şekilde dillendirebildiği bir toplumda hakkın üstün gelmesi muhakkaktır. Çünkü eşit şartlar altında hak bâtıla, aydınlık karanlığa her zaman galebe çalacaktır.

Orijini ne olursa olsun toplumu teşkil eden bütün fert ve topluluklar Enginliğiyle Bizim Dünyamız'ın mimarları arasında yer almakla birlikte, bu dünyanın baş mimarları Mu­ham­medîdir ve öyle olma zarureti vardır. Muhammedî ruha sahip olmayanların tesis ettikleri dünyaların kimseye bir şey kazandırdığı görülmemiştir. Onlar çoğu zaman toplumun küçük bir kesimine geçici bir dünyevî mutluluk sunarken, büyük çoğunluğun her iki dünyasını da karartmıştır.

Muhammedîlere gelince; onlar, kendi inançlarını paylaşmasalar bile bütün insanları Allah'ın (celle celâluhu) kulu ve Muhammed'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) tebliğine muhatap ümmeti olarak telakkî etmiş ve dünyalarını herkese açmışlardır. Düşmanca tavırlar içine girmedikleri ve kendilerine karşı zor kullanmadıkları müddetçe onlarla beraber yaşamaya hazır ve isteklidirler. Çünkü bu, onlara hayatlarının gayesi olan hakkı tebliğ fırsatı verir. Hak adına onların gönüllerine girmeyi arzuladıklarından, onlara değil haksızlık yapmak, çoğu zaman onları kendilerine tercih etmişlerdir. Bu sebepledir ki, Müslüman toplumlar, tarih boyunca onlarla aynı inancı paylaşmayanlar için başka hiçbir toplumda görülmemiş şekilde özgürlük ve refah imkânı sağlamıştır. Osmanlı toplumundaki sinagog-kilise-cami beraberliği bu eşitlik, adalet, birlik-beraberlik ve güvenliğin örneklerinden sadece bir tanesidir.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da kadın ve erkek bir bütünün eşit iki yarısı olarak görülmüş, bunların kurduğu sıcak yuvada yetişen yavru, sağlam toplumun esasını oluşturmuştur. Bu insanlardan oluşan toplumda tam bir eşitlik, dayanışma ve yardımlaşma hüküm sürmüştür. Bu dünyada bütün insanlık bir aile, bütün yeryüzü tek bir ülke gibi görülmüştür.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da fertlerin her biri kötülüklere karşı son derece hassastır. İstidat ve kabiliyetler aşırılıklardan korunmuş, istikamet üzere yönlendirilmiştir. Muhasebe duygusu dupduru vicdana sahip fertlerin benliğini kaplamış, onların davranışlarına hâkim olmuştur. Hukuk karşısında hükümdar ile köle bir tutulmuş, üstünlük Hakk'a yakınlıkla ölçülmüştür. Bu dünyada yöneticilik sadece bir sorumluluk ve topluma hizmet aracı olarak görülmüştür.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da ferdin mutluluğu, içinde yaşadığı toplumun refah, huzur ve mutluluğu ile de bölünmez bir bütünlük arz etmiştir. Mutluluğunu toplumun mutluluğunda gören fert, böylece tek başına bir toplum ve bir millet seviyesine yükselmiştir.

İslâm, ferdin yalnız ahiret mutluluğunu değil, bu mutluluğu kazanma yeri olan dünya hayatını da esas almıştır. Ona göre, dünya ve ahiret, bir evin iki odası gibi yan yanadır ve birbirinin tamamlayıcısıdır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız ilk bakışta sadece bu dünyayı ele alıyor ve onu bir Cennet'e çevirmeye çalışıyor gibi gözükmekle birlikte, aslında o, dünya ve ahiret ayaklarından oluşan tek bir Cennet'in bu dünyadaki ayağı üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu ilk ayak, ikincisine hazırlık yeri olduğundan ikincisinden daha önemlidir ve ikincinin hükmü burada verilir.[1] Bu dünyanın enginliği bir anlamda işte bu ahiret buudunu da içine almasından kaynaklanmaktadır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da çalışma hep teşvik edilmiş, ancak insan, iyi-kötü kazandığı her şeyi ile Allah huzuruna çıkıp, hesap vereceği düşüncesine sımsıkı bağlı kalmıştır. O, dünyaya dünya kadar, ukbâya da ukbâ kadar önem vermiş; bu hayatı, devamlı öbür hayata göre tanzim ederek, içinde yaşadığı toplumda dengesiz bir fert olmaktan kurtulmuştur. Böylesi fertlerden meydana gelen toplumlar, yeryüzünde huzur ve saadetin teminatçısı olmuştur.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da hem fert hem toplum planında herkes hayatını bu temel prensiplere göre ayarladığından, iktisat da gerçek tarif ve yerini bu prensiplerin içinde bulmuştur. Bu prensiplerle insan, süflî çıkarların peşinde koşan basit bir homoeconomicus olmaktan kurtulmuş ve ulvîleşerek, değerler üstü değer olan Allah rızasına ulaşmış bir kutlu varlık hâline gelmiştir.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da ekonomik motif ve sâikler, temelde insanı daha da faziletli kılmaya yönelik 'teşvikler' mevkiinde kalmıştır. Hayır yolunda dahi olsa harcamaların bir denge içinde yürütülmesi esas alınmıştır. Sınırsız tüketimin yerini kanaat ve tutumluluk almıştır. İnsan, tükettiği nispette değil, ekonomik faaliyetlerini insanî faziletlerine basamak yaptığı; adalet, merhamet, hakkaniyet, başkalarının hukukuna saygı, hayırda yardımlaşma ve hatta başkalarını kendine tercih etme gibi erdemlerle bezendiği ölçüde insan kabul edilmiştir.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'ın toplum yapısı evrensel insanî değerler üzerinde yükselmiş, iktisadî sistemi de bu yapı içinden kendiliğinden ve tabiî bir süreç içinde doğmuştur. O, bir bütün olarak teşekkül edinceye kadar Allah'tan peyderpey gelmiş, onların ferdî ve içtimâî hayatına hâkim olmuştur. Bu dünyanın yeniden inşa ve bekâsı aynı süreçten geçme şartına bağlıdır.

Yeryüzü insanoğlu için Allah tarafından hazırlanmış ve sayısız nimetlerle donatılmıştır. Allah'a itaat edildiği müddetçe bu nimetler tükenmeyecek ve insanın ihtiyacını karşılamaya devam edecektir. Allah'a itaat edildiği müddetçe yağmur kesilmeyecek, toprak ekini kısmayacak, deniz balığını insandan esirgemeyecektir. Nimetlerin sayısız olmakla birlikte sınırlı oluşu ise, insanın ölçüyü kaçırmaması, israfa kaçmaması ve nimetlerin kadr u kıymetini bilmesi içindir. Bu açıdan bakıldığında yeryüzünde bir nüfus problemi olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır.

İnsanoğlu bu nimetleri elde edebilmek için, sadece ağzına kadar getirilen lokmayı çiğnemek kadar bir zahmete katlanmak, yani çalışmak zorundadır. O, çalışıp kazanacak ve sonra ürettiğini âdil ölçüler içinde başkaları ile değişecek ve böylece bütün ihtiyaçlarını karşılayacaktır. İslâm, işte bu üretim ve değişimin esaslarını en ince ölçüleri içinde vermiş ve sayısız nimetlerle donatılan yeryüzünde Cennet-misal bir hayatın esaslarını sunmuştur.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız, bu esasları teori ve pratiği ile ortaya koymakta, yeryüzünü Cennete çevirmenin yollarını göstermektedir. Bugün yeryüzünde hemen hemen her toplumda yaşanan ekonomik ve sosyal sıkıntıların temelinde, Müslümanlar için bu esaslardan sapma, Müslüman olmayanlar için ise bu esaslara gözünü açamama yatmaktadır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da her fert Allah'tan başka hiçbir şeye kulluk etmeyecek kadar özgürdür. Bu toplumun insanları, fânî ve dünyevî hazların esiri olmaktan kurtularak, bu dünyada yaşanabilecek en engin hürriyeti tatma bahtiyarlığına ulaşmışlardır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da ferdin davranışlarına getirilen bazı sınırlamalar ise, toplumun menfaatlerini kollama amacının yanı sıra, ferdi de fânî ve dünyevî hazların esaretinden koruma, kısacası ona gerçek özgürlüğü yaşatma amacı taşır. Ruh dünyalarında bu özgürlüğe ulaşan insanlara sosyal ve ekonomik hayatlarında da düşünce ve vicdan hürriyeti, özel mülkiyet hakkı tanınmıştır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da erkekle birlikte kadına da mülk edinme ve miras hakkı verilmiş ve bu dünyada kadın, kendine verilen değer ve tanınan haklarla ayakları altına Cennet serilecek kadar âbideleşmiştir.

Ekonomik sistemlerin başarısı, toplumun ihtiyaç duyduğu mal ve hizmet üretiminin sağlanması ve bu üretimin toplum fertleri arasında âdil ve dengeli bir şekilde paylaşımı ile ölçülür. Beşerî sistemlerden liberal eğilimli olanlar, üretim problemini çözerken gelir dağılımı problemine takılmış; kolektivist eğilime sahip olanlar ise, gelir dağılımı problemini çözerken üretim problemini çözememiş; ancak yoklukta eşitliği sağlayabilmişlerdir.

Herkes için maksimum ekonomik refahın hedeflendiği Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da ise, her iki problem de çözülmüştür. Bu dünyada fertlere geniş ekonomik özgürlüklerin tanınması, çalışıp kazanmanın teşvik edilmesi, ekonomik kaynakların âtıl tutulmasını önleyici tebdirlerin getirilmesi ve millî ve milletler arası ticaretin önündeki bütün engellerin kaldırılması sayesinde üretim problemi çözülmüş; temelde faiz yasağı ve zekât esası üzerine kurulan ve çok çeşitli başka düzenlemelerle beslenen gelir dağılım sistemiyle de paylaşım problemi çözülmüştür. Böylece bu dünya, yüksek üretim düzeyinin âdil gelir dağılımı ile taçlandığı ideal bir toplum hâline gelmiştir.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız'da 'hak' her şeyin üzerinde tutulmuş, hakkın sahibine teslimi için gerekli tedbirler alınmış ve gelir bölüşümü üzerinde önemle durulmuştur. Bu dünyada, hak sahibinin fakir-zengin, insan-hayvan, müslim-gayrimüslim... olmasının hiçbir önemi yoktur. Hak kime aitse ona verilmiş ve kimin hakkı tehlikeye girmişse, ona muhakkak engel olunmuştur.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız, esasen yapılan düzenlemelerle, gelir adaletinin kendiliğinden gerçekleştiği; servetin sadece zenginlerin elinde dolaşan bir güç olmaktan çıktığı, başkalarını kendi nefsine tercih etme duygusunun hâkim olduğu bir dünyadır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız, hükümdarla hizmetçisinin aynı safta ve aynı şartlar altında bir araya geldiği; evrensel kardeşlik duygusunun prova edildiği kutlu mekân mâbedde zengin-fakir, beyaz-siyah, soylu veya soylu olmayan herkesin sarmaş dolaş olduğu, herkesin bu kardeşliği en iyi şekilde duyup hissettiği bir dünyadır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız, devlet başkanının, makamından kaynaklanan gururunu kırmak için, çıkıp çarşıda sırtında çuval taşıyacak kadar bir vicdan duruluğuna ulaştığı; çok geniş bir coğrafyada, devlet başkanından başka kendisine zekât verilebilecek bir kişinin kalmadığı; eyaletteki fakirler listesinin en başında eyaletin vâlisinin yer aldığı; devlet başkanı ile hizmetçisinin bir tek bineği nöbetleşe kullandığı; devlet reisinin, evlerinde hasta yatanları hiç kimseye hissettirmeden ziyaret edip yaralarını sardığı; hükümdarın bir azınlık mensubuyla aynı sandalyeye oturtularak mahkeme edildiği ve aleyhinde hüküm verilerek, elinin kesilmesine karar verilecek kadar 'adalet' düşüncesinin zirveye ulaştığı bir dünyadır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız, aç insanların bile yolda buldukları büyük miktardaki kayıp paraları el sürmeden götürüp sahibine ulaştırdığı; fertlerin, sofrada kaşıklarını boş götürüp getirerek, kendileri aç kalıp misafirlerini doyurmaya çalışacak kadar diğergâmlaştığı bir dünyadır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız, haklarının zâyi edilmeyeceğine inanan işçilerin, işverenlerinin kendilerine takdir ettiği ücreti hak etmedikleri düşüncesiyle fazla bulup itiraz bile ettikleri; işverenin, bir koyunluk ücretini almadan giden işçisinin ücretini nemalandırarak sürüye dönüştürdüğü ve yıllar sonra bu tek koyununu almaya gelen işçisine bu sürüyü teslim edecek kadar 'hak' düşüncesinin bayraklaştığı bir dünyadır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız, sabahleyin siftahını yapan bir satıcının, komşusu da siftahını yapana kadar yeni müşteri kabul etmediği, vicdan duruluğuna ulaşan suçlunun vicdan azabından dolayı bizzat kendisinin gidip adalete teslim olduğu bir dünyadır.

Enginliğiyle Bizim Dünyamız, kimsenin aç-açık kalmaktan korkmadığı, bütün toplum fertlerinin tek bir kuruş prim ödemeden ekonomik ve sosyal güvenliğinin sağlandığı bir dünyadır.

Buyurun, fazilet örnekleri saymakla bitmeyecek olan Enginliğiyle Bizim Dünyamız'ın Cennet'i andıran engin ve gerçek dünyasına!..

[1] İsrâ sûresi, 17/72.
Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.