Meşrepler Realite Gerçeği
Neden birden fazla meşrep, meslek ve mezhep var demek, insanın yaratılışını bilmemenin, fıtrî, beşerî, tarihî ve fikrî hakikatleri kavrayamamanın ifadesidir. Ancak, hemen şu hususu da belirtmeliyim ki, farklı düşünceler olsun demek ayrı, eşya ve hâdiselerin zarurî bir neticesi olarak farklı düşünce ve farklı mülâhazaların bulunması, tamamen ayrıdır.
Farklı düşüncelerin olması, insanın yaratılışının, tabiatının, fıtratının ve fikrî cevvaliyetinin hikmetli bir neticesidir. İnsanlar, sair canlılar gibi hep aynı çizgide yürümezler. Kaldı ki, diğer canlıların bile kendi dünyalarına has farklı tavırları ve farklı hareket tarzları vardır. Bir amip, bölününce diğerinden ayrılıp uzaklaşır ve neden sonra diğer amiplerle bir koloni oluşturur. Diğer canlılarda böyle hem müşterek, hem de farklı yanlar vardır..
Burada, bize misal teşkil edecek bir vakıayı hatırlatmakta yarar var: Asr-ı Saadet'te, başta Râşid Halifeler olmak üzere pek çok sahabeyi mizaç ve fıtrat farklılığı içinde görürüz. Bir Hz. Ömer'i bir de Hz. Ebû Zerr'i düşünün! Dinleri tevhid ve meşrepleri te'lif eden Efendimiz, mizaçlar mevzuunda, herkes aynı düşünsün' dememiştir. mezheplerin 4 değil, belki 104 tane olmasını ve o kadar imam ve müçtehidin bulunmasını nasıl izah edeceğiz? Tarihî gerçekleri kabullenme mecburiyetindeyiz. Hz. Muhammed'in (sav) deryasından kovasıyla, kepçesiyle su alan şu kadar gavs, kutup ve imamların getirdiği birikimi ve topyekün Müslümanlara mâl olmuş düşünceleri bir çırpıda, elin tersiyle bir yana itmek mümkün müdür?
Sonra, memleketimiz bir 'memerr-i efkârdır' evet bu ülke, tarih boyunca pek çok milletin uğrak yeri olmuştur. Haçlı seferlerini ve günümüzde daha pek çok yollarla oluşan etkilenmeleri düşünün! Dört bir yandan arılarla sarılan bir insanın simasındaki tenâsüb, bozulmadan kalabilir mi? O insanın üç-beş arı iğnesine ma'ruz kaldığında sima değişikliğine uğramasından daha tabiî ne olabilir? Sonra, bütün bu etkilenmeler, vahdet ve ittifak için çok gerekli olan o sağlam fikrî ve rûhî yapının olduğu gibi kalmasına müsaade eder mi?
Hem, her meşrep kendi sahasında bir hakikati temsil edip, mühim bir rüknü ikame etmektedir. Meselâ, Mısır'daki kalemler, içtimaî hayat ile alâkalı meseleleri işliyorlarsa.. başka ülke düşünürleri başka meseleleri.. daha başkaları da daha başka meseleleri.. bütünün tenasüp ve mükemmeliyeti adına böyle bir taksim-i â'mal alkışlanmalı değil mi?
Ayrıca, her ferdin ve cemaatin bir muhiti ve sahip olduğu bir kültür yapısı vardır bu, yalnız bizde değil, diğer dünya milletlerinde de böyledir.
Yine her millette ortaya çıkan lider, kendine has bir kısım değişik anlayış ve görüşlerle ortaya çıkar bunlarla tanınır ve taraftarlarını bunlarla arkasından sürükler. Keza, dinî anlayış ve düşünce tarzı açısından da öyle müstesna fıtratlar ortaya çıkar ki, farklı mülâhazalarla ve devrin anlayışına göre oldukça farklı şeyler anlatırlar. Zaten Efendimiz de, her asırda bir müceddidin geleceğini beyan buyurmamış mıdır? İmam-ı Gazâlî, İmam-ı Rabbânî, Bedîüzzaman, Hasan el-Benna ve daha niceleri bu misyonun temsilcileri olarak neden kabul edilmesin ki?
Ve yine, insan için mükafatın büyüklüğü ve parlaklığı nispetinde sa'y ve gayrette bulunmaktan ve hayırlarda yarışmaktan daha tabii ne olabilir? Kim, savaşta sancağı taşımak veya altın madalyaya talip olmak istemez? Öyleyse meşrepler ve düşünceler farklılık gösterebilecektir. Bunun önüne geçmek, fıtratın, tabiatın kanunlarını bilmemek ve tarihî gerçekleri görmemek demektir. Asıl mes'ele, hak ve hakikatin cidarlarının zorlanmaması, örselenmemesi, düşünce ve metot farklılıklarının usûle, yani esaslara varıp dayanmaması, maksat ve gayede sapmaların olmaması, hak vesile ve vasıtalardan vazgeçilip, batıl vesilelere sapılmamasıdır. Yoksa, bir Hak dostunun nurlu beyanları içinde, 'Allah'a giden yollar, mahlukların solukları sayısıncadır.' Karşınızda yüz ayrı ressam, değişik buudlarda, farklı kalem ve boyalarla, yüz ayrı bahar tablosu çizer her tablo, ressamının bakış, duyuş ve değerlendirişini yansıtır ama, neticede hepsinin çizip anlattığı bahardır. Elverir ki o bahar, Allah Rasûlü ve Ashabı'nın çizdiği kudsî dâire içinde gerçekleştirilmiş olsun...
- tarihinde hazırlandı.