Mevâlî
İslâm literatüründe Mevâlî diye bir tabir vardır. Bir manada bunlar, sonradan hürriyetlerini elde eden insanlardır. Bunlar arasında her zaman saygıyla andığımız ve kıyamete kadar da anacak olduğumuz deha çapında büyükler de mevcuttur.
Allah Rasûlü'nün, kendi öz torunlarından ayırt etmeyecek kadar sevdiği Üsame b. Zeyd (ra) bizzat Allah Rasûlü tarafından Bizans'a karşı hazırlanan ordunun başına kumandan olarak tayin edilmişti. Asker arasında Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gibi insanlar vardır. Ve Üsâme o gün, ancak 18 yaşlarında hem de mevâlîden bir insandı. Zaten yine mevâliden babası Zeyd b. Hârise de, Mûte'de orduya kumandanlık etmiş ve orada şehit düşmüş bir başka büyüktü.
İmam Mâlik gibi bir dâhiyi yetiştirenlerden İmam Nâfi de, mevalîdendi. Abdullah b. Ömer'in çok sevdiği cariyesi Mercâne, En çok sevdiklerinizi Allah yolunda infak etmedikçe hakiki iyiliğe ulaşamazsınız' manâsına gelen ayetin te'siri ve coşturuculuğuyla sahibi tarafından hürriyete kavuşturulmuştu.. kavuşturulmuştu zira efendisi Abdullah b. Ömer, onu çok seviyordu. O, takvaya erme arzusuyla ve Allah rızası için Mercane'yi hürriyete kavuşturmuştu. İşte bu Mercâne daha sonra birisiyle evlenmiş ve ondan da Nâfî olmuştu. Abdullah b. Ömer, Nâfî'yi alır, sever ve bağrına basardı ki, ümmetin allâmesi, daha sonra onu elinden tutup ilmin zirvelerine çıkardı. Evet işte, İslâm dünyasının en parlak yıldızlarından biri olan bu Nâfî de bir mevâlîydi.
İmam-ı A'zam -eğer doğruysa-, Mesrûk, Tâvûs b. Keysân ve daha niceleri, hep mevâlîdendi. Hatta Emeviler devrinde iki âlim, kendi aralarında konuşurken elli kadar büyük insan isminden bahsedilmişti de hepsi mevâlîden çıkmıştı.
- tarihinde hazırlandı.