Ruhun diriltilmesi

Ruhun diriltilmesi

Soru: Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın tefsirinin ikinci cildinde: “Ruhları diriltmek, Hazreti İsa’da mücerret bir hâdise, Hazreti Muhammed’de (sallallâhu aleyhi ve sellem) ise bir kanundur. Âhir zamanda, ruhları diriltmekte Muhammedî ruh, Hazreti İsa’nın ruhunu kullanır.”[1] denmektedir. Bunu izah eder misiniz?

Kanun dediğimiz, esbap dairesi içinde âdiyattan kabul ettiğimiz şeylerdir. Aslında, bir başka zâviyeden kanunlar da birer harikadır.

Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), böyle âdiyattan görünen kanunlar çerçevesinde dünyayı teşrif buyurmuşlardır. Yani, anne‑baba bir araya gelince telkih olur ve embriyolojik oluşum başlar. İşte, Efendimiz’in tekevvünü bu kanunlar çerçevesindedir. Seyyidina Hazreti Mesih’in durumu ise böyle değildir. O, bir “nefha‑i ilâhî”dir; onda metafizik, fiziğin önünde olup, melekût mülke galebe çalmıştır.

Maamafih, diğer annelerde olduğu gibi, Hazreti Meryem’de de embriyolojik safhalar söz konusudur. O da hamile kalır, karnı büyür ve doğum sancıları gelince, bir kenar semtte su arkının bulunduğu bir hurma ağacının yanına gider ve hamlini vaz’ eder. Ancak, bu hamile kalış ve embriyolojik vetirenin başlaması nasıl olmuştur? İşte bunlar, âdeta birer sır paketi gibidir. Hazreti Meryem’in karşısındaki Cebrail midir, yoksa zaman üstü hususiyetiyle Hazreti Ruh‑u Seyyidi’l‑Enâm’ın cevher‑i hayatı mıdır da ona temessül etmiş, o da bu ruhu görünce, heyecan –tabiî bedene ve cismaniyete ait olmayan bir heyecan– duymuştur?

İşte bütün bunlar bizi aşan ve “Kudret” dairesinde cereyan eden şeylerdir. Evet, Hazreti Meryem bir iffet âbidesidir; onun cismanî bir heyecan duyması şöyle dursun, o en derin bir iffet hissiyle şahlanıp, karşısında temessül eden ruha, “Senden Allah’a sığınırım.”[2] demiştir. Öyleyse burada çok ciddi bir mücerrediyet vardır; yani, bu meseleyi esbap dairesi içinde ve “tenasüb‑ü illiyet” prensibiyle izah etmek mümkün değildir. Meselenin ikinci yanı, âhir zamanda Hazreti Mesih, Mehdi’ye iktida edecek ve saflaşan Hıristiyanlık, saflaşması ölçüsünde –iradî ya da gayr‑i iradî– Muhammedî ruhla aynı kaderi paylaşacaktır ki bu da mebdedeki bu sır ve ruhaniliğin bir uzantısı olsa gerek.

Ayrıca, Hazreti Mesih’in değişik hususiyetleri vardır. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), gerçi âlemler için rahmettir; fakat, O’nda hikmet de hâkimdir ve her şey dengelidir. Hazreti Mesih’te ise, ilk bakışta dengesiz gibi görünen, fakat esasen Benî İsrail maddeciliğini ve dolayısıyla da merhametsizliğini dengeleyen bir rahmet ve şefkat vardır. Öyleyse, âhir zamanda Muhammedî ruhu temsille ihya vazifesini görecek olanlar, aynı zamanda Hazreti Mesih gibi şefkat ve merhamet insanı da olmalıdırlar. Çok defa karşılaştığımız gibi bugün, temelde rahmet ve şefkatle alâkaları olmadıkları hâlde, öteden beri gizli cemiyet olarak bilinen birtakım gruplar hümanizmden bahsediyor, hatta öldürürken bile “şefkat” diyor ve “merhamet”ten dem vuruyorlar. Herhâlde bu husus âhir zamanda daha bir önem arz edecek.. öyle ise, insanlığa gerçek şefkat, mürüvvet ve merhameti gösterme bakımından da bizim bir kısım sorumluluklarımızın olduğu kanaatindeyim. Zira Muhammedî dengeleme içinde, tekvinî emirlere göre teşriî emirlerin icrası Muhammedî ruha ait olsa da yine o Muhammedî ruhun hususi bir derinliği olan şefkat ve merhamette âdeta Mesihiyet ruhunun temsil edilmesi gibi bir durum söz konusudur ki, günümüzdeki modern maddecilik böyle engin bir Mesihî şefkat ve merhametle dengelenebilsin...

Mesihiyet’in bir diğer yanı da nasihattir. Aslında, Hazreti Mesih’in bir adı da “Nâsih”tir. Bu itibarla da denebilir ki, bir zaman gelecek, bu hususta da Hazreti Mesih’i temsil eden büyük nâsihler yetişecek.. ve bunlar, camilerde yeni bir vaaz u nasihat sistemiyle, çağın idrak ve şuuruna göre, Kur’ânî ve kevnî ilimleri cami kürsülerine taşıyacak, mabetleri kendi hususiyetlerinin yanında, birer mektep, birer medrese hâline getirerek Hazreti Bediüzzaman’ın nüvelerini attığı o büyük terkibi, Kur’ân‑ı Kerim’in “sehl‑i mümtenî” üslubuyla her seviyedeki insana anlatacaklardır.

Mesihî ruhun bir başka yanı da, onda kozalitenin, yani sebep‑netice münasebetinin aşılmış olmasıdır. Yani vazife ve hizmetlerde esbap üstü olma gibi bir hususiyetin varlığıdır. Bunu şimdiye kadar çok arz etmişimdir. Cenab‑ı Hakk’ın, bugünkü mürşidleri muvaffak kılıp, inayetiyle yürüttüğü hizmetlerinde, illetlerle mâlûlleri, sebeplerle neticeleri, mebde ile müntehâyı tenasüb‑ü illiyet, yani sebep‑netice uygunluğu prensibine göre izah etmemiz mümkün değildir. Mesela, bugün milletimizin, millet içinde gönüllü bazı kuruluşların dünyaya açılması, matematiğe göre milyarları aşan ihtimal hesaplarıyla bile izah edilemez. En az on ihtimal aynı anda zuhur ediyor ve buna göre siz dünyaya açılıyorsunuz. Bunun apaçık bir inayet olduğu ortadadır. “Biz inayet altındayız.”[3] diyen zat da, esasen bunu ifade etmek istemiştir. Yunus’un ifadeleri içinde,

Bir serçe bir kartalı
Kaldırıp vurdu yere;
Yalan değil, doğrudur
Ben de gördüm tozunu.

Öyleyse, bir defa daha hatırlamalıyız ki, bizim mesleğimiz acz, fakr, şükür ve şevk mesleğidir:

Der tarîk‑ı acz‑mendî lâzım âmed çâr‑çiz:
Acz‑i mutlak, fakr‑ı mutlak, şükr‑ü mutlak, şevk‑i mutlak ey azîz.

Aziz olma, Hazreti Azîz u Cebbâr’a dayanmakla mümkündür. Evet, aczle O’nun kudreti, fakrla gınâsı celbedilmelidir. Biz âciziz, kudret O’nun; fakiriz, servet O’nun. Öyleyse şükür O’nadır. Dolayısıyla da bize düşen, küheylanlar gibi şevkle hizmete devam etmektir.

[1] Bkz.: Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur’ân Dili 2/1114.
[2] Meryem sûresi, 19/17-18.
[3] Bkz.: Bediüzzaman, Şuâlar s.334 (On Üçüncü Şuâ), 474, 481, 504 (On Dördüncü Şuâ); Emirdağ Lâhikası-1 s.275.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.