Muhabbet insanları

BMevlâna, Yunus, Hoca Yesevî, Bediüzzaman Hazretleri gibi muhabbet insanları, kuvve‑i kutsiyeleri ve Allah’la irtibatları bizlerden daha fazla, yanılma payları da daha az olduğu için, çevrelerindeki insanlara sevgi, muhabbet ve hoşgörü hususunda inkârı kabil olmayan gayretleri, müessiriyetleri olmuştur. Ama onları yaşadıkları dönem itibarıyla değerlendirecek olursak, ne Ahmet Yesevî ne Mevlâna ne Osmanlı’nın bidayetinde yaşadığı söylenen Yunus Emre ne de yakın tarih itibarıyla Bediüzzaman, günümüzdeki mü’minlerin başlattığı diyalog ve müsamaha gayretleri neticesi ulaşılan seviyeyi görememişlerdir. Hatta onların her birerleri, insanın onur ve haysiyetine yakışmayacak şekilde muamelelere maruz kalmışlardı. Ahmed Yesevî’yi, altmış yaşından sonraki ömrünü bir çukurda geçirmeye iten sebebin –bu konuda farklı mülâhazalar olsa da– aleyhinde söylenen sözler ve insanlardan gördüğü tazyikler olmadığı ne malum? Mevlâna kendi döneminde tekfir edilmiştir; Yunus Emre, hep meçhul yaşamış ve neredeyse yirminci asırda tanınmış. Evet, kendi döneminde kadri, kıymeti bilinmeyenlerden biri de Yunus’tur.

Ve, Asrın Çilekeşi’nin yaşantısı, o hepimizin malumu!.. “Beni nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm biri mi zannediyorlar? Ben, cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, ahiretimi de. Seksen küsur senelik hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan‑ı Harplerde bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım…”[1] ifadeleriyle anlattığı zehir‑zemberek bir hayat yaşamıştır.

Bütün bunlara rağmen onların hiçbiri, kendi dönemlerinde bugünkü diyalog ve hoşgörü temsilcilerinin gördüğü ölçüde bir hüsnükabule mazhar olmamış, mesajları mâşerî vicdanda bugün olduğu ölçüde mâkes bulmamıştır. Zannediyorum onlar bu asırda bulunup hoşgörü ve diyaloğa bugün gösterilen yönelişi görselerdi: “Nasıl oluyor da siz böyle tabakat‑ı beşer çapında diyaloğa muvaffak oluyorsunuz, bu işin sırrı nedir?” diye sorarlardı.

Bu devâsâ kametlerin mazhar olamadıkları bir olgu ve bir mazhariyeti elde tutmak için bu yolda ısrar etmek gerekir. Dün önemli bir zat bana, “Daha düne kadar hak‑hukuk mevzuunda hassas olmayan medya, bugün büyük ölçüde bu tavrından vazgeçmiş durumda.” dedi. Aslında bunlar yeryüzüne Cenâb‑ı Hakk’ın koyduğu hüsnükabulün bir göstergesidir. Onun için bunu görmezlikten gelmek nankörlük, görüp de şükretmemek inkârın ayrı bir buududur.

[1] Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat s.616 (Tahliller).
Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.