Tahiri Mutlu

Hazreti Bediüzzaman’ın anlayışına göre, eğer bir beldede iman dolu bir sîne varsa, orada, bütün gönüllere imanın güzellikleri duyrulabilir. Evet, “Himmetim milletimdir.”[1] diyen insanların yapacağı hizmetler hem Allah’ın hem de Peygamber’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) beklediği hizmetlerdir.

Bu anlayışa göre Allah’a yürekten inanan her bir mü’min gönül, bir beldeye gittiğinde orada tam merci olmalı ve bütün karanlıkları aydınlatacak bir performans sergilemeli.. duygu ve düşünceleri ışığa garkedecek bir misyon ortaya koymalı ve çevresinde hemen yüzler, binler hâlelenmelidir –ve inşâallah öyle olur–. Bu ise ancak, sahabenin ilkleri gibi, davayı hayatının gayesi bilmekle gerçekleşecek bir husustur.

Konuyla alâkalı bir hatıra nakledeyim size: Kitaplar ilk defa baskıya gireceği dönemde Üstad, sağa‑sola hem de 50‑100 lira gibi küçük bir para bulmak için adam gönderiyor. Tahiri Mutlu –makamı Cennet olsun– bunu duyuyor ve koşa koşa köyüne gidiyor. Köy meydanında bütün mülkünün satılık olduğunu ilan ediyor, arazisinin bir kısmını haraç‑mezat satıyor.. satıyor ve parayı sevine sevine getirip Üstadına teslim ediyor.

Sadece o mu? Elbette hayır. Hulusi Efendi, Hüsrev Efendi, Mustafa Gül ve diğerleri hep aynı duygu ve düşünceyi paylaşırlar. Demek ki onlar, öyle samimî ve öyle bir safvet içinde idiler ki, bunu hayatlarının gayesi biliyor ve o uğurda hırz‑ı can ediyorlardı. Gün geliyor bu safvet, onları ilklerle buluşturuyor. Biri, gecenin geç saatlerinde teksir makinesinin kolunu çevirirken, حَسْبِي رَبِّي جَلَّ اللّٰهُ مَا فِي قَلْبِي غَيْرُ اللّٰهِ نُورُ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللّٰهُ diyor. Tam o esnada birden kapı açılıyor ve içeriye Raşit Halifeler giriyor, “Devam edin, bizler sizinle beraberiz.” diyorlar.

Zaten, İslâmî esaslar çerçevesinde meseleye baktığımızda, dava şuuruna uyanan herkesin böyle davranması gerekmez mi? Meselâ Allah (celle celâluhu) bana: “Ben seni mütedeyyin bir aile ocağında yetiştirmedim mi? Senin gözünü tekyede, medresede dünyaya açmadım mı? O hâlde niye böyle miskin bir hayat yaşıyorsun?” derse ben ne cevap veririm? Hadis‑i şerifte Allah Resûlü buyuruyor ki: “Kul dört şeyin hesabını vermeden kıyamet günü bir adım dahi atamaz; evet, ömrünü nerede geçirdiğinin, ilmiyle ne yaptığının, malını nereden kazanıp nereye harcadığının, vücudunu nerede yıprattığının hesabını.”[2]

Hâsılı, bizlerin, yakın ve uzak çevresinde hâlâ İslâm’ı tanımayan insanlar varsa, durumumuzu yeniden gözden geçirmemiz icap edecektir.

[1] Bkz.: Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat s.95 (İlk Hayatı).
[2] Tirmizî, kıyâmet 1; Dârimî, mukaddime 45.
Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.