Düşünce ve ifade üzerine

Ahmet Hamdi Tanpınar ve Yahya Kemal, eserlerini zevkle okuduğum kişilerdir. Bunlar, kendi devirleri itibarıyla küçültülmüş, ufalanmış Türkiye’yi bir türlü hazmedememişlerdir. Onun için bunlar, teselli olarak geçmişe sığınmış, eserlerinde daima geçmişe olan özlemlerini dile getirmişlerdir. Hâli­hazırdaki kaos içinde sıkışmayı hayal dünyalarında genişleterek rahatlamaya çalışmışlardır. Tanpınar’ın “Beş Şehir” kitabına ve “Bursa’da Zaman” şiirine bakıldığında bu ruh haletinin hâkim olduğu görülür.

İnsanlar, hiçbir zaman içinde bulundukları zamandan razı olmamışlardır. Bazıları geçmişe, bazıları da geleceğe kaçmış; böylelikle kendilerini ve hayal dünyalarını tatmine çalışmışlardır. Materyalist ve pozitivistler, geleceği düşünüp geleceğin pembe dünyasının hayaliyle hâli değerlerdirmeye çalışırken, biraz inancı olanlar, hâli geçmişin sağlam temelleri üzerine bina ederek ümitle azmin verdiği enerji ve kuvvetle geleceğin hülyalı maviliğine doğru koşmuşlardır. İşin realitesi ve dengesi de budur. Zira biz, ne geçmişten ne de gelecekten kopuk tek taraflı bir dünya kuramayız. Gelecek çok önemlidir ve bu öneme binaen hâlin değerlendirilmesi ayrı bir önem kazanır. Fakat geçmişi olmayan milletler için bunların ikisinin de önemi kalmaz, söner gider.

Zamanın bereketsizleşmesi, duygu, düşünce ve idealde bereketin kapısını aralamaktadır. Çünkü insanlar, zamanın darlığı nispetinde düşünce ızdırabı çekmekte ve kendilerini zorlamaktadırlar. Bu zorlama ve ideallerdeki şeyleri gerçekleştirme adına çekilen bu ızdıraplar da bir ihtiyaç duası hâline gelmekte ve bu zaruretin verdiği hava, değişik ifade şekillerine vesile olmaktadır. İfadedeki bu değişiklik ve renklilik, edebiyatımız adına ciddî bir zenginliğe ulaşmaktadır. Fakat bu zenginlikten sonra bir unvan dönemi başlamakta ve insanlar yeniden kendilerini rehavete salmaktadırlar. Bu rehavet dönemi, kırk‑elli sene hatta Osmanlı’da olduğu gibi daha fazla sürebilmektedir. İnsanların, zamanın boşluklarına ve eriticiliğine karşı koyup fikrî büzüşmeye maruz kalmamaları için; ruh, beyin ve kabiliyet güçlerinin tamamını o düşünce aralığında sabit tutmaları ve kendilerini rehavete salmamaları gerekir.

Bir diğer önemli husus da insanın durup dururken düşün­ce insanı olamayacağıdır. Ülke ve milletin problemleri üzerinde sürekli düşünülmesi gerekir ki bu, bir bakıma o işin fiilî duası demektir. Bundan sonra istidadının açık olması ölçüsünde Cenâb‑ı Hak ona, değişik problemleri çözme, insanların onun fikirlerinden istifadesi ve onun vesilesiyle insanlara yol gösterme gibi lütuflarda bulunabilir.

İnsanlar, değişik kaynaklardan istifade ederek enfes ve enteresan düşünceler ortaya koysalar bile; düşünce üretmekten uzak tipler, kendilerinden daha çok başkalarının düşüncelerini naklederler. Herkesin ulaşamadığı, kendilerine orijinal gelen fikirlerin nakilciliğini yapan bu insanlar, belki takma kanat kullanarak belirli bir dönem uçabilirler. Fakat bir gün mutlaka külah düşer, kel meydana çıkar. O bakımdan, okuma ciddî bir disiplin işidir ve herkes okurken kendi düşüncesini yakalamaya ve kendi düşünce yapısını kurmaya çalışmalıdır.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.