Alıcı-Verici Münasebeti

Verici ne kadar kuvvetli olursa olsun, alıcılar açık değilse veya alıcıların frekans ayarlamasında bir bozukluk varsa, diyaloğun gerçekleşmesi mümkün değildir.Efendimiz (s.a.s), yeryüzünde gelip geçmiş ve bundan sonra da gelecek insanlar içinde falso görmeyen ve fiyasko yaşamayan yegane insandır. Çünkü Allah (c.c), insanlığa insan-ı kâmil' olma yolunu açan İnsanlığın İftihar Tablosu için, 'insan-ı ekmel' olmaya mani olabilecek hâdiseleri daha tasarıda iken bertaraf etmiş, O'nu hep hayra yönlendirmiş ve O da hep 'insan-ı ekmel' olma keyfiyetini sergilemiştir. Eğer böyle olmasaydı, O'nun açmış olduğu bu kutlu yolda, kemale giden ümmeti birtakım arızalar yaşardı. Bu sebeple evvelâ, Peygamber Efendimiz'in (s.a.s) vazife ve misyonu adına falso ve fiyaskonun rüyasının dahi yaşanmadığını bir kere daha vicdanlarımızda tespit etmemiz lâzım geldiğine inanıyorum.

Sâniyen burada bir alıcı-verici münasebeti söz konusudur. Verici ne kadar kuvvetli olursa olsun, alıcılar açık değilse veya alıcıların frekans ayarlamasında bir bozukluk varsa, diyaloğun gerçekleşmesi mümkün değildir. Alıcı, bütünü ile kibre programlanmışsa, hep burnunu dikip başkalarına yukardan bakıyorsa, getirici Cibril bile olsa, muhatabında herhangi bir değişiklik meydana gelmeyeceği muhakkaktır.

Evet, kibir, zulüm ve inhirafla yanlışlıklara düğümlenen bir insanın, verici kim olursa olsun, o vericinin hayat bahşeden tayflarından istifade etmesi imkânsızdır. Nitekim Ebû Leheb, Ebû Cehil, Utbe gibi kem talihliler, alıcılarını tamamen kapattıkları için, yanında bulundukları hâlde Efendimiz'den (s.a.s) gelen nurlu mesajları alamamışlar ve kör-kütük karanlıklara dalıp gitmişlerdir.

Vâkıa, önce Efendimiz'e (s.a.s) inanıp, O'nunla diz dize verdiği, vahyi dinlediği, hatta bu vahyin kitabet vazifesini üzerine aldığı hâlde, daha sonraları inhiraf eden' inhiraf edip kendisine peygamber diyecek kadar sapıtan insanlar da olmuştur. O zatın nûrefşân 'halka-i zikir ve fikr'inden ayrılan insanlarda da böyle bir inhiraf yaşanması bize şunu göstermektedir: O'nunla aynı zaman dilimini yaşadıkları hâlde, Peygamber Efendimiz'e (s.a.s) baştan iman edip daha sonra O'ndan ayrılanlar olduğu gibi, Ebû Hanife'nin halkasından ayrılanlar, Gazali'yi, İmam Rabbani'yi anlamayanlar, Hz. Bediüzzaman'a karşı temerrüt edenler, hatta 'tanıdım' dediği hâlde inhiraf ederek başını alıp farklı mecralara kayanlar da olmuştur ve olacaktır. Zira mikro plânda Asr-ı Saadet'te cereyan eden hâdiseler, kıyamete kadar gelecek hâdiseler için de aynı türden şeylerin zuhur edeceklerini tembih etmektedir.

Yine bundan sonra da büyük insanlar çıkacak, 'kuvve-i kutsîye' ve 'Câzibe-i kutsîyeleri' ile binleri, milyonları etraflarında toplayacaklardır. Ne var ki buna rağmen, ziyadan dîdeleri rencide olan bir sürü huffaş da eksik olmayacaktır.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.