Vâsıl Olan İnsanların Birinci Kısım Özellikleri
Bütün vâsılûn belli hususlarda müşterek görünseler de, mazhariyetlerinin tür ve vüs'ati açısından aralarında ciddî farklılıkların bulunduğu da bir gerçektir.
Bunlardan bir kısmı, hemen her zaman vecd içinde vahdet deryasında müstağrak bulunduklarından, akıl, mantık ve muhakemeleri de sürekli ilâhî tecellilerin vesayetindedir ve ömürlerini hep hedefe kilitli sürdürürler. İlâhî sıyânetle ondan inhirafları da söz konusu değildir; söz konusu değildir, zira benlikleri "sübühât-ı vech" şualarıyla bütün bütün yanıp kül olduğundan, ondan başka bir şey göremez, duyamaz, hissedemez ve âdeta sürekli mest ü mahmur yaşarlar. Hem öyle bir yaşarlar ki, artık bir daha da "sahv" sahillerine ve cismanî akıl rıhtımlarına uğramayı hiç mi hiç düşünmezler; kim bilir belki de, isteseler de düşünemezler..? Ancak, bazı mizaç ve meşrepler için bu mertebede bir kısım iltibaslar da vârid olagelmiştir ama, bu çok da yaygın değildir. Evet, bu mertebede bazıları, incizâbın şiddetinden âdeta bir cinnet yaşıyor gibi, medâr-ı teklif olan akıllarını kaybedebilir; dolayısıyla da şer'î esaslara mugâyir hâl, tavır ve sözlerde bulunabilirler. Cibâli Baba gibi zatların avamca şatahâtını ve bu sahanın devâsâ kâmetleri sayılan Bayezid-i Bistamî, Cüneyd-i Bağdadî ve Hallâc-ı Mansur gibi zevâtın " leyse fi cübbeti sivellahi", "Enelhakk" ve "Subhani Mâ a’zame Şe’ni" türünden ifadelerini ve kitaplara geçmiş bu kabil beyanlarını böyle bir incizap şiddetine veya sekre bağlamak mümkündür.
- tarihinde hazırlandı.