Felsefecilerin Feyiz Konusundaki Görüşleri
Felsefeciler, feyiz konusunda sofîlerden oldukça farklı düşünürler. Konumuz olmasa da, ilk hakîmlerden itibaren bu mevzu etrafındaki düşüncelere de kısaca göz atmak istiyoruz:
Felsefecilerin bazıları, feyiz ve sudûr kelimelerini müteradif lafızlar gibi kullanmış ve her iki sözcükle de, varlığın -hâşâ- Allah'tan sudûr yoluyla meydana geldiği, geliyor olduğu iddiasında bulunmuşlardır..
Bazıları, bu feyezânın ilâhî irade ve ihtiyar ile gerçekleştiğini kabul etmekle beraber, araya daha başka vasıtalar sokarak, müessirleri ikilemiş, üçlemiş.. ve bir sürü şerik takdirine gitmişlerdir.
Bazıları, sudûrun lâzımını tasrih ederek, bu feyezânın tabiî ve zaruri bir çerçevede cereyan ettiği hükmüne vararak -hâşâ- ilâhî meşiet ve ilâhî iradeyi tamamen görmezlikten gelmişlerdir..
Bazıları, Yaratıcı'yı gayri şahsî bir ilk illet farz ederek, her nesnenin belli bir düzen içinde O'ndan zuhûr ettiği iddiasında bulunmuşlardır..
Bazıları, ilk feyezân ve zuhûru, tek bir akla bağlamış, ardından da şöyle bir üçlemeden söz etmişlerdir:
1. Aklın kendisi.
2. Bu akılda ilk illet düşüncesi.
3. Bu düşünceden de ikinci bir aklın sudûru..
Bazıları, ilk akıldan itibaren tâ feleklerin farazî ruhlarına, ondan da faal akla kadar bir sürü akıl (ukûl-u aşere) takdirine gitmiş; hatta araya bir de "nefis" sokuşturmuşlardır ki; bunların hemen hepsi de "recmen bi'l-gayb" türünden iddialardır ve dinin ruhu ile telif edilmeleri de imkânsızdır. Ayrıca bütün bu iddiaların, ne ilim adına ne de iman, mârifet ve zevk-i rûhânî hesabına pratik hiçbir yararları da yoktur.
- tarihinde hazırlandı.