Felsefi Cereyanların İslam Dünyasına Sirayet Etmesi
Gerçi, zaman zaman bu tür konuların bir kısım İslâm mütefekkirlerini de meşgul ettiği olmuştur; ama ne bu düşüncelerin ne de benzeri cereyanların, İslâm'daki kalbî ve ruhî hayatın ayrı bir unvanı olan tasavvufî hayata hiçbir katkıları olmamıştır; katkıları olması bir yana, çok defa saf zihinleri bulandırmış, bazı iman esaslarının ruhuna dokunmuş ve bir hayli batıl cereyana da ilham kaynağı olmuştur.
Bu arada bazı tasavvuf büyüklerinden de sudûr ve zuhûr mülâhazalarıyla alâkalı bir kısım düşüncelerin sâdır olduğu görülmüş veya iddia edilmiş ise de, zannediyorum bu kabil çarpık fikirler, ya başkaları tarafından onların eserlerine sokulmuş ya da bu zatlar tevhid ve ilâhî irade açısından konuyu farklı bir yoruma bağlayarak, bu tür bir yaklaşımı mahzursuz görme zuhûlüne düşmüşlerdir.
Aslında, ne Kur'ân, ne Sünnet, ne de "selef-i salihîn"in safiyâne te'vîl ve tefsirleri içerisinde bu kabil mülâhazalara hiç yer verilmemiştir. Öyle ise, olsa olsa bunlar eski mirastan kültür atlasımıza aksetmiş müzahref felsefî -hilkat mevzuunda böyle düşünen felsefî cereyanları kastediyoruz- bilgiler olabilir ki, hemen hepsi de, gidip gayri iradî sudûr ve zuhûr düşüncesine dayanmaktadır.
- tarihinde hazırlandı.