Hak Yolcularının Hayret ve Dehşete Dair Sözleri
Gülistân sahibinin, "Yer yer cemâlini gösterir ve tamamen görünmeden de hemen saklanırsın! Böylece kendi pazarını kızıştırır bizim de ateşimizi arttırırsın. Ben gönlümü kaptırdığım (sevgiliyi) perdesiz görünce bana bir hâl olur. (Bir hâl olur ki) yolumu yitiririm. Kâh olur sevgili (sînemde) ateş yakar; kâh olur bir serpinti ile onu söndürür. Onun içindir ki, beni, hem yanıp kebap olmuş, hem de (deryalarda) boğulmuş görürsün" sözleriyle, sâlikin ateş ve şürb hâlini ifadesi, dehşet ve hayret mûsikîsiyle seslendirilmiş gibidir. İsmail Hakkı Bursevî’nin, "Bak gör, "Sekahum rabbehüm" den bütün ebrâr oldu mest, o lâyezâl cemâlinden yedi, beş, dört oldu mest [1] sihirli beyanlarıyla onları sürekli mest ü mahmûr göstermesi, değişik zâviyeden ve ayrı bir yaklaşım...
Hakk yolcusu, dehşet ve hayret vâdilerinde dolaşırken, kalp balansı iki âleme göre ayarlanmamışsa, yâni duygular, hâlin enginliklerinde pervâz ederken, mantık ve muhâkeme mişkât-ı nübüvvetle irtibatlı değil ve seyahât Hakikât-ı Ahmediye (as) zıllinde sürdürülmüyorsa, bîhûş olma, muvâzeneyi kaybetme, şaşkınlığa düşme, dolayısıyla da rûh-u şeriata muhâlif söz ve davranışlarda bulunmak kaçınılmaz olur.
-Mısır kadınları Hazreti Yusuf’un cemâlini gördüklerinde "kendilerinden geçmiş ve o dehşet içinde" kendi ellerini kesmişlerdi. (Ey gözümün nûru efendim!) eğer onlar senin cemâlini görselerdi, ellerindeki hançerleri kalplerine saplarlardı. Senin güzelliğinin bahsedildiği yerlerde; Yusuf’un güzelliğinden söz etmek efsâneden ibâret kalır." O sihirli, o kıvrak ve o içten sözleriyle Molla Câmi, dehşet ve hayreti ne güzel anlatır! Fânî ve güzelliği kendinden olmayan dünyevî hüsün ve cemâller insanı böyle baştan çıkarırsa, güzellikler ve kemâller, güzellik ve kemâlinin pek çok perdelerden geçmiş gölgesinin gölgesi bulunan bir Zât’ın müşâhede ve mükâşefesiyle hâsıl olan hayret ve dehşetin baş döndürücülüğünü kavramak zannediyorum bizler gibi fânîlere müyesser olmayacaktır.
- tarihinde hazırlandı.