Mescidi Aksa’nın Kısaca Tarihi Geçmişi
Bazen yerdeki takdirler semâdaki değerlere uymuyor. Bakıyorsunuz oradaki bir kudsî burada hakîr görülüyor, oradaki metâf-ı kudsiyân burada, en pes ayaklar altında çiğneniyor. Şimdilerde Mescid-i Aksâ bu manâya ne ürpertici bir misâl..!
Mûsevîler ve Hıristiyanlar için öteden beri takdis edilegelen bu târihî ünlü ma’bed, Müslümanlar için de ziyareti tavsiye edilen üç mescitten biri olma kudsiyetiyle serfirâz. Mescid-i Aksâ, Hz. Davut ve Süleyman peygamber döneminde altın çağını yaşadı. O muhteşem devirden şimdilerin karamsar ruhlarına kalan sâdece bir ağlama duvarı.
Bu iki ünlü nebîden sonra İsrail milletindeki iç bozulmaları, devlet çapındaki çözülmeler takip etti. Bunun tabiî lâzımı olarak da işgaller, tehcîrler, sürgünler, esâretler, vesâireler... Asur’ların işgaline uğrayan Filistin ve Mescid-i Aksâ, bu zulüm tapanlamasının açtığı yaraları tedâvi edemeden, öncekileri unutturacak şekilde, bir kez de Babillerin zulüm paletleri altında ezilip inledi... Derken upuzun esaret yılları ve utandırıcı zilletler... Arkadan bir başka toparlanma faslı, onun arkasından da Roma’lıların kendilerine has işgal usulleri ve ayrı bir esâret ve zillet dönemi. Yıllar ve yıllar hep böyle Yahudi vefâsızlığı, işgalci cefası ve boynunda zincir Mescid-i Aksâ’nın inlemesiyle sürüp gitmiştir.
- tarihinde hazırlandı.