Mescid-i Aksa’nın Müslümanlık Açısından Misyonu
Ben şahsen, onun geçmişten gelen rûhunun kemirildiğini, manâsının soldurulup zebîl edildiğini her gördükçe, Kudüs cephesinde ciddî bir bozguna uğradığımızı hissetmiş ve burkuntuyla iki büklüm olmuşumdur. Kim bilir, onun renk atan kubbesi, kararan duvarları, hüzünle akan şadırvanı ve bunlar gibi konuşmayı, şikâyet etmeyi, içini dökmeyi beceremeyen insanları, boğulmaya dönen sükûtlarında, ne çâresizliklerle bize bakmakta ve içlerinde ne acılar saklamaktadır..!
Bana şanlı geçmişimi gösteren ve onu hayallerime geri veren Mescid-i Aksâ’nın duman duman o hüzünlü duvarları, çevresinden kopup bulutlara ulaşmış gibi görünen kubbesi, hak mahremiyeti yolunda kurulmuş ve bizlerde bir haremlik hissi uyaran kubbe çevresi ve her biri sonsuzluğun ayrı buutlarına açılıyor gibi görünen büyülü kapıları artık, belirsiz bir sis-duman içinde ve renk atmış birer resim gibi görünmekte...
Mescid-i Aksâ’nın elden çıkmış olması, mensup olduğum din adına gayretime dokunuyor. Onu başkalarının elinde esir düşmüş görmek yürekler acısı. Doğrusu, onu öyle mahfazası kırılmış bir inci gibi gördükçe, içimden nefretler kopup yükseliyor ve rûhum temelinden sarsılıyor.
O, bugünkü hâliyle, çevresinde gözyaşı dökülse de garip, harîminde namaz kılınsa da gariptir. Zirâ Mescid-i Aksâ şu anda havra ile beraber kilisenin demir pençesinde ve esâretlerin en acısını yaşamakta. Ve eğer canlanıp kendimize gelebileceksek, felç olmuş irâdelerimizin yeniden canlanması, ruhlarımızın uyanıp kendine gelmesi için bundan daha dokunaklı bir tablo olamaz...
- tarihinde hazırlandı.