Cezbe ve İbadet
Bazen de, cezbe ile, riyazat ve ibadet arasında "devir" gibi bir salih daire teşekkül eder; Hakk yolcusu, ibadet ve riyazeti ölçüsünde cezbe ile taltif edilir ve cezbesi nisbetinde de kendini riyazet ve ibadete verir. Şer’î kıstaslar ibresinin gösterdiği istikamette hareket edildiği sürece de bu alışveriş ve bu doğurgan teselsül devam eder. Aksine, Mişkât-ı Muhammed (aleyhi ekmelü’t-tehâyâ)’nın nûrefşân ikliminden uzaklaşıldığı ölçüde de çeşit çeşit iltibaslar baş gösterir, lâubâlilikler zuhur eder ve şer’î mükellefiyetlerin hafife alınması gibi zulmânî hallerle karşılaşma "fâsit daire"leri içine girilir.
Her şeyden evvel cezbe bir istidat ve bir ilk mevhibedir.. Allah’ın bu ilk cebrî atâsı olmadığı takdirde, Hakk yolcusu, mücerred riyazet, ibadet ve tasfiye ile ne o cezbeyi elde edebilir, ne incizâba erebilir ne de "ism-i vedûd"dan süzülüp gelen ışıkla kâinat çehresindeki cezb u incizâb dalgalanmalarını görüp anlayabilir.. ve böyle birisine, "hiçbir şey değil" denmesi doğru olmasa bile, ciddî bir şey olduğunu söylemek de oldukça zordur.
"Cezbe-i aşk olmayınca neylesin şeyhim beni,
Hakk’tan ilham gelmeyince neylesin şeyhim beni..!" Yunus
- tarihinde hazırlandı.