Reca’nın Özellikleri
Recâ, bir temennî değildir; temennî, herhangi bir tasavvur ve düşüncenin meydana gelmesi mevzuunda katiyyet bulunmayan, dolayısıyla da ümit vadetmeyen bir beklenti olmasına mukabil, recâ; matluba ulaştıracak bütün vesileleri değerlendirip, rahmeti ihtizaza getirme yolunda peygamberâne bir basîret ve şuurla bütün iltica kapılarını zorlamanın ad ve ünvanıdır.
Bir diğer ifade ile recâ; ilim, kudret ve irade sıfatları gibi, rahmet ve affediciliğin de ihata ve şümûlüne inanıp, ehadiyet dalga boyunda bir kısım teveccühlere muntazır olmak demektir. Kur’ân-ı Kerim’in rahmetin her şeyi aştığını (A’râf/156); bir kudsî hadîsin de, ilâhî rahmetin her zaman gadabın önünde bulunduğunu ifade etmesi, [1] zannediyorum, bu gerçeği hatırlatmaktadır. Şeytanların bile ümid ve ümniyeye kapılacağı böyle engin bir rahmete karşı lâkayt kalmak, hatta o rahmetin mevcudiyetini inkâr manâsına gelen recâ hissini yitirip ye’se kapılmak affedilmeyen bir günahtır.
"Kerem kıl kesme Sultanım keremin bînevâlerden
Keremkâne yakışır mı kerem kesmek gedalerden.."
M. Lütfi Efendi
deyip kalben Kerim ü Vedûd’un cömertliği etrafında pervaz ederek O’na sığınma yollarını araştırmaktır. Rabbin mülâtefesi sayılan böyle bir mazhariyeti elde etmiş olanlar hiç tükenmeyen bir hazine bulmuş sayılırlar. Hele insan sahib olduğu şeylerin bütününü kaybettiği veya ona karşı her türlü musibet bendinin yıkıldığı veyahut hayra muvaffak olamamanın, şerden kurtulamamanın ızdırab ve inkisarını vicdanında duyduğu.. yani sebeplerin bitevî sükut edip her yolun "Müsebbibu’l-Esbâb"a döndüğü hengâmda, recâ, bir berk olur, burak olur.. onun yollarını aydınlatır ve onu, ulaşılması insan gücünü aşan ulaşılmazlara ulaştırır.
[1] Buhâri, Tevhid, 55; Müslim, Tevbe, 14-16; İbn Mâce, Zühd, 35; Müsned, 2/258.
- tarihinde hazırlandı.