Hakikat Erinin Hayat Yolculuğu
Artık, aynı hayat olan bu mertebede ne ölüm vardır ne de zevâl.. olsa olsa, nefis ve cismâniyet cihetiyle bir fenâ; kalb, ruh ve insânî latîfeler itibarıyla da bir bekâ vardır ki; siz buna isterseniz "fenâfillâh-bekâbillah-meallâh" da diyebilirsiniz.
Böyle yüksek bir neticeye ulaşan sâlikin hayatında, üç tür soluk veya nefes söz konusudur: Havf soluğu, recâ soluğu, muhabbet soluğu. Nefis, cismâniyet ve beden adına önemli bir misyon eda ettiği gibi; havf, recâ, muhabbet de kalb ve ruhun hayatı hesabına ehemmiyetli birer dinamik sayılırlar. Yüce Allah'ın ululuğunu düşünmek, O'nun mehâfet ve mehâbetiyle oturup-kalkmak, annesinin itâbından endişe duyup da, yine onun şefkatli kucağına sığınan yavrunun duyduğu mânevî hazzın kat katını insanın vicdanına ifâza eder. Evet, O'nun hakkında hüsn-ü zan edip, rahmetinin enginliğini mülâhazaya almak, öylesine rûhânî bir sürûrdur ki, eğer tecessüm etse, bir mânevî cennet şeklini alır. O'nun eserlerinin çehresinde isimlerine ulaşmak, isimlerinin tecellî iklimlerinde dolaşıp sıfatlarını soluklamak, onların taalluk noktalarını mülâhazaya alarak zevkin hayret buudlu olanlarını duymak, tarifi, tavsîfi imkânsız öylesine engin ve rengîn bir hazdır ki, böyle bir mazhariyeti ancak bu ölçüde bir miracı gerçekleştiren şehsuvarlar duyabilirler.
Bu kutlu yolun yol boyu televvünlerini her adımda duymasalar bile, hiç şüphesiz bu cihan değer hedefe, rampadan hareketle, en hızlı ulaşacaklar, acz u fakr, şevk u şükür azığı ile yollara koyulanlardır. Onlardır ki, damla iken derya olmasını bilir, zerre iken kehkeşanların kol gezdiği iklimlerde dolaşır ve kendilerini hiç ender hiç gördükleri halde, bir santral gibi bütün bir varlığın özüyle, gâyesiyle iç içe yaşarlar. Gezip dolaştıkları her yerde:
"Fakrıyla eriştim fahre
Münâcat eyleyip Hakk'a
Derim ya Hayy ya Kayyûm" (İbrahim Hakkı)
der, şevk u şükür gülbanklarıyla coşarlar.. coşar ve bu ufkun bir kadem ötesinde bulunan gerçek hayat ve gerçek vücûdun nurlarıyla kendilerinden geçerler ki, bazılarının "vücûd", "şuhûd" yorumları bir yana, hayatın ve vücûdun hakikatini "bî kem u keyf" duyar ve "bir bu kadar zevke bu ömür kâfî değil" (YK) derler.
- tarihinde hazırlandı.