Hakikat Erbabına Göre Marifet
Ayrıca, daniş, irfan, vicdan kültürü, hüner ve sanat mânâlarına da gelen marifet; erbab-ı hakikatçe, bir şeyin "lâtife-i rabbaniye" ile duyulması, bilinen şeyin misal-i ilmîsi, icabında kaybolup sonra da dönüp gelen ve tekerrür ettikçe derinleşen hafıza, şuur, idrak mahfuzatı ve bir hakikati diğerlerinden tam tefrik ve temyize yarayan yeterli malumat demektir ki; ef'al ve sıfatların bilinmesi ve bilinen şeylerin de tafsile açık olmasıyla hulâsa edilebilir.
Bir insanın marifet erbabından olup Hak nezdinde ariflerden sayılabilmesi, onun Allah'ı, Allah'a ulaştıran yolları, hattâ yollardaki handikapları ve bu handikapların aşılması için nazarî bilgileri, sonra da bu nazarî bilgilerini tatbik edebilme iradesini ortaya koymasına bağlıdır. Evet, "arif-i billah" Hz. Zat-ı Ehad ü Samed'i ef'al, esma ve sıfâtıyla bilip, muamele ve davranışlarıyla bu marifetini resmeden; her işinde gönlünü pak tutup her zaman ihlâs arayışı içinde bulunan; gücü yettiğince, ahlâk-ı rezile ve onun saiklerinden uzak kalabilen; mukteza-yı beşeriyet olarak ruhuna bir pas düşüp de ufkunun kararması karşısında hemen cismaniyetine baş kaldırıp Hz. Müheymin'e sadakatini fısıldayan; Hak rızası söz konusu olunca, başa gelen her şeye katlanmasını bilen, sonra da belli ölçüde, her zaman ışıklarını hissedip zevklerini duyduğu, o her girizgahta Hak teyidiyle belirginleşmiş peygamberler yoluna ve peygamberlik dünyasına başkalarını da çağıran kâmil insan demektir.
- tarihinde hazırlandı.