Hakikat Erbabına Göre Gayret
Erbâb-ı Hakikat, gayreti iki şekilde anlamışlardır:
1. Sevgiliye asla rakip ve alternatif kabul etmeme.
2. Sevgiliye tahsis-i nazar edip O'nu sevmede herkesin önünde bulunmaya çalışma.
Her iki şık itibarıyla da, cismâniyete karşı tavır alıp, kalb ve ruh ufkuna yönelmek, kötü huylara karşı savaş ilân edip ahlâk-ı haseneyi hayat haline getirmek ve kendi içimizde kıskançlık ölçüsünde O'na âidiyetimizi duymak, bizi hakikî insanlığa taşıyan esasların başında gelir. Böyle bir mülâhaza aynı zamanda, Cenâb-ı Hakk'ın kuluna karşı olan gayretine de bir cevap mahiyetindedir. Allah'ın kuluna karşı gayreti, onu başkalarına bırakmaması, sadece kendine kullukla şereflendirmesi ve onu mevhum ilahların fasid vehimleri arasında perişan etmemesi şeklinde anlaşılacaksa, kulun gayreti de: Mevlânâ Câmi'nin: "Yalnız Bir'i iste, Bir'i çağır, Bir'i talep et, Bir'i gör, Bir'i bil, Bir'i söyle!" mülâhazasıyla, düşünce ve davranışlarında sadece ve sadece O'nu görüp O'nu bilmesi, O'nu arayıp O'na müteveccih olması şeklinde gerçekleşmelidir.
Bazılarına göre ise gayret; sâlikin, sadece O'nunla meşgul olması, O'nunla meşbû bulunması ve en ciddî bir kıskançlık ruh haletiyle, zevât-ı şahsiyelerinden ötürü başka her şeye karşı bütün bütün kapanması şeklinde ifade edilmiştir ki, bir bakıma sabırsızlığın mezmum olmayan kısmından sayılan ve Mahbub'dan ayrılığa dayanamayıp da âh u efgân içinde hep "Yâr!" deyip dolaşanların hali böyle bir gayretin tezahürleri sayılmıştır.. ve Mesnevi'nin ilk beyitleri de sanki böyle bir gayret ve hasretin nağmeleri gibidir.. evet Mevlânâ: "Dinle neyden nasıl hikaye eyler; (durmuş) firaklardan şikayet eyler..... Ayrılıktan parça parça olmuş sîne isterim ki, ona derd-i iştiyakımı şerhedeyim. Her kim ki kendi aslından uzak kaldı (o hep) Sevgili'ye vuslat günlerini arar" diyerek, işte bu hasret ve bu gayreti terennüm eder.
- tarihinde hazırlandı.