Felsefi Düşüncelerin İslam’a Sızması
İslâm, Efendimiz (sallâllahü aleyhi vesellem)'le başlayan o çok süratli yayılışında, dinler, düşünceler, felsefeler yatağı Mısır, Suriye, Harran bölgesi, Irak ve İran'da pek çok eski inanç ve felsefe ile karşılaştı. Bir yandan bunlardan kaynaklanan sızmalara karşı saf İslâm akidesini muhafaza etmek, bir yandan da bilhassa mütefelsif kafalara İslâm akidesini anlatabilmek ve ortaya çıkan akidevî problemleri çözmek için, kelâmcılar ve diğer âlimler, zaman zaman mecbur kalarak, diğer dinlerin ve felsefelerin bazı kelime ve mefhumlarını kullandılar. Kaldı ki, aynı kelime ve mefhumlar, farklı düşünce ve inanç sistemlerinde, her düşünce ve inanç sistemine has muhteva giyer. Bugün bu mühim nokta da gözardı ediliyor ve bunun neticesinde, meselâ İslâm Hukuku'na Roma'da, tasavvufa Hind'de, İran'da, Mısır'da menşe' aranıyor. Tabiî bunda istişrakın da (oryantalizm) büyük rolü oldu. Bizim dünyamızda son bir-iki asırdır İslâm adına yazıp konuşanlar, ilâhiyat fakültelerinde akademik unvan çalışması yapanlar da, maalesef hep müsteşrikleri kaynak aldılar. Bunların içinde, bilhassa tasavvufun dayandığı dînî tecrübe ve kalb hâllerinden uzak bulunanlar ise, dünya görüşleri ve hayat tarzları kalb ayağıyla seyr u sülûka da el vermediği için, meseleyi bir felsefe hâline getirmekle, işin içinden çıktıklarını zannettiler.
- tarihinde hazırlandı.