Ruh-u Âzam ve Peygamber Efendimiz
Taayyünde "İkdü'n-Nübüvvet"in (aleyhissalâtü vesselâm) ruhu, ervahın ilki ve ruhu'l-ervah şerefiyle müşerref, haricî vücut itibarıyla zuhûru ise peygamberlik manzumesinin kafiyesi, varlık ağacının semeresi, nübüvvet semasının kutup yıldızı ve risalet ufkunun da "kavl-i fasl"ı olması itibarıyla beklenti iştiyak ve heyecanıyla tebcil-i tehirine bağlanmıştır.
Evet O, semere olduğu gibi çekirdektir de; ilk işaret olduğu gibi son alâmettir ve besmele ile mermuz bulunmasının yanında sırr-ı fatihadır. O'na, geriden gelen öncü de diyebilirsiniz; zaten kendileri de "Biz ipi göğüsleyen arkadaki öncüleriz." demiyor mu.! Her nebinin ümmeti kendi peygamberinin arkasından yürüyeceğine göre, Hazreti Ruh-u Azam'a iktida edenlerin nerede durdukları/duracakları bizim için en büyük bir bişaret olsa gerek.. evet O, Ruh-u Azam'dır ve ümmeti de en bahtiyar ümmettir.
Tasavvuf terminolojisinde geçen "Ruh-u Azam" tabirini, hakikat-i Ahmediye (aleyhi salavâtullahi ve selâmuh) olarak yorumlayanların sayısı hiç de az değildir. Aslında O zat, bütün esmâ ve sıfât-ı sübhaniyenin mücellâ bir aynası olması itibarıyla, âlem-i mülkün de, melekûtun da en dırahşan çehresi ve en dilruba kametidir. Onun neşrettiği nurlar sayesinde bütün eşya ve hâdiseler doğru-dürüst okunan bir kitap hâline gelmiş; insanlık nereden gelip nereye gittiğini açık-seçik öğrenmiş; ebediyete meftun insan ruhu onun sonsuz saadet vaatleriyle yepyeni bir vilâdet yaşamış ve derken bütün cismâniyetin karanlıklarından kurtulmuştur.
Ruh-u Azam'a, bütün kâinatları kuşatan hayat tecellisi diyenler olduğu gibi, vahidiyet tecelli dalga boylu celâlî celevat veya "Ceste ceste melekler ve ruh iner." âyetine dayanarak, mübarek bir gün ve gecede, müminlere vesile-i inşirah olmak üzere inen "Ruh-u Azam-ı Küllî" şeklinde yorumlayanlar da olmuştur. Ayrıca O'na mebde ve müntehanın mazhar-ı tâmmı, "akl-ı evvel", "nefs-i külliye" diyenler de az değildir. İşin aslına bakılacak olursa, menba-ı feyz-i enbiyâ ve mürselîn kabul edilen, künhü nâkâbil-i idrak Ruhu'l-Kuds gibi Ruh-u Azam-ı Küllî de bizim için bir mevcud-u meçhul mahiyetindedir.
- tarihinde hazırlandı.