Peygamber Efendimizin Beyanlarında Ağlama
Kur'ân'ın bu ısrarlı tembihleri karşısında onun aydınlık ruhu mübarek Mübelliği de hayat-ı seniyelerini hep bu çizgide sürdürür:
O, arkadaşlarına yer yer: "Müjdeler olsun nefsine hakim olana.! Müjdeler olsun (misafir kabul etme adına) evini geniş ve müsait tutana.! Müjdeler olsun hataları karşısında gözyaşı dökenlere!" [10] diyerek âdeta üç basamaklı bir miraç yolunu gösterir ve onları kendi ufkuna çağırırdı; çağırır ve "Eğer bildiğimi bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız." [11] ferman ederek arkadaşlarının nazarlarını da fizik ötesi dünyalardaki ürpertici şeylere çevirirdi.
Onlara, hep âh u vâh edip ağlamayı salıklar ve riya ile kirlenmemiş, haşyetle dökülen gözyaşlarının ilâhî azaba karşı bir sütre olabileceğine dikkatlerini/dikkatlerimizi çeker: "İki göz vardır ki ötede onlara ateş dokunmaz: Biri, Allah karşısında haşyetle yaş döken göz, diğeri de hudut boylarında ve düşman karşısında ayn-ı sâhire." [12] diyerek irşatta bulunurdu.
Bu mazmunu farklı bir üslûpla vurguladığı bir başka münasebetle "Memeden çıkan sütün dönüp memeye girmesi nasıl mümkün değildir; (âdet-i ilahî açısından) öyle de, haşyetullahla ağlayıp inleyenin de Cehennem'e girmesi asla söz konusu olamaz." [13] der ve gözyaşlarının nezd-i ilâhîdeki kıymetine vurguda bulunur.
Hele bir de bu ağlayıp sızlama, halka kapalı Hakk'a açık yerlerde gerçekleştiriliyorsa.. doğrusu böyle bir şeyi değerlendirecek bir kıstas bilmediğimi itiraf etmeliyim...
O her yerde ve her zaman bu kabil şeyleri hatırlatıyordu ve hatırlattığı şeylerin de gerisinde değil, her zaman arkasındaydı; evet O namaz kılarken, iç ağlamalarından ötürü, sinesinde âdeta değirmen taşlarının çıkardığı ses gibi bir ses duyulurdu. [14]
İbn Mesud'a, kendisine bir miktar Kur'ân okumasını emretmişti, o da Nisa sûresinden bir kısım âyetler okuyup da nihayet "Her ümmetten bir şahit (peygamber), Seni de bunların üzerine şahit getirdiğimiz zaman bakalım nasıl olacak!" [15] mealindeki fermana geldiğinde eliyle işaret edip kesmesini söyledi. İbn Mesud diyor ki, "Dönüp baktığımda gözleri şakır şakır yaş döküyordu." [16]
[10] Münzirî, et-Tergib ve’t-Terhib 4/116
[11] Buhârî, Küsûf 2; Müslim, Fezâil 134
[12] Tirmizî, Fezâilü’l-Cihad 12
[13] Tirmizî, Fezâilü’l-Cihad 8; Nesâî, Cihad 8
[14] Ebu Davud, Salât 157; Nesâî, Sehiv 18
[15] Nisa sûresi, 4/41
[16] Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 33; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn 247
- tarihinde hazırlandı.