Kendi Değerlerimiz ve Kültür Zenginliği
Oysa ki, hem bu insanları hem de daha başkalarını, yürüdükleri çizgi itibarıyla karalayacağımıza onları, yepyeni ve taze bir hayat vaadiyle kucaklamalı, heyecanlarını saygıyla selâmlamalı ve hezeyanlarına da bir kısım makul sebepler, mazeretler bularak içimizdeki şiddetin, hiddetin havasını almaya çalışmalı, hatta onlara bazı haklar vermek suretiyle, aramızdaki müşterek meseleleri müzakereye bir zemin hazırlamalıydık!.. Şu bir gerçek ki bizim toplum, bünyesinde çok düşünceyi, çok anlayışı, çok felsefeyi birden barındıran bir toplum. Bu itibarla da o kendi millî mecramızda yol alırken, yer yer Fransız izleriyle karşılaşabiliyor; gidip Alman telâkkilerine takıldığı oluyor; zaman zaman da İngiliz düşünce tarzına kendine salıyor; şimdilerde daha çok serâzad Amerika felsefesiyle mahmurlaşıyor ve hep kendi şehrahının bariyerlerini zorluyor. İşte bütün bu anlayışlar, bu telâkkiler, bu felsefeler millî kültürümüzü olumsuz olarak etkilediği söylenebilir; ancak böyle bir renkliliğin, her zaman bir zenginlik olarak değerlendirilmesi de mümkündür. Bence önemli olan, milletin kendi değerlerini koruması ve kendi yörüngesine oturmuş olmasıdır. Ama gel gör ki, değerlendirebilenler için, her biri, yepyeni birer sentez unsuru da sayılacak bu farklı kültürleri değerlendiremeyip, tıpkı altın madenine uzanan yolun taştan-topraktan geçtiğini görüp de, damar içinde ilerlerken ne yaptığını bilemeyen acemi madenciler gibi, ya taşa-toprağa takılıp kalmışızdır, ya da içinde dolaştığımız maden havzasını taş ocağı sanarak hep alâkasızlığımızın mahrumiyetini yaşamışızdır. Evet bugüne kadar nice ışık kaynaklarına sahip olmuşuzdur ki, bu kaynakları birer aydınlanma unsuru olarak değerlendirmek yerine, çok defa onlardan alev-ateş çıkarmış ve tenevvür edeceğimiz yerde yangınlara sebebiyet vermişizdir.
- tarihinde hazırlandı.