Kainat, İnsan ve Hayat Dengesini Gözetmek

Mirasçının dördüncü vasfı; onun, kâinât, insan ve hayat mülâhazalarını bir kere daha gözden geçirip yanlış ve doğrularını kritik etmesidir. Bu hususta şunları zikredebiliriz:

Kâinât, sık sık mürâcaat edilmek üzere Allah tarafından gözler önüne serilmiş bir kitap; insan, varlığın derinliklerini rasat etmeye açık bir menşûr ve bütün dünyaların şeffaf bir fihristi; hayat da bu kitap ve bu fihristten süzülen, süzülüp ilâhî beyanla yankılanan mânâların temessülüdür. Eğer kâinât, insan ve hayat televvünleri itibarıyla farklı fakat aynı hakikatin değişik yüzleri ise -ki öyledir- bunları birbirinden ayırmak, hakikatin ahengini bozacağından varlığa da insana da haksızlık ve saygısızlık demektir.

Evet, Cenâb-ı Hakk'ın kelâm sıfatından gelen beyanını okuyup, anlayıp, itaat ve inkıyadda bulunmak bir vecîbe olduğu gibi, ilmiyle plânlayıp, kudret ve meşîetiyle de var edip ortaya koyduğu topyekûn eşya ve hâdiselerde tanınıp anlaşılması, anlaşılıp mutabakat yollarının tesbit edilmesi vazgeçilmesi imkânsız bir esastır. Evet, O'nun kelam sıfatından gelen Furkan-ı Azîmüşşân, bütün varlığın rûhu, dünya ve ukbâ saadetinin biricik kaynağı; kâinât kitabı da bu gerçeğin cesedi, temsili ve hâvi bulunduğu değişik ilim dalları itibarıyla, dünya hayatının doğrudan doğruya, ukbâ hayatının da dolayısıyla çok önemli bir dinamiğidir. Bu itibarla, her iki kitabın da iyi anlaşılıp pratiğe dönüştürülmesinin, sonra da bütün bir hayatın onların üzerinde örgütlenmesinin mükâfâtı; onları ihmal etmenin, görmemezlikten gelmenin, hatta uygun şekilde yorumlayamamanın ve hayata geçirememenin de cezası söz konusudur.

Gerçek insânî derinliklerin, duygu, düşünce ve karakterde aranması lazım geldiği gibi onun Hakk'ın nazarında ve halkın yanındaki itibarı da yine bu hususlarda aranmalıdır. Üstün insânî vasıflar, duygu, düşünce derinliği ve karakter sağlamlığı hemen her yerde geçerli bir kredi kartı mesabesindedir. Îmân ve iz'ânına kâfirce vasıf ve düşünceler bulaştıran, karakteriyle de çevresinde her zaman endişe ve kuşku uyaran insan, hiçbir zaman Hakk'ın teyid ve inayetine mazhar olamayacağı gibi, halk nezdindeki itibar ve güvenilirliğini de koruması mümkün değildir. Zira Hakk da, halk da insanları, insânî vasıfları, üstün karakterleriyle değerlendirir ve ona göre mükâfâtlandırırlar. Bu itibarla da, insânî değerler itibarıyla fakir, karakterleriyle de zayıf kimseler, çok iyi birer mü'min görünümünde olsalar da, büyük başarılar elde etmeleri ve elde ettikleri başarıları koruyabilmeleri; aksine iyi bir Müslüman görünümünde olmadığı halde sağlam karakteri ve üstün insânî vasıfları itibarıyla birkaç kadem ileride olanların da bütün bütün başarısız kalmaları mümkün değildir. Evet, Hakk'ın takdir ve mükâfâtı sıfatlara göre olduğu gibi, insanların hüsn-ü kabulü de bir ölçüde yine buna bağlıdır.

Meşrû ve hak olan bir hedefe ulaşmanın vasıtaları da yine hak ve meşrû olmalıdır. Evet, İslâmî çizgide olanlar için her işte gâye-i hayâlin meşru olması bir hak, o hakka ulaşmada başvurulacak vesilelerin meşrûiyeti de bir vecibedir. Hakk rızası ve Hakk'a vuslat, ihlas ve samimiyet olmadan elde edilemeyeceği gibi, İslâm'a hizmet ve Müslümanları gerçek hedeflerine yönlendirmek de katiyen şeytânî yollarla gerçekleşemez. Hatta bazen bunun aksi mümkün görülse de, bâtıl yollarda itibarını tüketerek Hakkın iltifatını ve halkın teveccühünü yitirmiş kimselerin, uzun süre başarılı olmaları katiyen düşünülemez.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.