Karanlıklar Bozgunda
Bir gün yine hüzünle dolup taştım ard arda,
Mecnûnun hasret ve yalnızlığıyla sahrâda;
Dolaştığı gibi dolaştım gamlı, derbeder,
Her yer bitevî simsiyahtı ben de mükedder...
Bir karanlık tablo ki, yer demir, gökler bakır,
Çevredeki kasvetten rûh sağır, gönül sağır.
Eğildim imanıma, Rabbim o ne tecellâ!
Onca şeye rağmen o gürül gürüldü hâlâ..
Karanlığa meydan okuyan bir edâ ile,
Haykırıyordu “tın tın” çelikten sadâ ile..
Sarsılıyordu zulmetler yorgun ve bitkin;
Daha bir coşkundu aydınlık, daha bir gergin...
İrademe fer geldi ışıktan buğularla,
Beraberim sandım, sulardaki kuğularla.
Derken bu sessiz şölen bütün varlığı aştı,
Bir büyüyle gidip tâ âsumâna ulaştı.
Rûhum bu renk ve sesler içinde dirilirken,
Düşündüm ki duymuştum bu cümbüşü çok erken.
Mademki, öteler sır verdi kendi sesinden,
Kurtulmaya koştum benliğin dar kafesinden.
Sıçradım son bir azimle kendime ulaştım;
Sırtımda taşıdığım “ten” lâşesini aştım.
Yıllarca süzgün bakışlarla rûhumu emen.
Ve insafsız kirpikleriyle gönlümü delen;
Bir fettân ki, her anışımda kalbim ürperir..
Yeter! Ey ihânet bakışlı, cevrin elverir!
Şimdi sonsuza ulaşıyor beklediğim yol,
Gel artık sen de yollar yoluna gir ve kurtul!
- tarihinde hazırlandı.