Fussilet, 41/53
سَنُر۪يهِمْ اٰيَاتِنَا فِي اْلاٰفَاقِ وَف۪ي أَنْفُسِهِمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ
"İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz ki onun (Kur'ân'ın) gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun." (Fussilet sûresi, 41/53)
Burada evvelâ sibak itibarıyla, Allah'ın varlık ve birliğine ait âyetlerin, Kur'ân'ın hakkaniyetini gösteren delillerin peşi peşine ortaya çıkacağına, âfâk ve enfüs armonisinin sürekli Hakk'ı ilâm ve ilan edeceğine işaret edilerek, mudayaka içinde bulunan mü'minlere hem harem içindeki sinelerin hem de harem haricindeki gönüllerin açılacağı; hem kendi iç dünyalarının hem de kâinat ve bütün şuûnun inkişaf edeceği; hem Cezîretü'l-Arab'ın hem de uzak ülkelerin fethedileceği; fethedilip İslâm nurunun şarka-garba yayılacağı ve dört bir yanda Ruh-u Revân-ı Muhammedî'nin şehbal açacağı müjdesi verilmekte; verilip Mekke atmosferinin dışında onlara daha ferahfeza iklimlerin yolları gösterilmekte.
Bu âyetteki üslûp bize çok geniş bir tefekkür ufku açıyor ve hakikati rasat etme imkânları hazırlıyor. Bilindiği gibi hakikati ispat konusunda serdedilen deliller başta iki kategoride ele alınıyor: Nefsin dışında, kâinat ve hâdiselerle alâkalı ya da hariçten alınan delillerin objektif değerlendirilmesinden ibaret saydığımız âfâkî deliller; şahsın kendi iç dünyasıyla alâkalı görüş, duyuş, seziş ve sübjektif değerlendirmeden ibaret olan enfüsî deliller.
Allah (celle celâluhu), bu âyette mucizbeyan lisanıyla, indiği tarihten az sonra hem âfâkî hem de enfüsî müşâhede ve istidlal yollarıyla Kur'ân'ın hakkaniyetinin ve Efendimiz'in risaletinin apaçık ortaya çıkacağı bişaretini vermektedir ki, geçen bu süre zarfında hem âfâkî hem de enfüsî ilimlere esas teşkil edecek hususların inkişafıyla bu gaybî haber tereddüde meydan vermeyecek şekilde gerçekleşmiştir.
Şöyle ki bu âyetin ifade ettiği hakikatler açısından denebilir ki, günümüz insanının hâlâ anatomi, fizyoloji, psikoloji, biyoloji, fizik ve astrofizik gibi konularda, derinlemesine tahlili gereken daha bir sürü mevzu var ki bunlar ancak gelecekte peyderpey ortaya çıkabilecek. Evet enfüste bu böyle olduğu gibi, âfâkta da aynı şekilde böyle olması söz konusudur. Doğrusu varlık ve hâdiseler adına insanoğlunun hâlâ keşfedemediği bir hayli mevcud-u meçhul var. Ve Cenâb-ı Hak bunları, insanların araştırmasına bağlı olarak zamanla mutlaka gösterecektir. Evet سَنُر۪يهِمْ "Gelecekte göstereceğiz." demektir ki, insanoğlu bu gerçekleri görecek; gördüğünde de "Kur'ân kâinat hakikatini solukluyor." diyerek ona daha bir güvenle yönelecektir.
- tarihinde hazırlandı.