Meryem, 19/23
يَا لَيْتَن۪ي مِتُّ قَبْلَ هٰذَا وَكُنْتُ نَسْياً مَنْسِيّاً
"Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim." (Meryem sûresi, 19/23)
Her insanın kendi değerlendirmeleri içerisinde aşırı derecede ehemmiyet verdiği ve büyük gördüğü meselelerden ötürü kullandığı bir kısım tabirler vardır. Meselâ, Hz. Ebû Bekir'in -hadis kriterleri açısından zayıf dahi olsa, söylediği muhtemel olan- "Yâ Rabbi, vücudumu o kadar büyüt o kadar büyüt ki, Cehennem'i sadece ben doldurayım..." ve Bediüzzaman Hazretlerinin: "Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennem'in alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü, vücudum yanarken gönlüm gül-gülistan olur."[7] demeleri gibi... Bu meseleler onlarda bir şuur hâline gelmiştir. Hz. Meryem'de de iffet öylesine bir şuur hâline gelmiştir ki, hakkında düşünülen ve söylenilen sözler onu fevkalâde rahatsız etmiş ve bu iffet âbidesi kahraman kadın, ölüp de unutulup gitmeyi temenni edivermiştir.
Evet O, tam bir iffet âbidesiydi ve mahiyet-i nezîhanesinin değil bir iftiraya maruz kalması, bir gül atılmaya dahi tahammülü yoktu. Bu itibarla da hâdisenin şok tesiriyle, henüz o sadme-i ûlânın hâsıl ettiği hafakanları mantıken ta'dile muvaffak olamadığı ilk saniyelerde, bir ucu da likâ-i ilâhî olan böyle bir temennide bulunmuştu.
Aslında Hz. Ebû Bekir'in, ağacın başında gördüğü bir kuş karşısında, onun gagaladığı meyve olmayı[8], Hz. Ömer'in eline aldığı bir çöpe bakarak öyle bir çöp olmayı[9] ve başka birinin kesilip biçilen bir ağaç olmayı[10] temennileri de işte hep insanı böyle bir lahzaya sıkıştıran tahammülfersâ mülâhazalardandır.
[7] Bediüzzaman, Risale-i Nur Külliyatı, 2/2206 (Tarihçe-i Hayat).
[8] Beyhakî, Şuabü'l-iman, 1/485.
[9] Beyhakî, Şuabü'l-iman, 1/486.
[10] Tirmizî, zühd 9; İbn Mâce, zühd 19; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/173.
- tarihinde hazırlandı.