Nisâ, 4/114
لاَ خَيْرَ ف۪ي كَث۪يرٍ مِنْ نَجْوَاهُمْ إِلاَّ مَنْ أَمَرَ بِصَدَقَةٍ أَوْ مَعْرُوفٍ أَوْ إِصْلاَحٍ بَيْنَ النَّاسِ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ أَجْراً عَظ۪يماً
"Onların fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka, yahut bir iyilik, yahut da insanların arasını düzeltmeyi isteyen (insanların fısıldaşması) müstesna. Kim Allah'ın rızasını elde etmek için onu yaparsa, Biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz." (Nisâ sûresi, 4/114)
Bu âyet-i kerimede, bugünkü dinî hizmetlerle alâkalı önemli mesajlar var. Şöyle ki, içinde bulunduğumuz dönem gibi -bilhassa yakın geçmişimizle daha çok alâkalı- İslâm'ı anlatmanın ve onun, insanlığı düze çıkartacak mesajlarını sunmanın olumsuz bir kısım sebepler nedeniyle çok zor olduğu dönemlerde, elbette bu vazife gizli gizli, fısıldaşma ile yapılacaktı -ki, buna telattuf veya "sırren tenevveret" de diyebilirsiniz- ve bunun karşılığında da, âyetin fezlekesinde belirtildiği gibi, ecr-i azim alınacaktı. Görüldüğü gibi, Allah, sevabı mutlak bırakarak, bizlerin aşk ve şevkini kamçılıyor. Tıpkı "Oruç Benim içindir, onun sevabını Ben veririm."[7] kudsî hadisinde de belirtildiği gibi.
Kötü duygu, kötü tutku ve karanlık düşüncelerin, ehl-i iman aleyhindeki gizli gizli hile, komplo ve entrikaları, şer doğumlu, şer menşeli ve bütün bütün öyle hayra kapalı şeylerdir ki, bu işin arkasındaki eşrar bile ondan hayır görmezler. Sadakat duygusunun emaresi sadaka plânları, iyiliği ve güzelliği yaygınlaştırma stratejileri ve insanların aralarını bulma, onları uzlaştırma gayretleri farklıdır.. kim Allah'ın rızasını hedefleyerek bunları yaparsa, hem böyle güzel işler yapmadan ötürü, hem de şartlar elvermediğinden dolayı gizliliğe dikkat edildiği için normal sevapla değil, onlar ecr-i azimle mükâfatlandırılacaklardır.
Evet, Allah rızası için bu üç hususu gerçekleştirme istikametinde değişik organizasyonlar teşkil edilebilir; böyle bir organizasyon çerçevesinde meselenin muhterem olma mahremiyeti korunabilir. Ve istişareler mümkün olduğu ölçüde belli bir çerçeve içinde gerçekleştirilir; gerçekleştirilir ve icabında bilgisi, görgüsü kıt ağyâra da kapalı kalınabilir. Zira bu üç mesele, üçü de önemli içtimaî buudu olan meselelerdir. Toplumun hukukunu alâkadar eden bu kabîl hususlarda, sırrın gücüne sığınma peygamberane bir tavır ve akıllıca bir davranıştır.
Aksine, böyle umumî bir hayra esas teşkil etmeyen bir araya gelişler, gelip şununla-bununla alâkalı fiskos edişler ve hele gizli cemiyetler.. mü'minler bunlardan sakınmalı ve onların teşekküllerine de meydan vermemelidirler.
[7] Buhârî, savm 2, 9; libâs 78; tevhid 35, 50; Müslim, sıyâm 161, 163-165; Tirmizî, sıyâm 54; Nesâî, sıyâm 41, 42; İbn Mâce, edeb 58; sıyâm 1.
- tarihinde hazırlandı.