Hüsn-ü Zanda Ölçü
Hüsn-ü zan nasıl, ne kadar ve kimlere karşı olmalıdır? Dinimizce koyulan ölçüler nelerdir?
İnsanlar hakkında hüsn-ü zan etme bir esas haline getirilmeli ve bir disiplin olarak benimsenmelidir; benimsenmeli, zira hamlığımızın gereği, herkes hakkında hüsn-ü zan edemeyebiliriz; ama İslamiyet'e ait çoğu meselede olduğu gibi böyle bir düşünce tarzı da işletile işletile insan tabiatının bir parçası haline getirilebilir.
işiler hakkında, mümkün olduğu nispette hüsn-ü zan etmek lazımdır. Su-i zan ise pek çok kötülüğün kaynağıdır. Ayrıca iyi hal esas; suç ise arızidir. Buna göre kötülükler kendi emare ve delilleri ile ortaya çıkacağı ana kadar bir insan masum sayılır. Bizim de bu masumiyete saygılı olmamız gerekir. 'Beraet-i zimmet asıldır=İspatlanmadıkça kişinin suçsuzluğu esastır' demek olan kural hukukun temel prensiplerindendir. Biz böyle davranmakla aynı zamanda, Hıristiyanlıktaki 'zenb-i asli'ye benzer şekilde herkesi mücrim görme gibi bir vartaya da düşmemiş oluruz.
Övgüde Denge
Ancak insanlar hakkında hüsn-ü zan ya da hüsn-ü şehadette bulunmanın belli ölçüleri vardır. Mesela, bazen hakkında senavari sözler sarf ettiğimiz bir insan, onu hazmedemeyecek kadar olgun olmayabilir ve bizim onun hakkında söylediğimiz sözler, onun küstahlaşmasına, bazen de başkalarının aldanmasına sebebiyet verebilir. Bu da Efendimiz'in ifadesiyle, o insanın boynunu kırma demektir. O halde bize düşen şey, herkes hakkında hüsn-ü zan etmekle beraber, onlara olduğundan fazla payeler yüklememek ve Cenab-ı Hakk'a karşı da onu tezkiye etmemek şeklinde olmalıdır. Evet bazen hakkı olmadığı ölçüde hüsn-ü zan eder, Allah'a (cc) karşı onu tezkiye etmiş oluruz; bazen de aşırı övgülerle küstahlaştırırız. Bu itibarla hüsnü zan bazen karşı tarafa zararlı olabilir. Hele bir de kendini sıfırlayacak kadar bir olgunluğa erememişse...
Allah'ın Şahitleri
Vefat eden insanlar hakkında hüsn-ü şehadette bulunma da, aynı çerçevede değerlendirilebilir. Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de; 'Sizin insanlar üzerinde şahitler olmanız, Rasul'ün de sizin üzerinizde bir şahit olması için sizi orta (dengeli) bir millet kıldı' (Bakara/143) buyurmaktadır. Hz. Ömer'in (ra) rivayet ettiği bir hadis-i şerife göre, Efendimiz'in (sav) yanından bir cenaze geçerken, oradaki insanlar cenaze hakkında senada bulunurlar. Bunun üzerine Allah Rasulü (sav); 'Vacib oldu, vacib oldu, vacib oldu' buyurur. Sonra arkadan bir cenaze daha geçer; onu da kötü sözlerle yad ederler. Efendimiz (sav) yine aynı ifadeleri kullanır. Hz. Ömer (ra); 'Ey Allah'ın Rasulü! Vacib olan nedir?' diye sorar. Allah Rasulü de (sav); 'Öncekini hayırla yad ettiniz ona cennet vacip oldu. İkincisini kötülükle yadettiniz ona da cehennem vacib oldu. Sizler Allah'ın yeryüzündeki şahitlerisiniz.'cevabını verir.
Denge İnsanı
Görüldüğü gibi hüsn-ü şehadet, müminler için adeta dua olmakta ve Cenab-ı Hak böyle bir hüsn-ü zandan dolayı o kulu affetmektedir. Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bunda da sınır korunmalı ve aşırı tezkiyelerden sakınılmalıdır. Çünkü Allah Rasulü (sav), bir başka hadislerinde de, birisi, Osman İbn Maz'un (ra) hakkında, 'cennetlik oldu' dediğinde onu ikaz eder ve 'Nereden biliyorsunuz? Ben peygamberim, bilmiyorum.' buyurur. Oysaki Osman İbn Maz'un (ra), Efendimiz'in vefatına ağladığı iki-üç sahabiden biri ve Medine'de kendisine manevi kardeş seçtiği tek insandır.
Psikiyatrik Vak'a
Netice olarak diyebiliriz ki; insanlar hakkında hüsn-ü zan etme bir esas haline getirilmeli ve bir disiplin olarak benimsenmelidir; benimsenmeli, zira hamlığımızın gereği, herkes hakkında hüsn-ü zan edemeyebiliriz; ama İslamiyet'e ait çoğu meselede olduğu gibi böyle bir düşünce tarzı da işletile işletile insan tabiatının bir parçası haline getirilebilir. Bu hususta kendini zorlamayan bir insanın, bu şuura ulaşması çok zordur. Su-i zan, biraz da psikolojik bir meseledir. Yani devamlı kendisini başarılı görüp beğenen bir insan, hiçbir zaman başkalarını beğenmez ve takdir edemez. Bu hal ise apaçık bir hastalıktır. Araştırıldığında bu insanların beyinlerinin ukdelerinde bir kısım nodulların olduğu görülecektir. Toplumun selameti için bu tiplerin çok iyi bir psikiyatrist tarafından tedavi edilmesi gerekir. Zira psikolog ve pedagoglar, en kötü karakterlerin bile, belli bir terbiyeden geçince, kötü duygularının baskı altına alınabileceğini ifade ederler. Sözlerimizi, Bediüzzaman'ın şu altın sözüyle noktalayalım: 'Tezkiyesiz nefs-i emmaresi bulunması şartıyla kendi nefsini beğenen ve seven adam başkasını sevmez.'
- tarihinde hazırlandı.