İrşad Ekseni

İyiliği emredip kötülükten sakındırma mânâsına gelen emr-i bi'l-ma'ruf nehy-i ani'l-münker her Müslüman'ın yapması gerekli olan bir mükellefiyettir. Bu mükellefiyet pek çok ayet ve hadisle te'yid edilmiştir. Mesela; 'Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun.' (Âl-i İmran, 3/104) 'Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder kötülükten men edersiniz ve Allah'a imanınız tamdır.' (Âl-i İmran, 3/110) ayetleriyle, 'Ya marufu emredip münkerden nehyedersiniz ya da Allah sizin başınıza en şerlilerinizi musallat eder; sonra da ne büyüklerinize saygı gösterilir, ne de küçüklerinize merhamet edilir. O zaman en hayırlılarınız dua eder de kabul edilmez; istiğfar edersiniz de mağfiret olunmazsınız; yardım istersiniz de yardım gelmez.', 'Ademoğlunun bütün sözleri lehine değil, aleyhinedir; ancak marufu emir, münkeri nehy ve Allah'ı zikir müstesna..' hadisleri bunlardan sadece birkaç tanesi...

Bu mükellefiyetin eda edilebilmesi için, ne hususi bir mesleğe, ne de hususi bir makama ihtiyaç vardır. Bir yazar, yazmış olduğu nesir ve manzum yazılarıyla bu görevi yerine getirebileceği gibi başka bir sanatkâr da sanatın güzelliğini ve dilini bu konuda kullanabilir. Bir öğretmen, verdiği derslerle, okuldaki rehberliğiyle, işadamı da işyerinde her zaman bu görevi yapabilir; yapılmalıdır da; zira bu görev, her bir Müslüman üzerine farz-ı kifayedir. Yeryüzünde bu vazifeyi üstlenen bir cemaat ya da topluluk olmadığı takdirde, herkes günaha girmiş olur.

Hisbe Teşkilatı

İslam tarihinde, bu hizmet, ta Peygamber Efendimiz (sav) döneminde başlatılıp, gelişe gelişe zamanla en mükemmel organizasyonlarla yürütülür olmuştur ki, bu organizasyonların bir bölümünü de hisbe teşkil eder. Kelime olarak hisbe; bir fiilin ecrini sırf Allah'tan talep etmek, başka bir ifadeyle bir fiili sırf Allah rızası için yapmak mânâsına gelir. Tarihteki yeri itibariyle ise, dini ve dünyevi, ferdi ve içtimaî bütün şer'i ve örfi hususlarda şer'an güzel görülen şeyleri emretmek ve kötü görülen şeylerden de men etme işine denir. Bu teşkilat, devlet reisinin eli, gözü ve kulağıdır; eğrilikleri o görür, beldenin en ücra köşelerine o gider ve yanlışları o takip eder. Dolayısıyla o, yapmış olduğu vazife itibariyle, adeta hem emniyet teşkilatını, hem cumhuriyet savcılığını hem belediye zabıta teşkilatını hem maliye müfettişliğini ve daha birçok işi birden temsil eder. Devlet reisini temsilen iş görür ve yerinde ikaz, tekdir, tehdit ve hapse kadar bir kısım müeyyideleri uygulayabilir. Aynı şekilde bu müessese elemanları, topyekün bir toplumun örf ve âdetinin gözcüsü ve muhafızıdırlar. Cemiyetin sıhhatli ve dinamik kalması için gereken şeyleri yaparlar. Bu teşkilat, daha sonraki İslam toplumlarının hemen hepsinde, şu ya da bu şekilde devam edegelmiştir.

Ancak, dînî hayatın büyük ölçüde terk edildiği ve Müslümanlığın bir yönüyle fetret dönemini yaşadığı günümüzde durum oldukça farklıdır. Ahlaksızlık, haram, günah, fıskın toplumu bir baştan bir başa işgal ettiği, değişik günah müesseselerinin herkesi masiyete sürüklediği, buna karşılık, hayra davet etmesi gereken kişi ve müesseselerin de bu meseleyi Kur'anî ölçüler içerisinde ve Rehber-i Mutlak'ın prensipleri çerçevesinde yerine getiremedikleri bir dönemde bu hizmet 'cemm-i nefir' mülahazalarıyla ele alınmalıdır ki bu da yukarıda işaret ettiğimiz gibi 'emr-i bi'l-ma'ruf nehy-i ani'l-münker'in farz-ı ayn olması anlamına gelir.

Diğer taraftan, böyle bir hizmetin ifası belli bir zaman ve mekâna da tahsis edilmemiştir. Belli bir zaman ve mekâna tahsis imkânlarının elverdiği ölçüde Müslümanlar, her zaman ve mekanda bu vazifeyi yerine getirir ve herhangi bir beklentiye de girmezler. Aslında bugün başkaları, kötülük adına ellerinden gelen her şeyi yapıyor ve adeta bu işte yarışıyorlar. Öyle ise bizler de, Allah ve Rasulü'nün emrettiği bir hizmette yer ve zaman gözetmeden; yarışırcasına gayret göstermeliyiz. Günümüzde, sinema, tiyatro merkezleri dinimizi, diyanetimizi anlatma adına önemli merkezlerdir. Gazeteler, mecmualar, radyolar, televizyonlar, internetler de aynı ölçüde önemlidir.

Cami ve Mescitler

Bunlardan başka bazı sahalar var ki, eğer oralarla alakalı üslup yakalanabilirse, zannediyorum o mekanlarda yapılacak emr-i bi'l-maruf nehy-i ani'l-münker, daha geniş fütuhata yol açacak ve fevç fevç İslamiyet'e dehaletlere vesile olacaktır. Bunların en başında cami ve okullar gelir. Evet, bir zamanlar cami, hem mektep, hem de mabed olarak vazife ifa ediyordu. O, bir yandan her yaş ve her baştan insanı, yaş-baş, mizaç ve mezakına göre ilimle, irfanla yükseltirken, diğer yandan da onları ibadet ü taat ve evrad ü ezkarla yüceltiyordu. Ne var ki gün gelip onun kolu-kanadı kırılınca artık bu fonksiyonlarını eda edemez oldu ve ona ait vazifeler de mektebe, medreseye kaydı. Malesef bu dağınıklık, günümüzde adeta bir Müslüman arabeski görünümü arz etmektedir.

Dolayısıyla, bugün hem cami, hem de mektep ayrı ayrı önem arz etmeye başlamıştır. Günümüz insanının aşağı-yukarı yüzde doksanı, en az yılda iki defa camiye gitmektedir. Cumalarda bu oran, tahminen yüzde elli atmış nisbetindedir. Seviyelerine göre Allah'a gönül vermiş bu kişiler, camide anlatılan şeyleri derin bir ibadet neşvesi içinde dinlemekte, hatta akıllarına, mantıklarına yatmayan şeylere sırf camide oldukları için itiraz etmemektedirler ki başka müesseselerde, caminin bu perçinleyici ve tahkim edici özelliğini bulmak mümkün değildir. Onun için camilere ait bu avantajlar çok iyi değerlendirilerek insanlara en uygun üslupla sadece dinleri, diyanetleri anlatılmalıdır. Böyle yapılabildiği takdirde cami yeniden saygınlığını kazanacak ve misyonunu eda edebilecektir.

Emr-i bi'l-maruf nehy-i ani'l-münker adına en az cami kadar önemli diğer müesseseler de okul, yurt, dershane vb. gibi mekânlardır. Bu müesseseler, sırf ilim ve irfan adına açılmış olması, her an içinde binlerce insanı barındırması yönüyle daha hususi bir konum arz ederler. Onlar bu özellikleri itibariyle camiden daha az ehemmiyetli değillerdir. Buralarda tebliğ erlerine düşen, insanların his ve heyecanlarını nazar-ı itibara alıp, İslam'ı kendi orijinine uygun yumuşak bir dille anlatmak olmalıdır.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.