Ramazan Düşünceleri

Ramazan, bütün Müslümanlar için ayrı ve hususi bir önem arz eder. Bundan dolayı her Müslüman, Ramazan'ı farklı değerlendirmek ister. Bu vesileyle kimisi Mekke-Medine gibi kudsî mekanlara giderek, kimisi de bulunduğu yerde ibadet ü taatını artırarak ona ayrı bir derinlik katmaya çalışır.. çalışır ve niyetinin hulûsu ölçüsünde Cenab-ı Hakk'ın lütfuna mazhar olur.

Çocukluk dönemi itibariyle ben, Ramazan günlerini çok iyi hatırlamıyorum. Ancak, 7-8 yaşlarında idim. Ramazan'ın on dokuzuncu günü, susuzluğa dayanamayıp başımı bir su çukuruna sokarak, kana kana su içtiğimi hiç unutamam. İftarlar ve sahurlar ayrı bir âlem olarak yaşanır; teravihler, ona yeniden başlamanın hâsıl ettiği bir orijinalite ile gürül gürül eda edilir ve etrafta yankı yapar. Şimdilerde -bana göre- çok daha engince duyulan o teravihler, o günlerde, muhit hattında duyulabilecek bir teravih neşvesini hissettirirdi. Bütün bu farklı duymalar ve hassaten iftar vakitlerinde çocukların damlar üzerine çıkarak 'ezan ezan' diye nida etmeleri, benim ruhumda büyük izler bırakmıştır.

Ramazan, insanın dünyada olduğu halde, yılda bir ay müddetince cennet yamaçlarında seyahat etmesi gibi gelir insana. Her gün cuma yamaçlarına koşup, Cenâb-ı Hakk'ın cemalini müşahede yarışı gibi, iftar beklentileri de, Cenâb-ı Hakk'ın cemalini müşahede beklentisi hissini uyarır. Bir ay boyunca sahurlara kalkış, haşr ü neşr kalkışı gibi duyulur vicdanlarda. Onun için de Ramazan Bayramları, birer sevinç günleri olmasına rağmen, bütün bu duyuş ve sezişler gidiyor diye o günleri bizler, hüzün yumağı halinde yaşarız.. ve keşke Ramazan bitmeseydi deriz.

Diğer taraftan Ramazan ayı, sadece bir ay gibi kısa bir müddet olmasına rağmen, on bir aylık alışkanlıklarımıza galebe çalar ve onları unutturuverir. 'Zamanın en değerli dilimi benim' der ve üzerimizde on bir aydan daha fazla tesir icra eder. Zamana bütünüyle hükmeder. Onun bu kadar kıymet ve değeri, sadece bu aydaki oruç ve teravihlerden gelmemektedir. Aynı zamanda o bir Kur'ân ayıdır ve bu itibarla Ramazanda Cenâb-ı Hakk'ın farklı bir buudda bize yakınlığı da söz konusudur. O, gecenin belli bir vaktinde yeryüzü semasında tecellî eder ve 'Yok mu tevbe eden, tevbesini kabul edeyim! Yok mu bir şey isteyen? İstediğini vereyim..' der; der ve her gecesinde bize -tasavvufî ifadesiyle- bir kurbet yaşatır.

Bütün bu haller bizim vicdanımızı, latîfe-i Rabbaniyemizi, his ve şuurumuzu sarar, onları gerçek müşahedeye; Rabb'le mülâki olmaya hazırlar.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.