Gönüllerin fethine talibiz

Fethullah Gülen: Gönüllerin fethine talibiz

Resûl-i Ekrem Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) Medine'yi teşrif buyurduklarında ensar ve muhacirînin mecmuu bin beş yüze yakındı. O sırada Medine'de, dört bin civarında Yahudi ve dört bin beş yüz kadar da değişik kabilelere mensup müşrik ve putperest insan vardı. Öncelikle bu meselede, bin beş yüz insanın nasıl olup da, sekiz bin beş yüz insan üzerinde, baskı ve zorlamayla değil, onların kendi irade ve tercihleriyle bir hâkimiyet tesis edebildiğini görmek gerekir. Bildiğiniz üzere İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem) Medine'deki Yahudi ve müşriklerle bir mukavele yapmış ve bu mukavele gereğince onları idare etmiştir. Günümüzde de, çokça üzerinde durulan ve dillere destan olan bu Medine mukavelesiyle Efendiler Efendisi (aleyhi ekmelü't-tehâyâ), Buas vakalarında birbirini yiyen o toplumu kaynaştırıp uzlaştırmış, aralarında ciddi husumet ve düşmanlık olan kabileleri bir araya getirip mezcetmiş ve böylece o toplumdaki fertler arasında çok ciddi bir kardeşlik tesis etmiştir.

Farklı topluluklar ve içtimaî kaynaşma

Aslında hicret esnasında Medine'deki topluluklar birbirinden çok farklı kültür ve anlayışa sahip bulunuyordu. Müşriklerin kendilerine göre bir dünyaları vardı. Yahudiler ise tamamen başka bir dünyanın insanlarıydı. Muhacirînin de ensardan farklı bir yaşam tarzı vardı. Muhacirîn-i kiram, umumiyet itibarıyla tüccar insanlardı. Bazıları yaz günlerini Yemen'de, kış günlerini ise Şam'da geçirirlerdi. Ensar ise daha çok çiftçilikle meşguldü. Görüldüğü gibi toplumun değişik kesimleri arasında ciddi farklılıklar söz konusuydu. Bu kadar farklılıkların olduğu bir toplumda, bu farklılıkların vuruşma ve çatışmaya dönüşmemesi, içtimaî birlik ve huzurun tesis edilmesi, fitne ve kargaşaya sebebiyet vereceklerin problem olmaması, problem olabileceklerin de yumuşatılıp zarar veremeyecek hale getirilmesinde Allah Resulü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) raufiyet ve rahimiyetinin hiç şüphesiz tesiri büyüktü. Çünkü O, hiçbir beşerin ulaşamayacağı ölçüde engin ve derin bir şefkate sahipti.

Evet, O, herkesin üzerine tir tir titriyordu. Öyle bir vicdan enginliğine sahipti ki, amansız din düşmanı bir kısım mütemerrit kimseler bile O'na baktığında diyecek bir şey bulamıyorlardı. Zira İki Cihan Serveri (aleyhissalâtü vesselâm) İslam'a karşı hazımsız olan kimseleri dahi ihmal etmiyor, kötülük yaptıklarında, kötülüklerine misliyle mukabelede bulunmuyor, bir ihtiyaçları olduğunda yanlarında oluyor ve hatta Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle yaptıkları kötülükleri iyilikle savıyordu.

Evet, O Şefkat ve Rahmet Peygamberi, sahip bulunduğu engin şefkatin gereği olarak herkese bağrını açmıştı. Mesela, Buhari'de geçen bir hadiste anlatıldığı üzere bir gün hasta olan bir Yahudi çocuğunu ziyarete gitmişti. Çocuk vefat etmek üzereyken Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) gelip çocuğun başına oturmuş ve ona iman telkininde bulunmuştu. Herhalde çocuk rüşde ermişti ki, Resul-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ondan Müslüman olmasını istiyordu. Allah Resulü'nün bu teklifi üzerine çocuk babasının yüzüne bakmıştı. Bunun üzerine babası da çocuğuna, “Ebu'l-Kasım'ın dediğine uy” (Buhari) diye tavsiyede bulunmuştu.

Başka bir zaman aklından zoru olan bir kadın Allah Resulü'ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) gelerek bir işini gördürmek istemişti. Ben, sahabe-i kiram efendilerimiz arasında bu kadından başka, aklından zoru olan birini tanımıyorum. İşte bu kadın, o sokak senin, bu sokak benim, İki Cihan Serveri'ni dolaştırmış ve sonunda da her ne işi varsa, onu yaptırmıştır. Hâlbuki Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) ashabından birisine, “git şu işi yap” diyebilirdi veya yanına birisini alarak ona o işi yaptırabilirdi. Fakat gönüllere girme ve başkalarına güven ve emniyet telkin etme adına, O bizzat kendisi gitmişti.

“Mirat-ı Muhammed'den Allah görünür daim”

Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-Enâm'ın (aleyhi elfü elfi salâtin ve selâm) insanlar arasında bu derece bir emniyet ve güven tesis buyurması ve aynı zamanda o emniyetin devam ve temadisini temin etmesinde, elbette ki bu eşsiz şefkat ve re'fetinin tesiri büyüktü. Fakat bu mesele, sadece bu iki sıfatla izah edilemez. Zira O, ahlak-ı âlîye ve hamîdenin bütününe hem de en yüce ve en yüksek seviyede sahip bulunuyordu. Evet, O, huluk-u ilahi ile mütehallikti; bütün ahlak-ı hasenenin cami bir mirat-ı mücellasıydı. Onun için halk dilinde olan ve şiirimize de giren bir sözde, “Mirat-ı Muhammed'den Allah görünür daim” demişlerdir. Yani Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-Enâm'a (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) bakıldığında, O; “Allah var” dedirtecek kadar ciddi bir simaya, çok temiz bir karaktere ve çok inandırıcı bir ruha sahipti.

Bundan dolayı, Peygamber Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) gösterilen teveccühü sadece O'nun raufiyet ve rahimiyetine bağlamak eksik bir değerlendirme olur. Bu iki sıfat-ı âlîye, insanların İslam'a yönelmelerinde önemli bir faktör olmakla beraber, O'nun, peygamberlere mahsus sıfatlar olan sıdk, emanet, tebliğ, ismet ve fetanet sıfatlarına sahip olmasının da bu kadar kısa bir zaman içerisinde, bu kadar çok insanın ruhuna girme, gönülleri fethetme ve problem olabilecek şahısları zapt u rapt altına almada çok önemli bir tesiri vardır.

Allah ahlâkıyla ahlâklanmak

Cenab-ı Hak değişik şekillerde bu ülke insanına pek çok lütuf ve ihsanda bulundu. Düşünün ki, tarihimizde en güçlü olduğumuz dönem, hususiyle üç asırlık dönem içerisindeki Osmanlı dönemidir. Bu zaman dilimi içinde, Devlet-i Âliye, yeryüzü muvazenesinde tam bir hâkim unsur olmuştur. Hâlbuki şu an, ülkemizin ekonomik imkân ve şartları ortadadır. Fakat Rabb'imize hamdolsun ki, o dönemde dahi ulaşılamayan coğrafyalara gidilmiş, Allah'ın izniyle, dünyanın belki yüz farklı yerinde eğitim faaliyetlerinde bulunulmuştur. Bütün bunlara Allah'ın hususi teveccühü nazarıyla bakmalı, bir kısım hazımsızlıkların olabileceğini tabiî ve normal kabul etmeli ve bu husus asla hatırdan çıkarılmamalıdır.

Unutulmamalıdır ki şeytan, Hz. Âdem'i kıskandığından dolayı mahvolup gitmiştir. Tabiatına hâkim olan düşmanlıktan ve tabiatı tamamen kıskançlık ve hasede kilitlendiğinden dolayı o, gördüğü güzellikleri artık duyamaz ve değerlendiremez hale gelmiştir. Şeytanın bu hâli, tıpkı kin ve düşmanlığa kilitlenip yumruk yumruğa birbirine girmiş veya bıçaklarını çekip birbirinin üzerlerine yürümüş insanların o kavga ortamındaki hâlet-i ruhiyelerine benzer. Siz kendini kaybetmiş bu insanların yanına varıp “Yahu siz Allah'ın kullarısınız. Birbirinizin kardeşisiniz. Kardeş kardeşe böyle yapar mı?” diye ikazda bulunsanız, dönüp bir bıçak da size saplayabilirler. Dolayısıyla o esnada o insanlara laf anlatabilmeniz mümkün değildir.

İşte her şeye karşı çıkan bazı kesimlerin ruh hali bundan farklı değildir. Bu sebeple, olumsuz ve negatif bir hissiyatla böylesine gerilmiş ve vücudunun kimyası bozulmuş insanların sizi hazmedemeyeceğini kabul etmelisiniz. Bu açıdan da, şeffafiyet ve telattuf sırrıyla hareket etmenin yanında, elden geldiğince abartılardan sakınmalı, şov ve şov sayılabilecek görüntülerden kaçınmalı, kitleleri harekete geçirme gibi bir üslup ve tavırdan uzak durulmalıdır. Zaten temelde cüz'î iradeye bakan yönüyle yapılanlar küçücük şeylerdir. Fakat biz o küçücük şeyleri dahi başkalarına mâl etmenin yollarını aramalıyız.

Haftanın Duası

Ey affı güzel Rabb'im! Ne olur, affının serinliğini ve marifetinin halâvetini benim ruhuma da duyur ve beni onlarla doyur! Her ne kadar ben bunlara lâyık olmasam bile, haşyetle önünde iki büklüm olup ikâbından sakınılmaya lâyık olan da, mücrimlerin günahlarını bağışlama, şanına yaraşan da yalnız Sensin!

Sözün Özü

Hakiki müminin şe'ni tevazu ve mahviyettir. O, kendini insanlardan bir insan kabul eder. Kendinde zâtî hiçbir kıymet görmez; hatta ilahî inayetle fevkalâde bir muameleye tâbi tutulmazsa halkın en şerlisi derekesine düşeceğinden korkar. Dolayısıyla da, methedilmekten hiç hoşlanmaz, övülmekten memnun olmaz. Benlik hesabına içinde beliren büyük-küçük her çeşit dahilî kıpırdanışa karşı hemen harekete geçip onu olduğu yerde boğma cehdi gösterir.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.