İslâm Hakikati
Makale Dizini
1. İslâm’ın Tarifi
“Silm” ve “selâmet” köklerinden türetilen İslâm, kelime olarak; teslim olma, boyun eğme, selâmete çıkarma, selim ve lekesiz kılma gibi mânâlara gelir. Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), değişik zamanlarda yapmış olduğu tariflerde daha çok İslâm’ın icmalî mânâsı üzerinde durmuş ve ıstılahtaki anlamını nazara vermiştir. İşte Efendimiz’in yaptığı İslâm tariflerinden birkaçı:
Temel hadis kaynaklarının hemen hepsinde rivayet edilen Cibrîl hadisinde Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) İslâm’ı icmalî bir şekilde tarif eder. Hadisi, Hz. Ömer (radıyallâhu anh) şu şekilde rivayet etmektedir:
“Resûlullah’ın yanında oturuyordum. Birden elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam çıkageldi. Üzerinde, yolculuğa delâlet eder hiçbir belirti yoktu. Üstelik içimizden kimse de onu tanımıyordu. Geldi, Resûlullah’ın önüne oturup dizlerini O’nun dizlerine dayadı. Ellerini dizlerinin üstüne hürmetle koydu ve sormaya başladı:
‘Ey Muhammed! İslâm nedir?’ Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) İslâm’ı şöyle açıkladı: ‘İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman, gücün yettiği takdirde de Beytullah’ı haccetmendir.’
Yabancı, ‘Doğru söyledin’ diye tasdik etti. (Bu husus dikkatini çeken Hz. Ömer:) Biz onun hem soru sorup hem de söyleneni tasdik etmesine hayret ettik (diyor).
Sonra tekrar sordu: ‘İman nedir?’
Peygamber Efendimiz şöyle cevap verdi: ‘Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere yani hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmandır.’
Yabancı yine, ‘Doğru söyledin!’ diye tasdik etti.
Sonra, ‘İhsan nedir?’ diye sordu.
Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem): ‘İhsan, Allah’ı sanki görüyor gibi ibadet etmendir. Sen O’nu göremesen de O seni görüyor.’
Yabancı: ‘Kıyametin vakti ne zamandır?’
Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem): ‘Kıyamet hakkında soruya muhatap olan, sorandan daha fazla bir şey bilmiyor.’
Yabancı: ‘Kıyametin alâmetleri nelerdir?’
Resûl-i Ekrem Efendimiz: ‘Köle kadınların efendilerini doğurmalarını ve yalın ayak, yarı çıplak, fakir deve çobanlarının yüksek binalar yapmada yarıştıklarını görmendir.’
Bu sözlerden sonra yabancı çıktı gitti. Ben epeyce bir müddet kaldım. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), ‘Ey Ömer! O zatın kim olduğunu biliyor musun?’ dedi. Ben, ‘Allah ve Resûlü daha iyi bilir.’ dedim. Bunun üzerine Allah Resûlü şöyle buyurdular: ‘O, Cibrîl (aleyhisselâm) idi. Size dininizi öğretmeye geldi.’’’[1]
Görüldüğü üzere hadiste üç önemli husus üzerinde duruluyor. Bunlar, imanın altı erkânı, İslâm’ın beş rüknü ve bunları şuur uyanıklığı ve iç aydınlığı içinde yapma mânâsına gelen ihsan şuurudur ki bütün bunlar, mükellef her mü’minin gücü yettiği nispette üzerinde durup yapması gereken şeylerdir.
Hz. Talha’dan gelen başka rivayete göre Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) İslâm’ı icmalî olarak tarif eder:
“Günün birinde mescide Necid ahalisinden bir adam geldi. Saçları darmadağınıktı. Sesi kulağımıza geliyordu ancak ne dediğini bir türlü anlayamıyorduk. İyice yaklaşınca anladık ki İslâmiyet hakkında sorular soruyormuş. Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm), ‘Gece ve gündüzde beş vakit namaz.’ demişti ki, adam tekrar sordu: ‘Bu beş dışında bir borcum var mı?’
Resûlullah, ‘Hayır, ancak istersen nafile kılarsın.’ dedi ve ekledi: ‘Ramazan orucu da var.’
– ‘Bunun dışında oruç var mı?’
– ‘Hayır, ancak dilersen nafile tutarsın.’
Resûl-i Ekrem Efendimiz adama zekâtı da hatırlattı. Adam sordu: ‘Zekât dışında borcum var mı?’
– ‘Hayır, ama nafile verirsen o başka.’
Adam kalkıp gitti ve giderken şöyle dedi: ‘Bunlara ilave yapmayacağım gibi noksan da tutmayacağım.’ Efendimiz ise, ‘Sözünde durursa kurtuluşa ermiştir (veya sözünde durursa cennetliktir).’ buyurdu’’’[2]
Görüldüğü gibi Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu ve benzeri hadislerinde kelime-i şehadet, namaz, zekât, oruç ve hac gibi esasları zikretmek suretiyle İslâm’ı icmalî olarak tarif etmiştir. Zannediyorum zikredilen bu hadislerle birlikte Kur’ân âyetleri de bir bütün olarak değerlendirilip bakılsa, inançtan ahlâka kadar bütün yönleriyle İslâm’ın tarif edildiği görülür. Zaten eskiden beri ulema, bu meseleleri ayrı ayrı ele almış ve İslâm’a dair konuları “itikad”, “ibadet”, “muamelât” ve “ukûbat” başlıkları altında toplamışlardır. Bundan dolayı biz, İslâm derken inançtan ahlâka, âdâptan idare ve siyasete kadar topyekün hayatı kucaklayan bir bütünü görmekte ve bunları bize tebliğ eden Hz. Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) itaatten başka bir yol düşünmemekteyiz.
- tarihinde hazırlandı.