Takdim Yerine
Zekât ve namaz, İslâm’ın en başta gelen iki rüknüdür. Namaz, bedenî ibadetleri, zekât ise malî ibadetleri temsil eder. Kur’ân’da birçok âyet-i kerimede zekât ve namaz birlikte zikredilir. Kur’ân’ın namazdan sonra en fazla üzerinde durduğu ibadet, zekâttır. Cenâb-ı Hak, Yüce Kitabı’nda zekât vermeyi mü’min olmanın çok önemli bir şiarı olarak ortaya koyar ve bu mükellefiyeti yerine getirenleri uhrevî nimetlerle müjdeler. Zekât vermeyenleri ise şiddetle ikaz eder ve ahirette onları bekleyen büyük azaba dikkat çeker.
Niçin?
Allah, insan nefsini mala karşı olabildiğince düşkün yaratmıştır. Ama aynı zamanda ona, çok sevdiği mallarının bir kısmını fakirlere vermesini emretmiştir. İşte nefsini dinlemeyip bu emri yerine getirenlerdir ki Allah’a sadakat ve bağlılıklarını ortaya koymuş ve kulluk vazifelerini eda etmiş olacaklardır. Zekât, kulluk imtihanını başarıyla geçip Allah’ın hoşnutluğunu kazanabilmek, uhrevî nimetlere nail olabilmek için çok önemli bir vesiledir.
Zekâtın bu taabbudî mânâsının yanında hem veren hem alan hem de toplum açısından pek çok fayda ve maslahatları temin ettiğinde şüphe yoktur. Zekât vesilesiyle infak ve tasadduka alışan bir kişi, nefsini cimrilik hastalığından, tul-i emel illetinden ve maddenin esiri olmaktan kurtarır. Hem malına bereket kazandırmış hem de onu korumuş olur. Zekât verdiği kimselerin sevgisini kazanıp dualarını alır.
Zekâtı alan kişi, ihtiyaçlarının altında kalmaktan ve fakirliğin getireceği pek çok olumsuzluktan kurtulur. Muvakkaten de olsa rahat bir nefes alır. Hatta yerine göre yeniden çalışma gücüne, üretme imkânına kavuşur. Zenginlere karşı içinde oluşacak haset ve kıskançlık duyguları izale olur.
Zekât, sosyal adaletin ve toplumsal huzurun sağlanması açısından da çok önemlidir. O, toplum için âdeta bir sigorta vazifesi görür. Toplumdaki yaraların sarılmasına, muhtaçların elinden tutulmasına, fakir-zengin arasındaki kaynaşmanın sağlanmasına vesile olur. Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) ifadeleri içinde o, zenginle fakiri birbirine bağlayan bir köprüdür.
Hiç şüphesiz bütün bu hikmetlerin hâsıl olabilmesi için zekâtın belirli bir sistem ve düzene bağlanması gerekir. Fakihler, ilgili âyet ve hadislerden yola çıkarak zekâtla ilgili çok önemli hükümler vaz etmişlerdir. Kimlerin zekât vereceğini, kimlere verileceğini, hangi mallara zekât terettüp edeceğini, zekât miktarının ne olduğunu... tafsilatlı olarak izah etmişlerdir.
İslâm hukukçuları, zekât mükellefiyetinin hakkıyla eda edilmesi ve kendisinden beklenilen meyveleri vermesi adına çok önemli içtihatlar ortaya koymuşlardır. Ne var ki günümüzün değişen sosyal ve iktisadî yapısıyla birlikte, halledilmesi ve bir hükme bağlanması gereken zekâta dair pek çok güncel sorun ortaya çıkmıştır.
İşte elinizde tuttuğunuz Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ait bu kitap, bütün bu konulara dair oldukça doyurucu ve ikna edici bilgiler sunuyor. Hocaefendi, bu kıymetli eserinde bir taraftan zekâtın teşri kılınma maksadıyla ilgili oldukça ufuk açıcı tahlil ve değerlendirmelere yer verirken, diğer yandan da ilgili ahkâmı izah ediyor. Günümüzde zekâtla ilgili oldukça tartışmalı meseleler olan “müellefe-i kulûb”, “fî sebilillah”, “temlik” gibi muhtelif konulara, günümüzün şartları muvacehesinden bakıp yeni düşüncelere kapı aralıyor.
Kitap, her ne kadar zekât konusu etrafında kaleme alınmış olsa da, İslâm’ın iktisadî yapısına dair çok önemli izahları da içinde barındırıyor. Emek-sermaye ilişkisi üzerinde duruyor, mal ve mülkiyete dair önemli izahlar yapıyor, zekâtın yanında daha başka infak çeşitlerini ele alıyor, çalışma, kazanma ve üretmenin önemine dikkat çekiyor, cömertlik hasletinin ferdî ve içtimaî neticelerini gösteriyor. Özetle İslâm’ın nasıl bir iktisadî ve içtimaî yapı kurmaya çalıştığına işaret ediyor.
“İbadet Hayatımız” serisinin üçüncüsü olarak yayınlanan Sosyal Adaletin Temel Unsuru: Zekât isimli bu değerleri eser, diğerleri gibi Fethullah Gülen Hocaefendi’nin vaaz ve sohbetlerinden hazırlandı. Hocaefendi’nin 24 Kasım 1978-16 Şubat 1979 tarihleri arasında yapmış olduğu zekât vaazları (8 adet) eserin aslını oluştursa da daha başka vaaz ve sohbetlerinde konu etrafında dile getirdiği görüş ve açıklamalardan da istifade edildi.
Fethullah Gülen Hocaefendi, seri hâlinde yaptığı vaazlarında ele aldığı konuları oldukça sistematik anlattığı, âyet ve hadisler çerçevesinde işlediği, o konularla ilgili geniş bir bakış açısı sunduğu, yaptığı tahlil ve yorumlarla üzerinde durduğu konunun çok farklı boyutlarına ışık tuttuğu için, konuların irticali olarak dile getirilmiş olması eser açısından bir eksiklik oluşturmuyor.
Biz sözü daha fazla uzatmayarak okuyucuları eserle baş başa bırakıyor, bu kıymetli çalışmasından ötürü Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’ye en içten teşekkürlerimizi arz ediyor, kendisine Cenab-ı Hak’tan sağlık, sıhhat, afiyet ve uzun ömürler ihsan etmesini niyaz ediyoruz.
- tarihinde hazırlandı.