Huzur ve Emniyet

Kavgalar Olmasın [1]

İstiyorum ki, bu ülkede kavga olmasın. Birbirimizi her konuda tam kabullenemeyebiliriz. Fakat kabullenebilecek çok yanlarımız vardır. Bence konsensüs mümkün olduğu sürece, o mutabakatlar gerçekleştirilmeli, kavgasız bir Türkiye için yapılması gereken her şey yapılmalı. 25 Sene evvel cami kürsüsünde iken, emniyetten biri geldi bana 'Seni vuracaklar' dedi. Ben de dedim ki, 'Her gün alnımdan bir kurşun yiyeceğim mülahazası ile minbere çıkıyorum. Fakat vazgeçmeyeceğim.' 30 Sene evvel, arkadaşlarıma şunu söylemişimdir: 'Eğer beni bir gün burada vururlarsa, hocamızı vurdular diye bu ülkede sakın kargaşaya sebebiyet vermeyin. Allah için ölmüş diye götürüp gömersiniz bir yere. Aksi takdirde hakkımı helal etmem, iki elim iki yakanızda kalır.' Şimdi, gençliğinizden bu yana böyle düşünmüş, meseleye böyle yaklaşmışsanız, bu mevzudaki her suçlama insafsızca oluyor.

Türkiye İhtilaflardan Çok Çekti [2]

Başkaları benim aleyhimde yayınlar yaparak düşmanca tavırların hasıl olmasına vesile olamazlar. Türkiye'nin ihtilaftan çok çektiği belli. Bizi bu olumsuzluğa çeken şeyleri düşünerek, diğer taraftan iyi günlerin arefesinde bulunmayı değerlendirerek, bir kere daha diyalog ve hoşgörüyü gözden geçirelim, sarmaş dolaş olma yollarını araştıralım.

Millete Mal Olmuş Hizmetlerde Dahlim Yok [3]

Son konuşmalarınızdan birinde ölümü özlediğinizi söylemiştiniz. Uzun süredir inzivada yaşıyorsunuz; bu böyle bir şeye hazırlık mı yoksa bir kırgınlık ve küskünlük hali mi?

-O günkü ifadelerimle ölüm arzusu sevgiliye kavuşma olarak yorumlanabilir. Allah'a Resulüllah'a kavuşmak istiyorsun, arzuluyorsun. 'Sen dünyada onlardan uzak mıydın, yalnız mıydın,inanmıyor muydun' derlerse, ona ne derim gibi endişelerim de var. O açıdan öbür tarafa gitme arzusu denmeyebilir. Ancak sizin işaret buyurduğunuz hususların hepsi söz konusu olabilir.

Temelde ruhumda o inziva arzusu vardır. O'nunla münasebet içerisinde olma, kendi vicdanım içerisinde O'nunla diyalog içerisinde olma yollarını araştırma. Bana nasıl tecelli edecek, nasıl doğacak? Şimdiye kadar öyle bir tecelliye mazhariyetimi söyleyemem ama hep arayış içerisinde olduğumu söyleyebilirim.

İkincisi; bazı kimseler şöyle veya böyle ortaya çıkınca az önde görününce, ismimizden bahsedilence rahatsızlık izhar etmeye başladı.

Millete mal olmuş bazı hizmetler ve bir hareket var. İçinde benim çok fazla dahlim yok. Bir dönem cami kürsüsünde, başka platformlarda, komünizm Rusya'da dağılınca gidin orada iş yapın, eğitim müesseseleri açın dedim. Fakirlikle ve cehaletle mücadele Türkiye'nin en büyük problemidir. Cumhuriyetten bu yana bunlarla mücadele edilmiştir. Ve milletimiz paramparçadır. Bu kristallerin bir araya getirilip yeniden bir gerdanlık haline sokulmasının gereğine ve zaruretine inanıyorum. Hiç kimse bunlara karşı çıkamaz. Bunları anlattım. Fakat gördüm ki, temelde zaruret ve lüzumuna inanıldığı halde camiden gelme bir insanın, Diyanet'te çalışmış bir insanın bu meseleleri yapması bazılarını rahatsız ediyor.

Lider hareketleri liderin ölümünden sonra dağılıyor. Fethullah Gülen ölürse ne olur?

-Temelde ben davranışlarımı neticeye bina etmiyorum. Çünkü netice Allah'ın lütfedeceği şeydir. Ülkemizi zengin ülkeler seviyesine getirme gayretleri, bu birleştirme, uzlaştırma hamlesi onları gerçekleştirme istikametinde hareket eder; affımızı, Allah tarafından bağışlanmamızı ona bağlarız. Bir yönüyle de şöyle diyebiliriz; insanların insanlığa yükseltilmesine hayatımız bağlayıp kendimiz için değil de onlar için yaşama, onda Allah'ın rızasını araştırma. Bu yolda bizden hoşnut olsun deriz. Fakat ben şöyle yaparsam sen şöyle yapar mısın, diye, O'nunla pazarlık yapacak halimiz yok. Af isteyen, arayan bir insan evvela o türlü mülahazalardan tecerrüt eder. Biri bu.

İkinci mesele, öyle inanmışız ki, milleti birleştirirsek Allah bizden hoşnut olacak, ötede bizden hayatın hesabı sorulmayacak. Buna böyle inanılmışsa, zannediyorum bu işi devam ettireceklerdir.

Bir üçüncüsü, ben de bir espri yapayım. Zannediyorum aleyhte olanlar da bu meselenin böyle zavallı Fethullah Hoca'ya bağlı olduğuna çok fazla inanmıyor. Eğer onlar da katiyen inansalar ki hareket dağılır, bu meseleyi çoktan çözerlerdi. Türkiye'de bu ölçüde zavallı kimseleri devirmek çok kolay, bir çarpıp götürmeleri mümkün. Türkiye'de en ucuz şey insan. Ve en çok insanın kanına girilmiştir. Dünya kadar faili meçhul cinayet işlenmiştir Türkiye'de. Siz de o binlerceden biri olurdunuz. Hatta bazıları kadar bir ses bile yükselmezdi arkanızdan.

Bu benim için çok endişe verici değil. Çünkü gadren, bir mazlum olarak öldürülüp Allah'ın huzuruna gitmeyi ben de çok arzu ederim. Affıma ferman sayarım onu. Rahat bir yol gösteriyorum onlara aynı zamanda. Fakat herhalde kendileri de inanmıyorlar ki, çok ucuz bir şekilde halledebilecekleri meseleyi halletmeye teşebbüs etmiyorlar.

Bazıları mevcudiyetimden rahatsızlık duydu. Daha önce de söyledim; ne yapayım ben, kendimi ifna mı edeyim? Dinim ondan men ediyor beni. Birilerinin gönlü olsun diye onun yapılması bahis mevzuu ise, dinim müsaade etmiyor. Başka türlü kendimi nasıl yok edeyim, nasıl unutturayım, nasıl zihinlerden sileyim? Kaldı ki öyle bir şeye teşebbüs etsem; dünyanın ücra bir yerinde şanımı, izimi kaybetsem, zannediyorum hem istemeyenlerin aleyhinde bir şey olur hem de istemediğim halde biraz daha mitleşme olur. Hiç farkına varmadan belki biraz daha alaka uyarır. Bu bakımdan biraz böyle sessiz kalmak, bu ülkede yapılması gerekli olan böyle önemli işlere zarar verilmesin diyedir. Diğer taraftan da neden alındıkları belli olmayan bir kısım tipleri rahatsız etmemek eğer bu yolla mümkün olacaksa, yine inziva diyorum.

Toplumun Huzura İhtiyacı Var [4]

Bir dostumuz bir anket yapmıştı. Türkiye'de halkın yüzde 85'i bu yapılan hizmetleri, bu hoşgörü teşebbüslerini ve okul yapma teşebbüslerini olumlu buluyorlar, sempati duyuyorlar hatta yüzde 85 nispetinde taraftarlık gösteriyorlar. Hatta bunların yüzde 15 nispetinde CHP'den insanlar var. Şimdi bu insanlar fakir hakkında hüsnü-zanlarını ifade ediyorlarsa, iyi şeyler yapıyor diyorlarsa bunların hepsi zannediyorum benim taraftarım gibi gösteriliyor. Bir yerde bir vaaz dinlemiş olabilir, bir sohbet dinlemiş olabilir, sempati de duyabilir. Ben bildiri neşredemem, bana karşı sempati duymayın diyemem. İnsanlar doğru olarak da birini sevmiş olabilirler, yanılmış olarak da sevebilirler. Hepimizin bu tür yanılgıları olabilir. Ben bana karşı sempati duyanların, beni sevenlerin isabetli bir şey yaptıklarını iddia etmiyorum. Bağışlayın bu küstahlık olur. Benim saygım milletime karşı küstahlık olur. Ama birileri beni seviyorsa, saygı duyuyorlarsa, sempati duyuyorsa, 'niye seviyorsunuz' diyemem. İhtimal ben adlarını, namlarını, nişanlarını bilmem ama emniyetin içinde belki askeriyede sevenler sempati duyanlar vardır. Bunları hiç sevmediğim bir tabirle 'Fethullahçı' diye karalamak çok yakışıksız bir şey oluyor. Bir kere Türk toplumu içinde 'ci'ye''cı'ya' karşı benim kadar mücadele veren uğraşan bir ikinci insan gösterilemez zannediyorum. Bunu yakın çevreden uzak çevreye kadar herkes bilir.

Kavgalarla Vakit Öldürmeyelim [5]

Türkiye'de kavga isteyenler emellerinde bir kere daha muvaffak oldu. Türkiye tarihinin, en kritik döneminde dünya yeni bir asra girerken milleti ile birlikte sıçrama rampasında bulunan devletimizin; coğrafyası, tarihi ve kültürünün kendisine cömertçe sunduğu fırsatları değerlendirerek dünyada boşluğu hissedilen bir denge unsuru olmayı seçmek yerine iç çekişmelerle meşgul olması, bu millete ve bu vatanı kanları pahasına bize emanet eden şanlı ecdadımıza yapılmış en büyük haksızlıktır.

Bu ülke, bir kaç kişinin menfaat kavgasına alet edilmemeli ve bu kabil kavgalarla vakit öldürülmemelidir. İyi niyetle, birbirine saygı duyan ve herkesi kendi konumunda kabullenen toplum kesimleri olarak el ele yarınlara yürümenin yollarını araştırmalıyız.

Türkiye'de benim kadar ayırımcılık ifade eden kelimelere, tabirlere ve ayırımcılığa karşı ikinci bir insan göstermek zordur. Bunu, defalarca ifade ettim. Ve, böyle bir etiketlemeyi şiddetle, nefretle reddediyorum; hatta, müsamaha ufkum ve bazı kelimeleri kullanmaya edebim müsaade etseydi, lanetle reddediyorum derdim.

Bir diğer önemli husus da, yanlışlıkla fakire atfedilen, fakat temelde her kesimden bu millet evlatlarının ortaya koyduğu hizmetler, yapılan bir anketle de ispatlandığı gibi, halkımızın büyük çoğunluğunun tasvibine mazhar olmuş hizmetlerdir. Bu çoğunluk ki, içinde siyasi-gayr-i siyasi, Sünni-Alevi her kesimden insan var. Hatta, Katolik, Ortodoks, Musevi ve Süryani cemaatlerinden ve işadamlarından, dahası spor ve san'at camiasından pek çok insan var. Acaba bütün bu insanlar aldanıyor da, sadece adları garip bir skandala karışmış bir-kaç memur mu gerçeği görüyor?

Bir ülke, o ülke ki, evlatlarının güzel hizmetleri, bir-kaç kişinin menfaat kavgasına alet edilmemeli ve bu kabil kavgalarla vakit öldürülmemelidir. Bir zaman başlamış bulunan hoşgörü ve diyalog çerçevesi içinde, iyi niyetle, birbirine saygı duyan ve herkesi kendi konumunda kabullenen toplum kesimleri olarak el ele yarınlara yürümenin yollarını araştırmalıyız. Bu günler de geçer; geçer ama, inşaallah bu günlerden ileriye esefler gönderilmesin; yarınlarda da bugünler adına 'eyvah' denmesin!

Türkiye'nin Dünya Dengelerindeki Yeri [6]

Her şeyden önce, Türkiye'nin kalkınması, büyük devlet olması iç barışın sağlanmasıyla mümkündür. Fakat Ülkemizde bu barışı engelleyebilecek potansiyel tehlikeler mevcuttur. Bu ülke halkının çok büyük çoğunluğu Müslüman'dır. Halkımız her ne kadar her zaman sağduyulu olmayı bilmişse de, dinine, inancına ve milli değerlerine saldırıldığı zaman fevri infialler ortaya koyabilecek bir karaktere de sahiptir. Güneydoğu'da vatandaşlarımızın defalarca bu milletin düşmanı güçler tarafından istismar edilebilmesi, Şii-Sünni farklılığının bir çatışma unsuru olarak değerlendirmeye açık bulunması ve mesela birkaç yıl önce İstanbul'un Gaziosmanpaşa semtinde yaşanan hadiseler, bu konudaki endişelerimi doğrulamaktadır. Söz konusu kasetlerde herhangi bir huruçtan, huruç tipi hareketlerden, bilhassa kargaşaya ve, Kur'an-ı Kerim'in insanları öldürmekten daha kötü, mahiyeti ve sonuçları itibariyle daha şiddetli olarak tavsif buyurduğu fitneden kaçınılmasını tavsiye etmekteyim. Her türlü sokak hareketlerinin karşısında bir insan olarak yaptığım bir tavsiyenin başka maksatlara çekilmesi, bir kastın eseridir.

Bu ülke, yüzyıllardır yabancı güçlerin ve onların içteki uzantılarının oyunlarına sahne olmaktadır. Kanaatimce, bu ülkenin geleceğinin teminat altına alınması, bu oyunların sezilip, karşı tedbirler alınmasıyla ancak mümkün olabilecektir. Bu da, bu oyunları bilen ve bunlara gelmeyecek, alet olmayacak insanlarla mümkün, gerçekleşebilir. Bir hakim, bir kaymakam, bir vali, bunları milli ruh köküne bağlı yetiştiği sürece hiçbir olumsuzluğa geçit vermeyecektir. Evet bu güzide müesseseleri teşkil eden insanlar çetelere, mafyalara, menfaat gruplarına alet olmayacak kadar yüksek sorumluluk duygusuna bağlı oldukları ölçüde her türlü istismarın önüne geçilebilir. Devlet-millet kaynaşması buna bağlıdır. Herkesin katılıp katılmamakta serbest olduğu bu düşüncelerimi, ziyaretime gelen bazı insanlara ifade etmemde bir mahzur olacağını zannetmiyorum.

Hemen her Türk vatandaşı, bu ülkede valinin, kaymakamın, hakimin dürüst, işinin ehli, ülke ve millet sevgisiyle dopdolu, Allah'tan korkan ve ahiret inancıyla, dünyada yaptığı her işten İlahi Mahkemede sorguya çekileceğine inanan insanlardan olmasını arzu eder ve onlara güvenir, itimat eder. Fakat, ülkede çöreklenmiş bazı menfaat grupları, bunun böyle olmasını istemez ve emellerine alet edecek insanları ararlar. Nitekim, benim konuşmalarımdan rahatsız olanlar da bunlardır. Kaldı ki, söylediklerimde işaretlenmiş herhangi bir hedef yoktur. Şu maksatla, şunun için çalışın gibi, rejim ve devlete muhalefet ifade eden bir hedef tayin edilmemektedir. Böyle bir hedef gösterilmiyorsa, demek ki, yapılan tavsiyeler, geleceği daha emin bir Türkiye içindir. Ayrıca az da olsa yanıma her düşünceden insan gelir. Bazıları bazı dini konularda soru sormak için gelir; beni tenkit için gelenler olur. Bunların içinde çok 'radikaller' olduğu gibi, iktidar peşinde olanlar da vardır. Bunları muhatap almayarak, harici kabul ederek bir şey kabul ettirmenin zorluğunu takdir edersiniz. O konuşmaların yapıldığı sıralarda, dönemin sayın genelkurmay başkanı, Türkiye'de Cezayir'dekine benzer bir kalkışma olduğunda, Türkiye'nin Cezayir'den daha beter olacağı hususunda uyarılarda bulunmuştu. İşte, yanıma gelenlere bir kardeşlik yaklaşımıyla, 'ülkeyi Cezayir'e çevirebilecek' her türlü hareketten uzak durulması gerektiğini ve bu konudaki endişelerimi böyle ifadeyi daha hakimane saydım.

Ben, bu milletin değerlerini müdafaa ediyorum. Bu değerlere sahip çıkmakla Türkiye'nin geleceğe yürüyebileceğine inanıyorum. Bunun önündeki engellerin de güçlü olduğunu gördüğümden ve müdafaa ettiğim değerlerin hiçbir zaman kuvvet yoluyla kabul ettirilmesinin mümkün olmadığına, kuvvetin ancak nifak ve iki yüzlülük doğuracağına inandığımdan, her şeyin akla, mantığa, hür düşünceye, benimsetilmesine vabeste olduğunu düşünüyorum. Türkiye, büyük bir geleceğe yürürken, çatışmaların, yıkmaların, iç kavgaların hiçbir zaman olmamasını, bilhassa inanan kesimlerin buna meydan vermemesini ve her zaman söylediğim gibi, istikrarın, devletin, iç barışın yanında olmaları gerektiğini söylüyorum.

Terörü En Çok Lanetleyenlerden Biriyim [7]

Terörü en çok lanetleyenlerden biriyim. Ama, o terörün önlenmesi konusunda farklı mütalaalarım olabilir ve bu gayet normaldir. Terörün önlenmesi konusunda elimde güç yok, mekanize birlikler yok. Eğitim yoluyla yapabildiğim tavsiyeleri yapmaya çalışırım. Nitekim, Van'daki Serhat Liselerinin Van'da terörün büyük ölçüde önüne geçtiği Yeni Yüzyıl gazetesinde yarım sayfa halinde yayınlanmıştı. Benim Abdullah Öcalan'la görüştüğüm veya ona mesaj verdiğim gibi bir iftira atılacağına, bazı sözlerim çarpıtılarak bu manaya çekileceğine, Öcalan'ın Türkiye'de kimlerle görüştüğü ciddi, objektif ve iyi niyetli olarak araştırılsın; PKK terörünün iç bağlantıları ortaya konsun. İnanıyorum ki, bunlar da bir gün ortaya çıkacak ve o gün bazılarının yüzleri fena kızaracaktır.

Bana, Güneydoğu'dan gelen bazı insanlar, PKK'nın o bölgedeki okullara saldırıp saldıramayacağını, eğer saldıracak olurlarsa ne yapılması gerektiği konusunda tavsiyelerimi sordular. Ben de cevap olarak, 'Güneydoğu'daki okullarda, o bölgede etkili pek çok kişinin çocuğunun okuduğunu, dolayısıyla PKK'nın bu okullara saldırarak, bölgedeki söz konusu etkili şahısları karşısına almak istemeyeceğini' belirttim ve her hal u karda muhtemel bir saldırıya karşı gerekli tedbirlerin alınmasını da tavsiye ettim. Fakat, pek çok sözlerim gibi, bu sözlerimin de başı ve sonu kesilerek veriliyor ve sanki Öcalan'a mesaj verdiğim gibi korkunç bir sonuç ve iftira üretiliyor.

Biz Kavgadan Bıkmış, Bizar Olmuş İnsanlarız [8]

Biz içte de dışta da kavgadan bıkmış, bizar olmuş insanlarız. Bu açıdan acaba bu kavgayı ilelebet hiç olmazsa uzun bir süre birkaç asır nasıl durdururuz mülahazası içindeyiz. Bir kısım ilim adamlarının bu mevzuda ki görüşleri de aslında bizi bu mevzuda böyle bir teşebbüse sevk edici mahiyette çünkü yapılan yorumlarda geleceğin dünyasında medeniyet çarpışmaları olacak, kan gövdeyi götürecek, daha şimdiden böyle gözlerimi yummuş hayalimde geleceği takip ederken kan seylaplarının kütükler gibi insanları önüne katmış sürükleyip götürdüğünü görüyorum, tahminlerinde, kehanetlerinde bulunuyorlarsa az bir emaresini, mesnedini bulunca bunlar olacak demektir. Şimdiden bunlara karşı adeta savaş ilan etmek lazım, nasıl savaş; vahşice bu düşüncelere, vahşice bu davranışlara karşı medenice karşı koymak lazım. Medenice karşı koymak da, görüşerek, konuşarak, koklaşarak, anlaşarak, uzlaşarak farkımız olmadığını Allah Resulünün buyurduğu gibi , 'Hepiniz Ademdensiniz Adem'de topraktan yaratılmıştır'. Biz hepimiz aynı hamurun, aynı çamurun canlı heykelleriyiz yani. Eğer bu dünyaya arz edilecek bir mesaj kabul edilmesi düşünülüyorsa, dünyayı kardeşçe paylaşabileceğimiz inancını hiç kaybetmedim, Hatta tahmincilerin, kahinlerin bu mevzuda ürpertici tahminleri kehanetleri olsa bile ben hep böyle düşündüğüm gibi düşündüm, yurt içinde de yurt dışında da.

Dikkat ve Teyakkuz [9]

Yakın geçmişte meydana getirilen Gazi Osman Paşa ve Ümraniye olayları çok ciddi planlanmıştı. Fakat o olaylar milletin o enginlerden engin sinesine çarptı ve söndü. Şimdi devletin değişik birimleri bu hadiseleri bütün yönleriyle yakın takibe aldı. Ve zannediyorum araştırmalar neticesi çok farklı şeylere muttali olacaklar. Dilerim, Türkiye'nin değişik vilayetlerinde şimdiden tasarlanan o menfur oyunlara muttali olunur ve önlem alınır..!

Bu arada ayrı bir husus; öteden bu yana bu ülke insanını, Atatürkçü olan-olmayan, laik-anti laik, solcu-sağcı, şovenist, Turancı, Müslüman vs. diyerek bölmeye çalışan güçler, yeni yeni eylem hazırlığı içindeler. Birilerinin ciddi endişeleri içinde onlar, böyle bir parçalanma sürecini tekrar başlatırlarsa, zannediyorum Türkiye işte o zaman gerçekten parçalanacaktır. Onun için maşeri vicdanın bu ve benzeri oyunlara karşı daima uyanık tutulması lazımdır.

İtiraf etmeliyim ki, iç ve dış düşmanlarımız, ülkemizi bütün yöreleriyle çok iyi etüt etmişler. Öyle ki bunlar, etnik kökenleri, aşiretleri, aşiretler arasındaki ihtilafları, dillerin yanı sıra lehçe farklılıklarını bile biliyorlar. Onun için bu tür planları, netice alabilecekleri bir kısım zayıf yerlerde tatbike koyuyorlar. Bu sebeple devlet erkanının, kolluk kuvvetlerinin, istihbarat güçlerinin hassaten bu bölgelerimizde daha dikkatli olmaları gerekmektedir.


[1] Akşam, Orhan Yurtsever'e Verdiği Mülakattan, 13 Mart 1998
[2] Milliyet, Özcan Ercan'a Verdiği Mülakattan, 5 Nisan 1998
[3] Aktüel, Necdet Açan'a Verdiği Mülakattan, 14 Ocak 1999
[4] Show TV'de, Reha Muhtar'ın Telekulak Olayı Üzerine Fethullah Gülen'le Yaptığı Görüşme, 15 Haziran 1999
[5] Aksiyon, Telekulak Olayı Üzerine, 19 Haziran 1999
[6] Show TV'de, Reha Muhtar'ın Fethullah Gülen'le Kaset Olayı Üzerine Yaptığı Görüşme, 22 Haziran 1999
[7] Show TV'de, Reha Muhtar'ın Fethullah Gülen'le Kaset Olayı Üzerine Yaptığı Görüşme, 22 Haziran 1999
[8] Time Dergisine Verdiği Röportajdan, 30 Mayıs 1997
[9] Fasıldan Fasıla-3, Müteferrik

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.