Altıncı Abant Platformu (11-13 Temmuz 2003)
1998 yılından bu yana devam eden Abant Platformu toplantılarının 6.'sı Bursa Uludağ Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay, Bilgi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mete Tunçay ve Galatasaray Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kenan Gürsoy'un ortak bilimsel koordinatörlüğünde, 11-13 Temmuz tarihleri arasında yapıldı. 52 seçkin bilim ve düşünce adamımız, ülkemiz ve bölgemiz için hayati önem taşıyan 'Savaş ve Demokrasi' kavramlarını siyasi, ekonomik ve kültürel yönleriyle tartıştı.
VI. Abant Platformu'nun katılımcıları şunlardı:
Bilimsel Koordinatörler:
Prof. Dr. Mete Tunçay, Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay, Prof. Dr. Kenan Gürsoy.
Siyaset-Ekonomi Komisyonu:
Ali Bayramoğlu, Ali Nihat Özcan, Ali Yaşar Sarıbay, Burhan Kuzu, Bülent Aras, Erol Mütercimler, Faruk Demir, Fuat Keyman, Gökhan Bacık, Gündüz Aktan, Hasan Tahsin Fendoğlu, Hüseyin Bağcı, Hüseyin Gülerce, Hüseyin Işıksal, Hüsnü Mahli, Kemal Karpat, M. Ali Kılıçbay, Mete Tunçay, Mehmet Altan, Mithat Melen, Mümtazer Türköne, Niyazi Öktem, Nüzhet Kandemir, Ömer Çaha, Özcan Kemal Davaz, Süleyman Seyfi Öğün.
Sosyal-Kültürel Komisyon:
Adnan Aslan, Ahmet Kurucan, Ali Bulaç, Altay Gökakın, Bekir Karlığa, Durmuş Hocaoğlu, Ferhat Kentel, Hakan Yavuz, Hayreddin Karaman, İlber Ortaylı, İlyas Üzüm, Korkmaz Tağma, Kenan Gürsoy, Mustafa Armağan, Necdet Subaşı, Nevval Sevindi, Orhan Tekelioğlu, Ragıp Duran, Süleyman Hayri Bolay, Soli Özel, Suat Yıldırım, Suphi Saatçi, Tahsin Görgün, Ümit Meriç, Yasin Aktay, Yusuf Kaplan, Yusuf Altıntaş.
VI. Abant Platformu Sonuç Bildirisi
1) Türkiye, potansiyel gücü, tarihi derinliği, genç ve dinamik nüfusu ile bölgesinin lider ülkesi olma potansiyeline sahiptir. Ulusal çıkarlarını doğru ve gerçekçi bir tarzda tanımlayıp, nerede yer alması gerektiğine karar vermelidir. Türkiye ABD ve AB ile olan yakın ilişkilerinin yanısıra diğer güç merkezleri ile olan ilişkilerini göz ardı etmeden, iç dinamikleri ile ulusal çıkarların en üst düzeyde savunulacağı yeni bir politikayı benimsemelidir.
2) Bozuk gelir dağılımı, ekonomik eşitsizlikler, ülkeler arasındaki ekonomik uçurumlar, dünya kaynaklarının artırılamaması, dünya nüfusunun artması, sermayenin belli bir dar çevrede yığılması, gerçek savaş nedenleridir. Dünya refahından çok az ülke yüksek oranda pay alırken, ne yazık ki Türkiye'nin de içinde bulunduğu çok sayıda ülkede dünya zenginliğinden alınan pay en düşük düzeydedir. Yoksulluk sıralamasında genelde Müslüman ülkeler ilk sırada yer almaktadır.
3) Demokrasi, çağımızda kabul edilebilir tek siyasi sistemdir. Bütün ülkelerin demokratikleşmesi için çaba harcanmalıdır.Bu amaçla uluslararası toplumun da destek ve yardımı ile tüm gerekli sosyal, ekonomik ve siyasi reformlar uygulanmalıdır. Demokrasi çağdaş değerler ışığında doğru yorumlanmalı, baskıcı rejimlere bile demokrasi ihracı bir savaş gerekçesi olarak kullanılmamalıdır.
4) İslam'la demokrasi arasında çelişki yoktur. Küresel güvenin pekişmesi için İslam ülkelerinde demokratikleşmenin gerekliliğine inanıyoruz. Türkiye gibi İslam ülkeleri de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konusunda çabalarını sürdürmeli ve bunu herhangi bir dayatma dolayısıyla değil, kendi halkının saygınlığı ve mutluluğu için yapmalıdır.
5) ABD'nin denetimsiz hakim güç haline geldiği tek kutuplu dünyada, tehdit algılaması ve güç kullanımına ilişkin meşruiyet sorununu tartışılır olmaktan çıkarmak için, BM Güvenlik Konseyi ve diğer ilgili uluslararası kuruluşların yetki, işlev ve usûlleri de yeniden yapılandırılmalı, uluslararası hukuka saygı konusunda Türkiye etkin olmalıdır.
6) Savaşların temel nedenlerinin başında, bölgesel ve küresel genişleme ve çıkar sağlama amacı yatmaktadır. Bu gidişatı engellemek ve demokrasinin evrensel gelişimine katkıda bulunmak amacıyla tüm kitle imha silahlarının azaltılması, denetimi ve son aşamada tamamen imhası yolunda yoğun çaba harcanmalıdır.
7) Çağdaş dünyada barış egemen kılınmalıdır. Demokrasi ihracı gerekçesiyle bile savaş meşrulaştırılamaz. Güvenliğin tesisi, asimetrik (denk olmayan güçlerden gelen) ve terörist tehditlerin önlenmesi konusunda, demokratik güvenlik mekanizmaları geliştirilmeli ve güç kullanımına en son seçenek olarak başvurulmalıdır. Her alandaki eşitsizlik ve güç dengesizliği, demokratik yöntemlerle giderilmelidir.
8) Günümüz savaşlarında sivil hedeflere yapılan saldırılar ve kullanılan bazı ileri teknoloji silahlarının tahrip gücü, yalnızca askerî hedefleri değil, tarihî ve kültürel birikimler ile çevreyi de yok ederken masum sivilleri, yaşlı, kadın ve çocuk ayrımı yapmadan öldürmektedir. Türkiye buna karşı, uluslararası kamuoyu oluşturulmasında aktif görev üstlenmelidir.
9) İnsan, doğa ve kutsal arasındaki irtibatın kopartılması, bilim, teknoloji ve medya gibi unsurların etik dışı kullanılması, kaos üretmekte ve savaşlara zemin hazırlamaktadır.
10) Savaşı engellemenin ve barışı egemen kılmanın önemli bir esası barışçı bir zihniyetin yerleştirilmesi ve insanların barışa yönelik olarak eğitilmesidir. Akıl, tek başına amaç tayin edemeyeceği için bunun bir ahlâk eğitimi olması gerekir. Demokrasi ve barış kültürünün pekiştirilmesi için kamusal alan özgürleştirilerek, farklı duyarlılıkların, inançların, kültürlerin, ifade tarzlarının yer almasını sağlayacak bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bunun için sivil alanın genişletilmesi, sivil toplum örgütlerinin gelişimine müsait zemin oluşturulması, elitlerle toplum arasındaki iletişim sorunlarının giderilmesi gerekmektedir.
11) Dünyamızın içinde bulunduğu belirsizlik ortamı, yeni savaşlara zemin hazırlamaktadır. Bu ortamdan çıkış sürecinde ve barış düzeninin tesisinde, diğer inanç mensuplarını ötekileştirmeyen İslam düşüncesi ve medeniyet pratiğinden azami ölçüde istifade edilmelidir.
12) Genellikle uluslararası düzenlerin savaşlardan sonra kurulduğu ve galiplerin kuralları koyduğu bir vakıadır. Bu kez olup-bitmiş bir savaştan sonra kurulacak düzenin yeni çatışmalara yol açmayacak esaslara dayalı olarak kurulması gerekmektedir.
13) Medya, toplumu sadece, dil, söylem, fikir, hatta yaşam tarzları alanlarında değil, savaş ve demokrasi konusunda da biçimlendirmeye çalışmaktadır. Medyanın, egemenlerin istekleri doğrultusunda haber çarpıtma, haber gizleme gibi çeşitli yöntemlerle toplumu yanıltma çabası engellenmelidir. Bu nedenle, barış ve demokrasi için medyanın ürettiği yapay gerçeklerin toplumsal gerçeklerin yerine geçmesi önlenmelidir.
- tarihinde hazırlandı.