Geçmiş Zaman Olur ki...
Her Şey Bosnalı Çocuklar İçin
İstanbul, Ali Sami Yen Stadı, Dünya Karması-Türkiye Karması Maçı
19 Eylül 1995
1995 Eylül'üne gelinmişti. Herkes bir şeyler yapıyordu. Kimileri de bir şeyler yapar gözüküyordu. Ama Bosna'da kan ve kin deryası canlar almaya devam ediyordu. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, bu konuda üzerine düşeni, farklı bir açıdan yapmak istedi. Futbolun devleri İstanbul'da Bosna için oynadı. 0 akşam, Ali Sami Yen Stadı'nı dolduran on binlerin ve naklen yayından maçı seyreden milyonlarca kişinin yüreği Bosna'lı çocuklar için çarpıyor ve "Herşey Bosna'lı Çocuklar İçin" diyordu. Bu muhteşem futbol şöleninden elde edilen hasılatla Bosna Hersek'te Saraybosnalı çocuklar için güzel bir kolej hizmete girdi...
(Soldan sağa) Fethullah Gülen, Hasan Ekinci, Hikmet Çetin, Tansu Çiller, Halide Begoviç, Yıldırım Aktuna |
İstanbul, Lütfi Kırdar Toplantı Merkezi, Harbiye
30 Eylül 1996
Uluslararası sistem, iki kutuplu dünyanın çözülmesiyle birlikte yeni bir devri idrak ediyor. "Globalleşme" temayülleri, sıcak ve soğuk savaştan nükleer dehşet dengelerinden, terörden çekmiş olan yerküremizi ırk ve din ayrımları gibi unsurları istismar eden mihraklarla yeniden çatışmaya götürüyor.
"Medeniyetler Çatışması" adı altındaki kutuplaşmaya karşı Vakfımız, millî bünyede, beşeri değerler, hoşgörü ve sevgi temasını, tarihi perspektiften geçirmeye uzanan çizgide "Evrensel" boyutta ele alınmasının gereğine inanmış ve bu yöndeki çabalarıyla başta Türkiye olmak üzere uluslararası barış ve işbirliğine katkıda bulunma gayretini sürdürmektedir.
Kuruluşunun 3. yılında düzenlenen "Mutlu Yarınlar İçin Elele" toplantısı bu gayretin bir örneğidir.
Dünya Barışına Doğru "Dinlerarası Diyalog" Adımları
Tarihi boyunca hem farklı din mensupları, hem de aynı dinin mezhep ve fraksiyonları arasında savaşların ve ihtilafların çıktığı ve bunun da faturasının insanlığa bir hayli pahalıya mal olduğu bilinen bir gerçektir. Gerek "Haçlı Seferleri'nin ve gerekse Batı'nın "aile içinde" sürdürdüğü "100 yıl Savaşları'nın asıl sebebinin mezheplerin veya dinlerin özünden kaynaklanmadığını, dini inanç ve duygunun devrin politikacıları tarafından siyasî ve ekonomik mülahazalarla istismar edilerek bir manivela olarak kullanıldığını tarihçiler ve sosyal bilimciler ortaya koyuyorlar.
Kimilerinin ifadesiyle, Şubat'98 başında tarihi Roma şehri asrın önemli olaylarından birine sahne oluyordu. Katolik Dünyasının lideri Papa John Paul ile Türkiye'nin ve İslam Dünyasının seçkin maneviyat önderlerinden birisinin görüşmesine sahne oluyordu... Onursal Başkanımız M. Fethullah Gülen, Papa John Paul el ele... Bu birleşen ellerin çoğalması ve etkinleşmesi, tüm selim kalplerin ortak dileği... |
Vatikan Ankara Büyükelçisi Pier Luici Celata, M. Fethullah Gülen'e hediyesini takdim ediyor. |
Bir diğer gerçek değildir ki, bütün dinler ve inançlar teoride ve söylemde barışı, sevgiyi, kardeşliği ve hoşgörüyü öngörürler. Bu açıdan "din savaşları" olgusuna bakıldığında dinler arası veya mezhepler arası savaşlar, doğrudan dinin özüne karşı savaşlardır.
İki bin yılı acı kavgalar ve ihtilaflarla geçiren insanoğlu, 3. bin yılı olsun barış ve huzur içinde geçirmek istiyorsa bunun yolu öncelikle dinlerarası diyalog ve uzlaşmadan geçiyor. "Medeniyetler Çatışması" tezinin veya spekülasyonunun teorisyeni, ABD'li sosyolog Prof. Dr. Samuel Huntington dahi, 2000'li yıllarda gerçekleşeceği varsaydığı çatışmaları engellemek için tek küçük umut ışığının dinlerarası diyalogda olduğunu ifade ediyor.
Vatikan İstanbul temsilcisi, diyaloğun "derviş gönüllü" gayretlisi, Monsenyör Georges Marovitch. |
Vakfımızın onursal başkanı M. Fethullah Gülen'in önce ülke içinde başlattığı, "dinlerarası diyalog" adımları 1998 yılında Türkiye sınırlarının dışına taşmış, Katolik Dünyasının Lideri John Paul II ve Kudüs Hahambaşısı Eliyahu Bakhsı Doron ile zirveye ulaşmıştır.
Önümüzdeki yılların bu "diyalog adımları"nın pekişeceği ve insanlığın huzuru ve barışı için kalıcı işbirliklerine dönüşeceği yıllar olacağı umudu şimdiden içimizi ısıtıyor.
Ulusal Uzlaşmayı Teşvik Gecesi
Ülkemizde her kesimde m'kes bulan ve Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ve onun onursal başkanı M.Fethullah Gülen tarafından bayraklaştırılan ve vakfın 1995 yılı Ocak ayında Çırağan otelinde düzenlendiği muhteşem bir törene vesile kıldığı "Hoşgörü ve Diyalog" anlayışı maalesef 1997'nin ilk aylarından itibaren, geri plana itilmişti.
Fethullah Gülen, "Devlet Adamı" dalında TC Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e ödülünü verirken |
O güne dek toplumda maya tutan, çoğulculuk ve çok kültürlülük şemsiyesi altında, kimliklerin sosyal barış içinde bir arada yaşama azmi kırılmış; yerini kıstasları belirsiz tartışmalar ve kutuplaşmalar almıştı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı bu tespitlerden hareketle 24 Aralık 1997 tarihinde sahiplerine verilmek üzere "Ulusal Uzlaşma Ödülü"nü organize etmiştir.
Gece, gölgeleriyle ağaçların dallarından, binaların çatılarından ve caddelerden geçen araba farlarından süzülerek yeryüzüne koyu nakşını örüyordu. Gökteki yıldızlar bu siyah gölgeleri delip geçmiş elmas parçaları gibi gökyüzünde birlik ve beraberlik motifi dokuyordu. Ay bu gece ne güzel tebessüm ediyordu gökyüzünde.. Sanki yıldızlar onun parlak çehresinden yükselmiş ışık tayflarıydı. Onun halesinden göğün çeşitli yerlerine ışık mesajı sunmak için yönelmişlerdi.
Ya yeryüzünde bu koyu gölgeleri ışığıyla, nuruyla delip geçen kimler vardı. İşte Hilton Oteli'ne doğru yürüyen kalabalıklar bunun en güzel ifade tablosuydu. Işık yüzlü, nur çehreli, düşünceli ve vakur olan bu insanlar biraz sonra bir aya oyası, bir güneş motifi dokuyacaktı salonda…
Her biri, birlik ve beraberlik içinde, kardeşlik ibrişimiyle bir ilmek atacaktı bu gönül gergefine…
Koridordan geçip Otelin salonuna ilerleyen bu insanlar özlerinde mayaladıkları evrensel iklimin elmas tozlarından daha parlak zerreleriyle nokta nokta bu hasret kalınan aydınlık atmosferi dokuyacaklardı.
Işık üveykleri, karanlığa inat işte salonda toplandılar ve yerlerini aldılar.
TC Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Harun Tokak "Ulusal Uzlaşma Töreni" hakkında brifing verirken |
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel koltuğuna bu geceyi ilk dakikalarından itibaren izleyen bir kişiydi. Ulusal Uzlaşmanın ılık ve manevi atmosferi geceye katılanları sardıkça sarmıştı.
Bu milletin girift bir helezon ritminde, tıpkı bir sevgi yumağı gibi fert fert kenetlenmesi ve yürek yürek kaynaşması, herhalde Hak ve halk katında en değerli hamlelerden biriydi.
Birlik olmak ve birliğin gücüyle diğer ülke insanlarına teşkil etmek... Onlara da bu tiryaktan, bu bengisudan takdim edebilmek için içteki güvenliğimizi ve birbirimizle olan kardeşlik bağlarımızı artırmalıydık...
Evet tarih sayfalarında altın harflerle yazılmış olan hamleleriyle bu millet cihanda denge unsuru olduğunu dün ispat ettiği gibi bu gün de aynı noktaya ermek uğrunda kendine düşen muazzez vazifeyi yerine getirmek için kolları sıvamıştır.
Muazzez Abacı sempatik hareketleriyle o geceyi süsleyenlerdendi. Burhan Özfatura o geceyi değişik bir ses ve soluk kattı. Eşref Kolçak beyaz çehresine ayrı bir tatlılık veren ak saçlarıyla gecenin bir beyaz gülü gibiydi. Gözlüklerinin arkasında gülen gözlerinde hem cesaret, hem zeka, hem de coşkun bir hoşgörünün izleri okunuyordu...
Hülya Koçyiğit... Bu sanatçı nerede ve ne zaman birlik ve beraberlik adına yapılacak bir hamle olsa "Ben de varım!" diye katılırdı. Bu gün de öyle yapmıştı. Nevval Sevindi, Gülay Göktürk hep aynı civanmertliği göstermiş ve kenetlenmenin, bir araya gelmenin, bir millet olarak kuvvetli ve güçlü olmanın mücadelesini nerede ve ne zaman olursa olsun vermiş insanlardı.
Nazlı Ilıcak çeliğe su verme misali yaptığı konuşmayla, bu iklime ayrı bir kıvam kazandırmış ve yanaklarımıza birkaç damla sevinç gözyaşı süzülmesine sebep olmuştu:
"Ben, Sayın Cumhurbaşkanı'nın burada olmasını, bir çirkinliği ve bir hatayı düzeltme gayreti olarak görüyorum. Sayın Demirel'in burada bulunması Fethullah Hoca hakkında Ankara'da ileri geri konuşanlara cevap niteliğindedir. Sayın Hocamız çok ince ruhlu bir insandır. Bu yüzden de kendisiyle bağlantı kurulan okulları Milli Eğitime devretmeye kalkmıştır. Kendisi verse bile bizler buna razı olmayız. Muhterem Hocam! Sayın Demirel'in Zincirbozan'dan bana yazdığı iki cümleyle hitap etmek isterim: "Kamer esnay-ı zaafında bile müşarün bi'l benan olmuş " (Ay en zayıf halinde bile ‘işte orada' diye parmakla gösterilir) "Bir gece daima iki gündüz ortasındadır. "Muhterem Hocam! Siz de bütün söylentilere rağmen ayaktasınız."
Hayrettin Karaca ve Nuri Sesigüzel mütevazı tavırlarıyla, biri çevrecilikte biri de türkülerimizin en güzel yorumcusu olarak o gecenin motifini ve birlik kaneviçesini örenlerden...
Daha nice simalar vardı o gecenin yıldızları olarak bu salonda.. Nice insanlar...
Bayram Meral, Rıza Zelyut, Şahin Özer, Gülper Refiğ, Sami Yıldırım, Perihan Savaş, Üzeyir Garih ve daha nice sima ve sevgi dolu nice yürek.
Başkan Harun Tokak Beyin birlik ve beraberlik terennüm eden konuşmasından sonra misafirlerin konuşmaları da aynı minval üzere seyretti.
Fethullah Gülen'in tevazu ikliminde ve ağır meyve yüklü dalları andıran kısa konuşması ufuklar açtı gönüllerde. En son kendinden emin ve topyekün bir vatanı ve milleti kucaklayıcı kısa konuşmasıyla Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel geceye son ve kalın noktayı koydu:
"Türk milletinin birlik ve beraberliğini pekiştirecek bu akşamki gibi hareketlerin yanındayım. Aranıza tahrik sokmaya çalışan, bizi birbirimize düşürmek isteyen varsa karşı çıkın. Hangi inançtan, etnik kökenden gelirseniz gelin, bu vatan bu devlet sizindir. Bedeli sizin tarafınızdan ödenmiştir. Ben bu ülkenin, her köşesinin ve her kişisinin Cumhurbaşkanıyım. Gelin birbirimize sarılalım. Bu yapılanları takdirle karşılıyorum. Bu tören çok öğretici olmuştur. Bu ödülü Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüne, Türk milletinin mutluluğuna, barış içinde yaşamasına verilmiş sayıyorum.
Fethullah Gülen, Perihan Savaş'a ödülünü verirken |
Ulusal Uzlaşma Gecesi gökteki yıldızları ışık tayflarıyla kaynaması gibi içten ve samimiydi...
Koro halinde söylenen Türkiyem türküsü geceye coşkun bir hava katarken, hâlâ dışarda gece, karanlığına yeryüzüne örüyor ve siyah ayaklarıyla mesafeler aşıyordu. Fakat gökyüzündeki parlak yıldızlar da karanlığa inat durmuyorlar dinlenmiyorlar, kendilerine düşen ay çevresinde hale oluşturma ve ışık kaneviçesi örme ve yeryüzüne nur iletme görevini yerine getiriyorlardı.
"Medeniyetlerarası Diyalog" Kongresi
Uluslararası sistem, iki kutuplu dünyanın çözülmesiyle yeni bir devri idrak ediyor. Birtakım uzmanlara göre 21. asra ve dolayısıyla 3.bin yıla 1990'larda girilmiş oldu.
Bir taraftan globalleşme, diğer taraftan yerel temayül ve değerlerin gelişmesi, sıcak ve soğuk savaştan, nükleer dehşet dengelerinden ve terörden çok çekmiş ve hâlâ da çekmekte olan yerküremizde, etnisite ve inanç ayrımları gibi unsurları istismar eden mihraklara farklı bir zemin de hazırlamış oluyor.
Sistemdeki anarşi ve kargaşa, mikro ölçekteki çatışmaları buketleyip "Medeniyetler Çatışması" adı altında yeni bir çatışmaya dönüştürme gayretinde. İnsanoğlunun sanayi ötesi topluma, bilgi çağına sıçramayı hedef alması gerektiği kronolojik bir kavşakta, yapay sebeplerle dünyayı yeniden düşman kamplara ayırmanın kimsenin yararına olmayacağı aşikar iken, "Medeniyetler Çatışması" tezi, insanoğlunun kültürel hazinesi ve zenginliği olması gereken farklılıkları, ortak paydaları olmayan kitlelermiş gibi kapıştırma sevdasına düşmüştür.
Millî bünyede beşerî değerler, hoşgörü ve sevgi temasını vurgulayan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı yukarıdaki tespitlerden hareketle, 3. bin yılın barış ve sevgi atmosferinde yaşanması temenni ve dilekleriyle, 6/7 Haziran 1997 tarihlerinde "Medeniyetlerarası Diyalog Kongresi"ni organize etti.
Vakıf böylelikle, ülke içinde yaygınlaştırma gayretinde olduğu hoşgörü ve diyalog mesajlarını, uluslararası bir zemine taşımanın ilk adımlarım atmış oluyordu. İstanbul Hilton'da gerçekleşen kongreye 7'si dışarıdan olmak üzere toplam 15 ilim adamı iştirak etmiştir. Kongreye katılan ilim adamları ve bağlı oldukları akademik kuruluşlar şöyledir:
Prof. Dr. Barbara Stowasser (ABD-Georgetown Üniversitesi)
Prof. Dr. Thomas Michel Vatikan Dinlerarası Diyalog Enstitüsü)
Prof. Dr. Johannes Kalter (Almanya-Stutgart Müzesi Müdürü)
Prof. Dr. M.E. Yapp (İngiltere-Londra Şarkiyat Araştırmaları Okulu)
Prof. Dr. Richard Langhorne (ABD-Küresel Değişim ve Yönetim Merkezi)
Prof. Dr. Stefanos Yerasimos (Fransız Anadolu Tedkikleri Enstitüsü)
Prof. Dr. Robert Royal (ABD-Ethic and Public Policy Center, Washington DC)
Prof. Dr. Mehmet Aydın (İzmir-Dokuz Eylül Üniversitesi)
Prof. Dr. Süleylan Hayri Bolay (Ankara-Gazi Üniversitesi)
Prof. Dr. İlber Ortaylı (Ankara-Gazi Üniversitesi)
Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel (Devlet Bakanı)
Prof. Dr. Türkkaya Ataöv (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi)
Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu (Boğaziçi Üniversitesi)
Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay (Bursa-Uludağ Üniversitesi)
Doç. Dr. Mithat Baydur (Boğaziçi Üniversitesi)
İki gün süren sempozyum, geniş bir dinleyici kitlesi ve akademisyen camiası tarafından takip edilmiş, sunulan tebliğler seviyeli bir şekilde tartışılmıştır.
- tarihinde hazırlandı.