Gazetelere Verdiği Röportajlar ve Siyasilerle Görüşmesine Dair Açıklama

Anadolu'nun, ısınmak için hâlâ tezek' yakan ve toprak evlerde oturan bir köyünde dünyaya geldim. Hayatımın her ânında Anadolu insanın garipliğini, ızdırabını ve sahipsizliğini iliklerime kadar hissettim ve yaşadım. 'Azametli, bahtsız bir kıt'anın; şanlı, tali'siz bir devletin; değerli fakat sahipsiz ve azizken zelil olmuş bir millet'in yetimi olarak, daha on yaşlarında iken bir elimde takip ettiğim Arapça ders kitabı, diğer elimde 'Gül Devrimiz'in haritası, dünyaya medeniyet götürdüğümüz günlerin hicranı, halimizin haybet ve hüsranı ve geleceğimizin ümit ve ümranı ile hayaller kurar, planlar yapardım.

57 senelik hayatımda herhangi bir kimseye kötülük yapmayı bir an için olsun hayalimden bile geçirmedim. Sevgiden, kardeşlikten, birlik ve bütünlükten, af, sarf ve müsamahadan başka bir şey konuşamadım. Kin, nefret, intikam, kıskançlık rüyalarıma bile girmedi. Buna rağmen, yersiz töhmetlerle aylarca tutuklu kaldım. Bir şakî gibi altı yıl takibe alındım. İsmim ve resmim insan öldürmüş, soygunculuk yapmış, anarşi ve teröre karışmışların arasında teşhir edildi. Hac için izinli olarak çıktığım ülkeme dağlardan ve dikenler arasından kâh emekleyerek girebildim. Bütün bunlara rağmen, kimse aleyhinde beddua için bile ellerimi kaldırmadım. En ızdıraplı bir anımda beni altı yol takibe alan biri için kaldıracak oldum; fakat o anda o zatın annesi, çocukları gözlerimin önünde tüllendi ve 'estağfirullah' deyip, geri indirdim.

Nihayet, en az başkaları kadar vatansever, en az başkaları kadar demokrat ve en az başkaları kadar laik ve Atatürkçü bazı medyamız mensuplarının ısrarlı davetleri ve teşvikleri neticesinde, medyaya birkaç mülakat vermek ve en tabii vatandaşlık ve demokratik hakkım ve vazifem olarak, başta sayın başbakanımız olmak üzere, ülkemizin önde gelen idarecileri ve siyasileri ile görüşmek zorunda bırakıldım. Bazıları hâlâ, 'herkes görüşebilir mi?' diye soruyor. Demokrasilerde millet asıl, siyasiler vekilse ve demokrasi, halkın, vekilleri vasıtasıyla kendi kendini idaresi ise, vekilleriyle görüşmek, onları ikaz etmek, memleket ve millete hizmet adına fikirleri olanın bu fikirlerini onlara ifade etmesi, herkesin hakkı ve hakkı olmaktan da öte, vazifesidir. Halkını kabul edip dinlemek de, idareci ve siyasilerin vazifesi ve onlar adına alkışlanacak bir davranıştır. Aksi bir iddia, demokrasiyi hazmedememenin ifadesi olur ki, bu da, herkesten önce demokrasinin nimeti olarak istedikleri gibi yazıp görüş beyan eden ve siyasilerimizi istedikleri gibi sigaya çekebilen medya mensuplarına ve hukuk kuruluşlarına yakışmaz.

Bazıları tenkide tabi de tutsalar, devletime ve milletime, hatta bütün insanlığa ve yaratılmış bütün varlığa hizmetten başka bir düşüncem yoktur. İnzivaya çekilme isteğim, insanların teveccüh ve hüsn-ü zannından olabildiğince sıkılan ve uzak kalmaya çalışan ruh haletimin ifadesidir ve bunu hayatımın her anında duymuşumdur. Fakat hu hissim, hizmet anlayışıma hiçbir zaman ters değildir. Çünkü, 'Allah'ın en sevdiği kişi, tam bir tevhidle Allah'a inanan ve insanlara yardımcı olandır; Allah'ın en sevmediği kişi ise, O'na şirk koşan ve insanlara zararlı olandır' düsturunu getirmiş bir dinin mensubuyum. Mü'minin kelime manası 'inanan, güven va'deden, emniyet veren' demek olduğu ve Kur'an, bütün peygamberlerin kavimlerine, 'Ben, siz güvenilir bir elçiyim; yaptığım dini tebliğ vazifesi karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum; benim ücretimi verecek olan Allah'tır' diye seslendiklerini anlattığı ve iki cihanın sultanı, Peygamber efendimiz (sav), düşmanlarınca bile Muhammedü'l-Emin diye anıldığı için, hizmet anlaşımda güvenilirliği ve insanlardan hiçbir karşılık beklememeyi en önemli iki prensip olarak kabul ediyorum. Bu sebeple, hayatımda, yaptıklarımda, düşüncelerimde ve sözlerimde gizlilik olmadığı gibi, hiçbir dünyevi, hatta uhrevi bir beklenti içinde de değilim ve olmadım. Kur'an Sünnet ve selef-i salihinin sâfiyâne içtihatlarından anladığım çizgide ve Allah'a kulluk borcum ve rızasını kazanmak istikametinde milletime ve bütün insanlığa hizmetten başka bir düşüncem yoktur ve olmamıştır.

Bu samimiyetime rağmen hâlâ bir takım 'uç'larda şahsıma yönelik nâ-becâ sözler söylense ve yazılsa da, ancak yapanların seviyesini düşürecek alaylarda bulunulsa da, hâlâ birtakım şüpheler üretip, defalarca tekzip almış ve küflenmiş raporlar tekrar be-tekrar gündeme getirilse de, yine 'sövene dilsiz, dövene elsiz' olacak; yine Kur'an'ın emri üzere, insanların kusuruna bakmadan, daima af, saflı, müsamaha ve bağışlama yolunu seçecek, yine 'ehl-i mektep' ve medeniyetlere karşı hikmet ve en güzel öğütle mukabelede bulunacak; yine şahsıma yapılan kötülükleri en güzel şekilde karşılamaya çalışacak; yine herkese sinemi açıp, Yunus gibi 'Beri gel, barışalım/Yâd isen bileşelim' diyeceğim. Bir gün karşıma geçip özür dileyecek olsalar, Hz. Yusuf (as) gibi, Hz. Muhammed (sav) gibi ve Hz. Fatih (ra) gibi, 'Size asla kınama yok; Allah, Gafur ve Rahîm'dir'diyeceğim. Çünkü, herkesi kardeşim biliyorum ve Allah'ın mükerrem yarattığı insanın doğruyu araştırdığı inancındayım. Bu, benim karakterimdir ve Kur'an'ın ifadesiyle, herkes karakterime göre davranır.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.