Hizbullah Terörü Hakkında Basın Açıklaması
Ülkemizde son günlerde bütün insani değerlerin, tarifsiz bir biçimde hiçe sayıldığını gösteren ve Hizbullah olarak adlandırılan terör örgütünün vahşi eylemleri, insanlarımızın hafızalarından silinmeyecek izler bırakmıştır. Hangi amaçla olursa olsun hangi düşünceye dayanırsa dayansın terör yöntemleri, hiçbir biçimde tasvip edilemez ve kim tarafından yapılırsa yapılsın bugün, terör bütün insanlık aleminin ortak bir sorunu haline gelmiştir. Nitekim, çeşitli uluslararası çalışmalarda terörün insanlığın ortak bir düşmanı olduğu bu nedenle teröre karşı bütün devletlerin işbirliği yapması gereği vurgulanmakta ve çeşitli anlaşmalarla bu amaç, gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Türkiye'de terörist eylemlerde en çok zarar gören ülkelerin başında gelmektedir. Bu nedenledir ki, ülkemizde terörle mücadele bakımından diğer ülkelerde olduğu gibi çeşitli hukuki düzenlemelere gidilmektedir. Ancak, bu hukuksal tedbirlerin yanında terörle baş etmek bakımından Dünya ve Türkiye tecrübesi göstermektedir ki, güvenlik amaçlı ve hukuksal tedbirlerin yanında toplumsal tedbirlere de ihtiyaç vardır. Çünkü, terör eylemleri ile toplumda korku ve endişe yaratarak toplumun direnç gücünü azaltma ve böylece birtakım amaçlara ulaşılmak istenmektedir. Bu nedenle güvenlik ve hukuki tedbirlerin yanında teröre karşı, toplumda ortak bir tavır ortaya konur ve bu konuda bir uzlaşma sağlanırsa terörle mücadelede daha başarılı olunması mümkün hale gelir.
Ülkemizde bu konuda en etkin çabayı gösteren şahsiyetin ise Fethullah Gülen olduğu sağduyulu bütün kamuoyunca kabul edilen bir gerçektir. Çünkü, Gülen ilmi ve fikri faaliyetleriyle toplumumuzda hoşgörü, diyalog ve ulusal uzlaşmanın pekişmesine ciddi katkılarda bulunmaktadır. Kendisi, bütün eser ve faaliyetlerinde terör belasına karşı milletimizin asgari müştereklerde birlikte hareket etmesini, insanlarımızın farklılıklarına rağmen birbirlerine sevgi ve hoşgörüyle davranmalarını tavsiye etmektedir. Temel ortak değerler etrafında birlik ve bütünlüğün oluşmasını sağlayacak olan böyle bir ulusal uzlaşmanın ise terör ve anarşi ile mücadelede milletimizin önemli bir manevi dinamiğini oluşturduğu aşikardır. Bu nedenle Sayın Gülen'in hangi düşünce veya inanca mensup olursa olsun evrensel değerleri ve çoğulcu demokratik sistemi benimseyen her kişi ve kuruluşun toplumsal barış için diyalog içerisinde olmaları yönündeki düşünce ve gayretleri bütün toplum kesimlerince geniş bir kabul görmektedir.
Ancak bu gerçeklere rağmen son günlerde bazı basın organlarında Fethullah Gülen'e ve onun hoşgörü ile ulusal uzlaşmayı pekiştirmeye yönelik ilmi ve fikri faaliyeti hakkında birtakım iftira ve karalama gayretleri gösterilmektedir. Nitekim, 06.02.2000 tarihli Aydınlık Gazetesi'nde ve 05.02.2000 tarihli Kocaeli Gazetesi'nde terörün panzehiri olan hoşgörü ve uzlaşma aksiyonunu, hizbullah terörü gibi tehlikeli olduğu şeklinde iftiralara yer verilmiştir. Böyle haksız, hukuka aykırı, ağır bir isnadın ise izan ve vicdan sahibi hiç kimse tarafından kabul edilemez. Bütün ilmi ve fikri eserlerinde sevgi, hoşgörü ve barışı savunup her türlü teröre tavizsiz bir biçimde karşı çıkan ve kınayan Fethullah Gülen gibi bir mütefekkiri bu şekilde karalayanlar, böylece toplumumuzun manevi dinamiklerini zedeleyerek teröre karşı verilen toplumsal mücadeleyi zayıflatmış olmaktadırlar. Nitekim, Sayın Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı devlet Bahçeli ile devletimizin yetkili makamları yaptıkları bütün açıklamalarda Hizbullah terörü bahane edilerek ülkemizdeki dindar vatandaşlarımızın rencide edilmesinin aslında bu terör örgütünün işine yarayacağı açıkça vurgulanmıştır. Nitekim, söz konusu terör mağdurlarının bir kısmının toplumda dindarlığı ile tanınmış şahsiyetlerden olması devlet adamlarımızın bu görüşlerinin haklılığını ortaya koymaktadır. Bu nedenle, bugüne değin hukuka aykırı hiçbir tutum ve davranışı olmayan Fethullah Gülen'i bu şekilde karalayanların asıl maksadı, Anayasamızca da teminat altına alınmış olan din ve vicdan hürriyeti çerçevesinde inançlarını yaşamak isteyen vatandaşlarımızı töhmet altına sokup onların din ve vicdan hürriyetlerine haksız kısıtlamalar getirilmesini sağlamak, dini hassasiyetleri yüksek olan yurttaşlarımız önünde hukuka aykırı baskıların yapılmasına zemin oluşturmaktır. İftira ve karalama temeline dayalı bu çabaları gösterenlerin ise insan haklarına ve çoğulcu demokratik rejim ilkelerine ne kadar saygı duyabileceklerinin takdirini sayın kamuoyuna bırakıyoruz.
Diğer yandan 08-09.02.2000 tarihli Cumhuriyet Gazeteleri'nde Emin Değer imzalı yazıda, yukarıda değindiğimiz karalama kampanyasının diğer bir örneği verilmektedir. Söz konusu yazıda Fethullah Gülen'in eserlerinde Atatürk, Cumhuriyet ve demokrasi düşmanlığı yapıldığı gibi gerçek dışı bir iddiaya yer verilmiştir. hemen belirtmeliyiz ki, aynı iddialar bazı çevrelerce daha önceden de ortaya atılmıştır. Ancak, bu iddiaların gerçek dışı, hakaretimiz ve hukuka aykırı olduğu çok sayıdaki kesinleşmiş yargı kararıyla ortaya konmuş olup kişilik haklarını ihlal edecek nitelikteki bu yayınları yapanlar çeşitli ceza ve tazminatlara mahkum edilmişlerdir. Fethullah Gülen'in eserleri uzun yıllardır bütün kamuoyunun bilgisine sunulmuş olup bugüne değin bu eserlerin herhangi birinde herhangi bir kişi veya kuruluşa yönelik tahkir edici nitelikte suç teşkil eden bir husus tespit edilmemiştir. Bu hukuki ve fiili gerçeklere rağmen Emin Değer'in yazısında Fethullah Gülen'in eserlerindeki ifadeler çarpıtılarak onun Atatürk, Cumhuriyet ve demokrasi düşmanı olduğu karalaması yapılmaktadır. Söz konusu yazıda Fethullah Gülen'in eserlerinden bazı cümleler değiştirilip alıntı yapılarak bir çarpıtmaya gidilmekte ve eserlerdeki bütünlük çerçevesinde anlatılmak istenen fikirler ile ilgisiz hayali iddialar ileri sürülmektedir. Örneğin, Fethullah Gülen bir eserinde dini siyasallaştırmanın yanlış olduğunu ifade etmek için demokrasi ile islamın aynı olmadığını söylemekte, yazar ise bunu çarpıtarak Fethullah Gülen'in demokrasiye karşı olduğunu iddia etmektedir. Halbuki, islam bir din, demokrasi ise siyasal bir rejim olduğuna göre laiklik taraftarı olduğunu söyleyen yazarın bu düşünceyi benimsemesi gerekirdi. Aynı şekilde, yine mütefekkirin bir eserinde özellikle zaman belirtilerek Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerindeki sosyal ve siyasi olaylar eleştiri konusu yapılırken Cumhuriyet Gazetesi yazarı bu eleştirilerin hususi olarak Atatürk ve Cumhuriyet Rejimine yönelik olduğunu iddia edebilmektedir.
Halbuki, Fethullah Gülen'in eserleri ile kamuoyuna yaptığı açıklamalar göz önüne alındığında gerçeğin söz konusu yazıda iddia edilenin tam aksi olduğu ortaya çıkacaktır. Nitekim Fethullah Gülen, din konusundaki tercihlerin serbest iradeye dayanması gerektiğini, dinin siyasete alet edilemeyeceğini, Müslümanlığı politize etmenin islamın ruhuna aykırı olduğunu söyleyerek demokratik bir rejimde dine saygılı laikliği veciz bir biçimde ortaya koymaktadır. Diğer yandan, Atatürk'e hakaretin milletine hakaret olduğunu, onu milli bir kahraman olarak din ile aklı meczetmiş bir dahi olduğunu her vesileyle açıklayan Fethullah Gülen, demokrasiden geriye dönüş olamayacağını ancak mevcut demokrasinin daha da geliştirilebileceğini ortaya koyarken Cumhuriyet ve demokrasinin islama aykırı olmadığını özellikle vurgulamaktadır. Bütün eser ve açıklamalarında bu görüşleri ileri sürmesine rağmen Fethullah Gülen'in söylemediği ve yazmadığı şeyleri Cumhuriyet Gazetesi'ndeki bu yazıda olduğu gibi onun söylediğini ve yazdığını iddia etmenin ardında, gerçekte ülkemizde temel hak ve özgürlükler ile demokrasinin bütün kurumlarıyla yerleşmesini engellemeye yönelik çabaların ürünü olduğu kamuoyunun malumudur.
Sonuç olarak vurgulamak isteriz ki, bazı çevrelerin ülkemiz ve milletimizin kalkınması ile güçlenmesinin, demokratik cumhuriyet rejimimizin her yönü ile gelişmesinin manevi temellerini inşa edilmesine yönelik hoşgörü ve ulusal uzlaşma aksiyonu hakkındaki karalama kampanyasına karşı bütün kamuoyunu şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da dikkatli ve uyanık olmaları, toplumsal barışımız için bir zorunluluktur.
Fethullah Gülen Vekilleri
- tarihinde hazırlandı.