417. Nağme: Allah, hizmetlerinizi zayi etmeyecek, tamamına erdirecektir!..
Günümüzün yüce davaya gönül vermiş insanları, gönül erleri... Elalem sizi öyle tanımayabilir. Kendileri gibi... Âlemi nasıl bilirsin, kendin gibi bilirsin. Gözleri makam da mansıpta, şöhrette, hubbu cahta, yiyip içip yan gelip bilmem neler gibi kulaklarının üzerine yatmada gören, hayatı öyle yorumlayan insanlar kendilerine nasıl bakıyor, kendilerini nasıl dinliyor... Kendilerini nasıl tanıyorlarsa sizin hakkınız da da aynı şeyleri düşünüyorlardır. Acaba fırsat bunların eline geçince neler yaparlar. Şu hareketleri davranışları bizim önümüzü kesmeye mi matuftu? Bizi bertaraf ettikten sonra yerimize oturma niyetleri mi vardı? Biz öyle şeylere dilbeste olduk ki... Allah'ın izni inayetiyle cennette hurisiyle gılmanıyla, Boğaziçi yalılarının çok çok üstünde, her tarafıyla dilnişin bahçelerle donatılmış, cennet bahçelerine bile dilbeste olmadık. Dilbeste olduğumuz zata karşı onu saygısızlık saydık. Allah varken onlara dilbeste olunmaz. Hz. Muhammed'in mahiyeti varken onlara dilbeste olunmaz. Ama bunu onlar anlamazlar. Çünkü onların dünyasında bu türlü şeyler yok. Onların dünyasında koltuk kapma var. Koltukla yeni bir koltuk kapma var. Koltukla kaptıkları koltukla yeni bir taht Şah İsmail'in tahtını kapma var. Şah İsmail saltanatı kapma var. Aynı yolda gidişlerinden anlaşılan şey o. Aynı kaynaktan beslenmeleri itibari ile takip ettikleri yolda o. Bence bu öyle bir denaet, öyle bir şenaat ve milletimiz adına öyle bir fezaattir ki? Hafizanallah... Göz açıp kapayıncaya kadar, bu türlü çirkin levsiyat sayılan mülahazalara bakışlarınızı verdiğiniz zaman bakış israfına girmiş olursunuz. Kulak kabarttığınız zaman, kulak israfına, mesmuat israfına girmiş olursunuz. Muhakemenizi o istikamette yorarsanız, muhakeme israfına girmiş olursunuz.
Cenab-ı Hak o evlerin binlercesini dünyanın değişik yerlerinde ihsan etti
Allah'ın size verdiği her şeyi, rantabl olarak değerlendirmek suretiyle, santimini israf etmeden, elimizde olmayarak, bizi sevk ettiği o yolda, kullanma mecburiyetindeyiz. Şu bulunduğumuz mevkie gelmeye bizim aklımız ermezdi. Bir evde bir üniversiteli, bir liseli talebe gelince orada on tane insana onları tanıtmak suretiyle kuvvei maneviyelerini takviyeye giderdik. Bak bu arkadaşımız lise okuyor. Yarın üniversite okuyacak. Öbür günde bir yere gelecek. Bunlarla müteselli olmaya çalışıyor ve karşı tarafın ümitlerini bunlarla beslemeye çalışıyorduk. Ve bunun ötesinde ki şeylere aklımız hiç ermiyordu. Bir ev için de üç beş tane insanı bir araya getirince adeta kendimizi cihanı fethetmiş, Bedrin Arslanları gibi, Çanakkale'de haçlılara karşı zaferyap olmuş insanlar gibi görüyorduk. Ama gün geldi Allah (cc) sayısını bilemeyeceğimiz –bende bilmiyorum- belki işin içinde olanlar bile sayısını saymada hata edebilirler. Cenab-ı Hak ev değil o evlerin binlercesini dünyanın değişik yerlerinde ihsan etti. O yurtların binlercesini ihsan etti. Bir tane okul açıldığı zaman bir tane okulumuz var diye herkes kanatlanıp uçuyordu. Yav uçulacak şey diyordu. Allah (cc) binlercesi lütfetti onun. Hiç kimseye müyesser olmayan, 160 küsur ülkede size okul açma, ev açma, yurt açma, pansiyon açma... Ve aynı zamanda orada kredinize kapılar açma imkânını bahşetti. Herkes seviyor. Herkes bağrına basıyor. Herkes nezdinde sizin için, Kur'an-ın ifadesi ile vüd vaz edilmiş. İman etmiş, Salih amel yapmışınız, o salih amelinizin içine gıll u gış karıştırmamışsınız. Allah (cc) da mükâfat olarak o insanların içine kalbine size karşı sevgi alaka itimat güven vaz etmiş.
6 aydır aman bunlara fırsat vermeyin dedikleri halde sinek kanadı kadar tesire sahip olamadılar
6 aydır dünyanın değişik yerlerinde aman bunlara fırsat vermeyin, iflah etmeyin, damarlarını kesin, gelir kaynaklarını kesin, okullarını kapatın, bunlar hainlerden daha haindir dedikleri halde bir, iki küçük yerde menfaate, müşterek çıkara bağlı, uyardıkları tereddütün dışında o 160 küsur ülkede Allah'ın izni inayetiyle sinek kanadı kadar bir tesire sahip olamadılar. Bunu yapan kimdir? Bugüne kadar kim yaptıysa odur Allah'ın izni inayetiyle... Bugüne kadar bunu Allah (cc) yaptı. Bugüne kadar Allah neyi yapmışsa, bugünden sonra yapacağı şeylerin aldatmayan en güçlü referansı odur. Hiç tereddüttünüz olmasın. Allah şimdiye kadar böyle makul götürülen bir işi hiçbir zaman yarıda bırakmak sureti ile o işi yapan insanları inkisara uğratmamıştır. Benden bu kadardır dememiştir Allah (cc). O Adil-i Mutlak'tır, Rahim-i Mutlak 'tır, Rahman-ı Mutlak 'tır Allah (cc). Bugüne kadar size bir şey yaptırsın da siz boşuna hizmet edin, ben şimdi bozuyorum desin ondan sonra rahmetini, inayetini, kilayetini vekâletini kessin sizden. Sizi, sizin güç ve kuvvetinizle baş başa bıraksın. Bu hiç görülmüş şey değildir onun inayet ve keremiyle. Öyleyse tekrar ediyorum, bugüne kadar olanlar onun inayeti, riayeti ve kilayetiyledir. Başkalarının şu ölçüde oyunları, entrikaları hatta zahiren güçlü görünmeleri, sesleri biraz tiz perdeden çıkması...Bakmayın önemli değil yani.
Bugün halka cebretmek kolay, yarın Hakk'ın imtihanı var
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar, hiçbir zalim sonuna kadar iflah olmamıştır. Zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah'ı var. Bugün halka cebretmek kolay, yarın hakkın imtihanı var. Zulüm ile abat olanın, ahiri berbat olur demişlerdir. Bu açıdan Allah (cc)'ın o engin inayetine, riayetine, kilayetine güvenerek mevzumuz nedir bizim, konumuz nedir. Oturup kalkıp onun etrafında alternatif yöntemler oluşturalım. Ezkaza yüzde 1 ihtimalle, yürüdüğümüz şu istikamette herhangi bir köşe başında karşımıza bir gulyabani çıkarsa ne yaparız? Bu mevzuda birkaç tane alternatifimiz olmalı. Her hangi bir yerde yüzerken karşımıza rotası belli olmayan bir gemi çıkarsa ne yaparız. Ona karşı 5-10 tane alternatifimiz olmalı. Oturup kalkıp hep bunları düşünmeliyiz. Çünkü yapılan şey Allah içindir.
Ruh abidemizi ikameden başka bir düşüncemiz olmadı
Bu mevzuda fiilen o şeyin ortaya koyulması, razı edilmesi bir sevaptır. Allah böyle bir sevaba bazen 7, bazen 70 bazen de 700 sevap ihsan eder. Fakat unutmayın bu meselenin planı, projesi üzerinde üstat Necip Fazıl'ın ifadesiyle, 'Öz beynini burnundan kusarcasına' oturup meşveret eden insanlara 7 milyon verir, 7 trilyon verir. İnayetiyle verir. Oturup kalktığımız her yerde şakaklarımız bununla zonklamalı, kasıklarımızda bunun sancısını duymalıyız, bununla oturup bununla kalkmalıyız, bununla doymalı, bununla dolmalıyız. Boşluğumuz olmamalı ki başkaları onun içine bir şeyler karıştırıp versin. Boşluğumuz olmamalı Allah'ın izni ve inayetiyle. Bunları size söylemek zaittir. Sizin ufkunuz bunların çok ötesinde, ileride yürüyor Allah'ın izni ve inayetiyle. Biliyorum ki ben, Cenabı Hak bugüne kadar size yaptırdığı bu şeyleri itmam edecek, 'Ekmel tu' diyecek, 'Ekmel tu' diyecek. İslam'dan başka, milli mefkûre ve abidemizi ikameden başka, kim kime ait abideleri ikame ederse etsin, ruh abidemizi ikameden başka bir düşüncemiz olmadı. En günahkâr, en kıtmiriniz olan kıtmir, 'Kafiye'nin' metnini ezberlerken tespihimi elimde böyle dolaştırır caminin etrafında... Ben bu rüyalarla, bu hülyalarla neşet ettim. Vesselam.
Bu bölüm ilk olarak www.herkul.org'da yayınlandı.
- tarihinde hazırlandı.