Dünyevî makam beklentisi insana taviz verdirir
Hiçbir beklentiye girmeme çok önemlidir. Hafizanallah.(Allah bizi muhafaza eylesin.) İnsan yaptığı hizmet içinde azıcık bir beklenti olsa, mesela muallim olarak veya rehber olarak veya talebeler arasında rehberlik vazifesini yapmak için ister ülke içinde isterse ülke dışında bir yere gitse, oraya giderken mesela bir rehberse sadece, muallim olma beklentisine girmişse bu mevzuda zannediyorum doğruyu kendi doğruluğu çizgisinde her zaman takip edemeyebilir. Bu insan taviz verir. Bu insan doğruyu her zaman göremeyebilir. Bir muallim okulun başına, eğitim müessesesinin başına, üniversiteye hazırlık kursunun başına idareci olarak geçmeye dilbeste olmuşsa, bağlamışsa (İnsan bir şeye ancak dilbeste olur, ikinci bir şeye dilbeste olunca öbüründen o nispette kopmuş sayılır.) bu insan tavizlerden kurtulamaz. O bölgede, o mıntıkada bir şey olmaya kendini bağlamışsa şayet, “parmakla gösterilen biri olayım, burada herkes ‘falan’ desin” mülahazasına bağlamışsa bu insanın hasbiler gibi çalışması ve yine meseleyi Cenabı Hakkın rızasına uygun götürmesi mümkün değildir.
Bunu diğer devlet dairelerine de tamim ve teşmil edebilirsiniz. Bir yere müdür olur, genel müdür olmak ister. Danışman olur, baş müsteşar olmak ister. O olur, sonra bir seçimde parlamenter olmak ister. Parlamenter olur, bakan olmak ister. Bir yönüyle gayretini ve cehdini bu türlü şeylere bağlamışsa bu insan çok samimi olsa bile samimiyetini düz bir çizgi gibi koruyamayabilir. Tavizler verir her zaman. Taviz vermemenin tek yolu beklentisiz olmaktır.
Hizmetinize karşılık dünya sultanlığı ayağınıza gelse Siz Allah için hizmet ediyorsunuz, İstanbul’un fethi size müyesser olsa, “gelin bu işi siz yapın” dense Hâşâ ne Fatih’i, ne de onun askerini burada hafife almıyorum ben. Şurada şu kültür lokalini açtınız, burada okul açtınız, yaptığınız hizmete karşılık bu şerefi Allah Resulü size verse ve millet de sizin arkanızda kemerbeste-i ubudiyet içinde bu işi realize etmeye amade bulunsalar, “Gelin hemen” deseler; “Allah Allah, yahu bende ne hıyanet gördüler ki bu adamlar böyle dünyevi bir şeyi bana teklif ediyorlar.” diyeceksin. “Sen bunca zaman hizmet ettin, seni vekil yapmak istiyoruz.” deseler, çok rahatlıkla demeli ki: “Allah Allah, yahu demek bu adamlar beni böyle dünyevi bir kısım zaaflarım olduğu şeklinde tanımışlar ki bana bu türlü basit şeyleri teklif ediyorlar. Neûzu billahi teâlâ.(Allah Teâlâ’ya sığınırız.) Ben Allah’ın rızasına talip olmuşum, değil öyle bir İstanbul fethi, değil bir Belgrat fethi, değil bir Viyana fethi, bütün dünyanın fütuhatı söz konusu olsa ayağımın ucuyla iterim onu.”
Gönüllere bunu yerleştirmek lazım. Adanmışlık ruhunu bu ölçüde benimsemek lazım. Beklentisizliği bu ölçüde benimsemek lazım. Böyle olunca çok rahat oluruz. Hür oluruz. Allah’a kul olunca Merhum Kutub buyurur; hürriyetin yolu Allah’a kulluktan geçer. Allah’a kul olunca, O’nun rızasına dilbeste olunca insan hürriyetini başkalarına kaptırmaz. Başka şeylere, başka mülahazalara kaptırmaz. Serbest, azade olur. “Baş eğmeyiz edânîye dünya-yı dûn için / Allah’adır tevekkülümüz, itimadımız.” Böyle bir insan taviz vermez kimseye. Ne ölümü kale alır, ne zindanları kale alır, ne başka şeyi kale alır, sadece vazifesini yapar.
Bu klip; Fethullah Gülen Hocaefendi'nin, 6 Mart 2011 tarihinde yapmış olduğu "Uyku bilmeyen gözler" başlıklı Bamteli sohbetinden istifade edilerek hazırlanmıştır. Sohbetin tamamına http://fgulen.com/tr/abd-sohbetleri/bamteli/18915-fethullah-gulen-uyku-bilmeyen-gozler adresinden ulaşabilirsiniz.
- tarihinde hazırlandı.