"Allah'ım Özal'a Rahmet Yağdırsın"

Özer Çiller sizde nasıl bir insan izlenimi bıraktı?

Bir taraftan efendi, kibar bir insan gibi geldi, diğer taraftan da işte hanımına devlet işlerinde yardım etmeye çalıştığı imajı uyandırdı. İkinci bir mesele Amerika'da yetişmiştir. Şimdilerde daha reenkarnasyoncu. Fakat ahirete de inanan çok tipik bir reenkarnasyon bu. Çünkü reenkarnasyoncular genellikle ahirete inanmazlar. Onlara göre mutluluk, saadet, cennet, her şey dünyadadır.

Özer Bey'le daha sonra başka görüşmeleriniz oldu mu?

Evet. O'nda inanca karşı şiddetli bir arzu gördüm. Hatta reenkarnasyonla ilgili olarak eskiden kürsüde sorulmuş ve irticalen cevap verilmiş bir bahsin de olduğu, İngilizce bir kitabımı kendisine verdim. Onu okumasını arz ettim. Okudu mu okumadı mı bilmiyorum.

Tekrar bir görüşmek isteği olsa kabul eder misiniz?

Görüşmek için görüşmeyi hiç düşünmem. Benim yapabileceğim bir şeyi başkaları da yapabilecekse yine düşünmem. Ama illa da benim yapmam gerekli olan bir şey varsa ancak onunla görüşmekle halledilebilecekse yine düşünmem. Ama illa da benim yapmam gerekli olan bir şey varsa ve ancak onunla görüşmekle halledilebilecekse Özer Bey'le de görüşürüm, Sayın Cumhurbaşkanımız ile de görüşürüm, parlamenterlerle de görüşürüm. Genelkurmay Başkanı ile de görüşürüm.

Özer Çiller'le yeniden görüştüğünüze göre, bundan ''Demek ki, hocanın çok önemli bir sebebi vardı'' manası mı çıkaracağız?

Şimdi son görüşmemiz, Özer Çiller'in bir iade-i ziyaretiydi. Medyanın veryansın etmesine karşılık bir centilmenlik tavrıydı. Bir de benim bu türlü şeylerden rahatsızlığımı yatıştırmak da olabilir.

Kendisinden bir talebiniz oldu mu?

''Bir ziyaret edeyim'' dedi. Ben de ''olur'' dedim, geldi. Tabii yine normal memleket meseleleri. Güneydoğu'daki şekavet (haydutluk) ve bunların çözümü görüşüldü de, benim bir meseleyi anlatmak gibi bir gayretim olmadı. Çünkü geliş isteği onlardan olduğu için belki kendilerine göre bazı teklifleri vardı.

Oldu mu peki?

Olmadı.

Çiller'in aldığı Amerikanvari eğitimin onu nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?

Bir insan Amerika'da yetişmişse, onun kültürünü terbiyesini almışsa Amerika'ya karşı lakayt kalması çok zor. Benim de bir mini Amerika müşahedem oldu.

Bir iki ay kadar değişik eyaletlerde bulundum. Kendilerine göre bir sistemleri var. İnsanlar arasında dünyada bulunmayacak bir denge var. Demokrasi anlayışı iyileşiyor yani herkese hak ve hürriyetleri veriliyor. Bu yönleriyle iyi.

Bir yönüyle de mamur edilmiş bir ülke, tabiatı kirletilmemiş. O insanlar bu kültürle yetişmişler ise hayran olmamak mümkün değil. Sayın Başbakan da bunlardan biri. Amerika terbiyesini içinde damarlarında hissediyordur. Ama bize ait kriterler, bizim mana köklerimiz canlandırılabilirse, bir insandaki Amerika hayranlığının çok da zararı olmayabilir. Fakat bizim dünyamızdan uzaksa, yabancıysa bütün bütün kopmuşsa, bir kimlik kopukluğu içindeyse, yabancı kültürün olumsuz tesiri olabilir.

Sizce Çiller kopuk mu değil mi?

Fıkıhta bir şey vardır. Zahire göre hükmederiz. Görüşmemizde bulunan aynı zamanda Filistin ziyaretinde ona refakat eden bir zat, kendi müşahedesini anlattı. ''Sayın başbakan Mescid-i Aksa'da basını kapadı, huşu ile namaz kıldı.

Etkilenmiş olabileceğinizi düşünemiyorum

Samimi olmaması mümkün değil. Ben de şu İslami terbiyeyle dedim ki ''Öyle inanıyor ki öyle yapıyor''

Sayın Başbakan ne kadar samimi?

Samimi olmasını Allah'tan dilerim.

Okullarınızdan birine Çiller'in adını vereceğiniz doğru mu?

Benim o meseleden hiç haberim yok. Bazı arkadaşlar bilmiyorum nerede okul açacaklar. Yani Sayın Çiller'e eğer oradaki rical-i devleti telefon etmiş konuya sahip çıkmışsa bunu, kendi aralarında düşünmüş olabilirler.

Çiller, ''Amerika ikinci vatanım'' diyor. Bu sözler sizi rahatsız ediyor mu?

Evet, çok rahatsız oluyorum. Amerika'yı karşısına almamak, şirin görünmek, Amerika engellerini aşmak için mi söylüyor? İsterseniz bunu yine zaafıma, insanlara olan şefkatime, insanların fena ya da iyiye de yorumlanabilecek yanları varsa, iyiye yorumlama mülahazama verebilirsiniz.

Siz rahmetli Özal'ı Houston'da ziyaret etmiştiniz, ne konuştunuz?

Ben, o ameliyat olmadan önce oraya gitmiştim. Üniversitelerde bazı hoca ve talebe arkadaşlar vardı. Türk toplumunun yararlı olma mülahazaları vardı. Bir yardımımız olur diye ben de gitmiştim.

Yirmibeş eyalete uğrama imkanı oldu. Konuşmalar, görüşmeler yaptık. O sıralarda dediler ki, ''Turgut Bey, prostattan ameliyat oldu, kanser olma ihtimali de var.'' Eski hukukumuz da var. Yabancı bir ülke. Burada ''Çankaya-mankaya görürler, medyanın diline düşeriz'' endişesi vardı. Ama orada acaba kimseye görünmeden bu işi gerçekleştirebilir miyiz diye düşündük.

Bir parantez açalım. Özal'la hukukunuz neydi?

Turgut Özal'la, ta planlamaya geldiği dönemlerde konuşma imkanı oldu. O dönemlerde konuşma imkanı oldu. O buraya geldi gitti, evimde kahvaltı yaptı, yemeğimizi yedi, misafirimiz oldu. Bornova'da (İzmir) camiye geldi, vaaz, nasihat dinledi. Sonra imam odasında oturdu. Türkiye'nin kaderiyle alakalı bazı şeyler konuştu.

Hatta ihtilalden bir hafta evvel bana, ''Anarşi ve kargaşa başını almış gidiyor. Hocam nasıl görüyorsunuz'' dedi. Ben Türkiye'de o tersliklerin başını alıp gitmesinden daha ziyade, inanan insanların cephesindeki gelişmeler açısından ''Ben iyi görmüyorum. Türkiye'nin durumu çok tehlikeli gidiyor.''

İkincisi, Selamet Partisi'nden adaylığını koymaya ikna ettiklerinde yine o eski hukuktan dolayı hep gitti geldi. Oturduk, kalktık, evimize teşrif etti. Gerçi ben o zaman ciddi bir kalp rahatsızlığı geçirmiştim. Evden pek dışarıya çıkamıyordum. O zaman desteklememiz de söz konusu değildi. Zaten farklı bir mütaalam da var o mevzuda.

Houston'a dönelim. Randevunuzu Abdulkadir Aksu aldı değil mi?

'-Evet, Murat o zaman kuzeyde bir yerde doktora yapıyordu. Murat'ı çocukluğundan tanırım. Abdulkadir Bey'le de olduğu söylenebilir. Sonra o, ''Gelsinler'' demişti. Orada ilk defa tanıştığımız, özel doktoru Cengiz Arslan Bey, çok sıcak bir alaka gösterdi. Özal yatakta kanlar içinde yatıyordu. O da benim gibi onca zaman görüşmediğimiz için çok duygulandı. Bir iki saat oturduk orada. O hasta haliyle Asya'ya açılımı dile getirdi. ''Ben hariciyeye çok söyledim, bu arkadaşların çalışmalarını engellemeyin.

Eğer Türkiye eğitim adına Asya'ya açılmak istiyorsa destek olun, Türkiye'nin büyümesi bundan geçer dedim. Ama bu insanlara laf anlatamadım'' dedi. Onu takdirle yad etmek isterim. Allah'ım onun üzerine rahmet yağmasına vesile olsun. (Burada Gülen ağlamaya başladı) Sonra, ''Hocam'' dedi, ''İşin doğrusu bu sene ameliyat almasaydım Reis-i Cumhur olarak hacca gitmek, Reis-i Cumhur hacca gitmez anlayışını yıkmak istiyordum.

Başbakan olarak gittim. Bu bir fasıldı. Fakat hastalandım. Allah bana uzun ömür verirse önümüzdeki sene Reis-i Cumhur olarak Hacca gitmek istiyorum'' diye müjde verdi.

O görüşmeden bazı ayrıntıları size hatırlatmama izin verin. Semra Hanım tam bir harem-selamlık örneği göstererek size kapı arkasından servis yaptı, çilek ikram etti. Bu, sizin isteğiniz miydi, yoksa Semra Hanım saygısından mı yanınıza girmekten kaçınmıştı?

Ben hiç teklif etmedim. İşin doğrusu içeriye girdiğimizde Semra Hanım'ı görmedik. Neden sonra kapıyı arkadan tıklattı. Ben onu bize karşı saygının ifadesi olarak gördüm. Çünkü Turgut Bey'in İskender Efendi'ye karşı belli bir alakası vardı.

Mehmet Efendi merhuma karşı saygısı vardı. Semra Hanım'ın limiti bilmesi düşünülemez. Herhalde belli ölçüde ''Saygı işte böyle gösterilir'' telakkisi vardı. Kapıyı tıklattı.

Bir arkadaşımız çileği aldı. Neden sonra kalkarken Özal, 'Semra Hanım, bak hoca efendi gelmiş' falan dedi. O da kapının arkasından 'Hoş geldiniz' dedi. Ben de, 'Hoş bulduk' dedim. O kadarcık bir görüşme oldu.

Işılay Saygın'ın Yardımı

Sofranızda başka siyasileri de ağırladınız. Siz bir hoca, karşınızdakiler de talebe pozisyonunda olduğuna göre pişirdiğiniz bilgiyi en iyi hazmedenler kimler oldu?

Bunu şimdi kestirmek çok zor. Galip Demirel'den, Cemil Çiçek Bey'e, Abdulkadir Bey'e kadar, hatta Abdulkadir Bey'in babasıyla da muarefem (tanışıklık) vardı. Benden yaşlıydı,. Edirne'ye sürgün etmişlerdi. 60 öncesi orada tanışmıştım. Abdulkadir Bey'de talebeydi.

Mesut Yılmaz, İlhan Kesici, Hasan Celal Güzel, Işılay Saygın da var...

Işılay Saygın'la sofraya oturduk mu oturmadık mı bilmem. Bir kere bulunduğum yere geldi. Yazarlar Vakfı'nda bir toplantıya iştirak etmişti. Lobide oturduk. Işılay Saygın kendisi söylüyor. Bornova'da vaaz ederken, ki belediye başkanıydı o zaman, (AP'nin Buca Belediye Başkanı. NA) gelip beni dinlermiş.

Aynı dönemde buradaki Güney Deniz Saha Komutanı'yla görüşmek icap etmişti. Bu, Işılay Saygın Hanım'ın tavassutuyla olmuştu.

Bu, 12 Eylül'den önceydi

Evet. Yine bir kısım ihbarlar olmuş. istihbaratın bazı elemanları benim için paşaya bazı şeyler söylemişler. Işılay Hanım da böyle olmadığını söylemiş, yumuşatmıştı. Paşayla görüşme imkanı oldu, fakat kendi iştirak etmedi bize. Ben diğer arkadaşlarımı alarak gittim oraya.

Peki, bu listede görüştüğünüz kimler var?

Daha bir çokları.

'Çiller'le Kavga Etmeyin'

Hacca gitmeden önce Hz. Muhammed'e aşkınızı, mektuplara döküp, kabrinin parmaklıklarından atması için hacı adaylarından rica ediyordunuz. Peygamberimizden size cevap geldi mi?

Estağfirullah. Böyle bir soru için ben nerde o iş nerede? Benimki bir kapıkulunun efendisine arzuhal etmesiydi. Cenab-ı Hak, yolunu nasip edinceye kadar hasretimi öyle gidermeye çalıştım.

Peki ama vaizlik yaptığınız dönemde Hz. Muhammed, bulunduğunuz yere geliyor ki, 'Senin olduğun yerde nasıl konuşurum ey Allah'ın Resulü' diye cemaate sesleniyordunuz. Hatta cemaate bir rüyanızı da anlattınız. 'Ben cehennemin önünde kollarını açmış sel gibi akan insanları durdurmaya çalışıyordum. Sonunda dayanamadım kenara çekildim. Vallahi bu cemaatten hiç kimse onların içinde yoktu' dediniz. Tabii cemaatin bu sözlerden coşmaması mümkün değildi. Hz. Muhammed'in sizin vaazlarınıza neden geldiğini düşünüyordunuz?

Belki insanların o mevzudaki müşahedelerini söylemişimdir. O bir rüyadır. Bazıları 'yakaza' der, yani uyanıkken de görme. Başkalarının hislerine tercüman olmuşumdur orda.

Gerçekten gelmediğini kabul ediyorsunuz yani

Gerçekten gelmiyor anlamı çıkmaz da, yani o sohbetlerde efendimiz bulunur şeklinde idare-i kelam etmişimdir.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.