Vaazlarıyla gönüllere taht kuran hizmet eri

Coşkun ve heyecanlı bir vaiz. Cesur ama dengeli bir müftü. İşgal ettiği kürsüleri, mihrapları ve minberi hakkıyla dolduran bir şahsiyet. Hakkında o kadar çok şey söylenebilir ki Yaşar Tunagür Hocaefendi için: Ömrü boyunca taşıdığı ilim ve hizmet aşkı, tesirli vaazları ile sessiz kalan camilerin aranan ismi olması, hapishane köşelerinde bile ders halkalarına ara vermeden insanlara hakkı ve hakikati duyurma heyecanı... Ama o daha çok yasak devirlerde hizmet erlerini koruyup kollamasıyla ön plana çıkar. Önayak olduğu hayırlar ömrünün bereketinin göstergesi, onun yolundan yürüyenler için de ibret vesilesidir aynı zamanda. Biz de ibret almak için takip ettik Tunagür'ün ayak izlerini ve her adım başında ilim heyecanına rastladık.

Aslen Siirtli olan Yaşar Tunagür, 1 Mart 1924'te saray mensuplarının ikamet ettiği Beşiktaş'ta dünyaya gelir. Babası Ahmet Heyyül, II. Abdülhamit'in kâtiplerindendir. Kur'an-ı Kerim'i 4 yaşındayken babasından öğrenir. İlk hatmini yaptığı 7 yaşında, babasını kaybetmenin hüznünü yaşar. Eğitimini İstanbul'un önemli okullarından Esma Sultan İlköğretim Okulu ve Kabataş Lisesi'nde sürdürür. Dinî hayatı yaşamanın sıkıntılı günlerini ilklerine kadar yaşar. Öyle ki Dolmabahçe Camii'nin kapatılıp müze haline getirilmesi, ezanların Türkçe okunması, Sultanahmet, Süleymaniye gibi büyük camilerde 5-10 kişi ile cuma namazı kılınmasına şahit olur. Buna rağmen ibadetlerini aksatmamaya özen gösterir. Bütün bunların hüznünü yaşadığı dönemde İstanbul'un en büyük âlimlerinden Hüsrev Özaydınlar Hocaefendi ile tanışır. Kendisinden İslâmî ilimlerle ilgili dersler alır. Ama Hüsrev Efendi'den aldığı en büyük ders, ilim öğretme-öğrenme aşkıdır. Ömrü boyunca unutmadığı ve daha sonraki hizmetlerine şevk kaynağı olan bir anısını şöyle anlatır: "Hüsrev Efendi ölünceye kadar bize ders vermeye devam etti. Son günlerinde yanına gittiğimizde çok hastaydı. Buna rağmen derse başladı. Elleri tir tir titriyor, kitaptaki yazıları göremiyordu. Biz de 'Hocam çok hastasınız. İsterseniz bugünlük tatil edelim.' dedik. Bunun üzerine ellerini açtı 'Ya Rabbi Sen buna şahit ol. Ben kitabı bırakmadım. Onlar bana bıraktırdılar.' dedi. Bu sözü söyledikten üç gün sonra vefat etti."

Tunagür Hocaefendi, Hüsrev Efendi'den aldığı dersin hakkını verircesine öğretme ve öğrenme aşkını yitirmez. İslâmî hizmetini verebileceği Diyanet camiasına 1953 yılında girdiği müftülük imtihanını kazanarak atılır. Ezine'de başladığı müftülük vazifesi Balıkesir'de devam eder. Görev süresi boyunca farklı bir din adamı profili çizer. Halkla iç içe olmaya özen gösterir. Kısa sürede milletin sevgisini kazanmayı başarır. Öyle ki esnaftan aldığı destekle Kur'an kursu ve lise inşa ettirir. Heyecanı ve imanî hakikatleri anlatmadaki samimiyeti herkesin dikkatini çeker. Kısa sürede vaazları dilden dile dolaşır. Zağnos Paşa Camii'ndeki vaazlarına büyük ilgi gösterilir. Namaz kılmayan insanlar bile sırf onun dinlemek için camiye gelir. Birçoğunun hayatı da bu sayede değişir. İlgi o kadar büyük olur ki, merkezi vaaz sistemi ile Balıkesir'in 52 camisi, hastane ve hapishanesinde aynı anda onun sesi yankılanır. Kaçak hat çeken hanımlar onun gürül gürül vaazlarını evlerden takip eder. 27 Mayıs ihtilaline Balıkesir'de şahit olan Hocaefendi, sokağa çıkma yasağını delerek cuma namazını kıldırmasıyla ünlenir. Namazın ardından yaptığı dua ile her kesimden insanın takdirini toplar. İhtilali takip eden günlerde Edirne'ye sürgün edilir. Küçük bir oda ve sadece bir çaycı ile yürüttüğü Edirne Müftülüğü görevinde karşılaştığı zorluklardan yılmaz. Selimiye Camii'nde cuma günleri cemaatin 10-15 kişiyi geçmemesi kendisini çok üzer. "Selimiye'nin sessiz kalmasına gönlüm razı değil." diyerek bu camide vaaz vermeye başlar. Buradaki vaazları da yoğun ilgi ile takip edilir. Kadınlar için de camide özel bölüm ayrılır.

Kocatepe Camii'nin temellerini atar

Yaşar Tunagür, Edirne'de önemli dostlar edinir. Bunlardan biri de Fethullah Gülen Hocaefendi'dir. Genç bir imam olan Gülen'in yaşına rağmen olgun, vakur duruşu ve tavrı dikkatini çeker. "Onda bir şey keşfetmiş gibi oldum." dediği Gülen'le dostlukları ömür boyu devam eder. Yer yer abi-kardeş, yer yer baba-oğul ilişkisi kurarlar.

Tunagür Hocaefendi, kısa süre sonra bölge vaizi olarak İzmir'e tayin edilir (1963). Aynı zamanda Kestane Pazarı Kur'an Kursu'nun müdürlüğünü yapar. Engin bilgisini kursta kalan öğrencilere aktarır. Üç yıl boyunca kesintisiz yaptığı vaazlarla büyük üne kavuşur. Burada çok sıkı dostluklar geliştirir. İmam hatiplerin yanı sıra diğer okullara da dinî duygu ve düşüncenin ulaştırılması için çırpınır. Hacı Kemal Erimez ve Yaşar Güven ile birlikte Fatih Koleji'ni kurar. Çok sevdiği ve sevildiği İzmir'den Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı görevine atanması sebebiyle ayrılmak zorunda kalır. Gitmemesi için baskı yapanlara bir söz vererek ayrılabilir kentten: "Benden sonra öyle kıymetli birisini göndereceğim ki beni unutacaksınız." O kişi Fethullah Gülen Hocaefendi olur. Gülen'in İzmir'e tayini ile atılmaya başlayan hizmet tohumlarında onun referansı ve teşviki büyük rol oynar.

Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı döneminde de büyük hizmetlere vesile olur. İnkılâpçı ve cesur kişiliğiyle kısa sürede Diyanet'in itibarını arttırır. Görevinin hakkını verebilmek için kendisini yıpratır derecede çalışır. 20 yıl boyunca sürüncemede kalan Kocatepe Camii'nin temellerini de kendisi atar. Büyük bir aşkla yaptığı vaaz ve hutbelerine asla ara vermez. Hatta Ankara'daki evinde sohbet halkaları oluşturur. Bu sohbetlere Turgut Özal, Korkut Özal, Necmettin Erbakan gibi üst düzey bürokratlar da katılır. Onun teşvikiyle açılan Yükseliş Koleji'nin mescidinde üç yıl cuma vaazları verir. Vaazları ilgiyle takip edilir.

Hocaefendi'nin çalışmalarını taktir edenler kadar çekemeyenler de vardır. Hakkında linç kampanyası başlatılır, edeple ve insanlıkla bağdaşmayacak iftiraların muhatabı olur. Gazetelerin manşetlerine hizmetleri ile değil asılsız iddialar ile çıkar. 12 Mart 1971 Muhtırası'nın ardından soluğu Ankara Mamak Cezaevi'nde alır. Burada da boş durmaz. Hem haliyle hem diliyle İslâm'ı anlatır. Altı ay devam eden tutukluluk sürecinde sonra uydurma suçlarla içeriye alındığı ortaya çıkar ve serbest bırakılır.

Tahliyesinin ardından emekli olur. Geçim sıkıntısı baş gösterince zorla da olsa ticarî hayata atılmak zorunda kalır. Ticarî hayatına Turgut Özal ile birlikte devam eder. Ancak tebliğ vazifesine asla ara vermez. Ta ki 30 Nisan 2006'da kadar. O tarihte 82 yıllık ömrünü İslâmî hizmetlere adayan Yaşar Tunagür Hocaefendi, dünya hayatına veda eder. Ertesi gün Fatih Camii'nden binler tarafından uğurlanır. Yetişmesine vesile olduğu binlerce insan hüzün içerisindedir ama en büyük üzüntüyü şüphesiz cenazesine katılamayan Fethullah Gülen Hocaefendi yaşar.

Dinî eğitim almanın neredeyse mümkün olmadığı bir dönemde yetişmiş bir din âlimi olan Yaşar Tunagür Hocaefendi, zorlu yıllarda verdiği çabayla, bugün dünyanın dört bir yanında ülküsü için gece-gündüz çalışan bir neslin manevî babası olur. Öyle büyük hayırlara vesile olur ki Fethullah Gülen'in dediği gibi, "Yaptıklarıyla o kadar çok insanın duasına mazhar olmuştur ki farzların dışında bir şey yapmasa bile aldığı dualar onu evc-i kemale yükseltebilir."

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.