Şu Mesele

Hüseyin Gülerce'nin pazar programında diyalog meselesi görüşüldü. Ali Bulaç Bey, Efendimiz'in (sas) Medine Mukavelesi'ni, Hilfül-füdûl meselesini, Necran Hıristiyanlarına Mescid-i Nebevî'de ibadetlerine yine Peygamberimizin (sas) müsaade etmesi meselesini ele alarak ve âyetlerden delil getirerek, ortaya koyarak semavi dinlerin mensupları arasındaki diyaloğun önemini vurguladı.

Abant Platformu ile ilgili hususlarda Prof. Dr. Hayreddin Karaman hocamızın tatmin edici sözleri aynı şekilde telefonla katılan Ahmet Şahin hocamızın söyledikleri ve bu programdaki görüşmelerin kaset ve CD'ler halinde hazırlanıp dağıtılmasını teklif etmesi de çok güzel ve isabetliydi. Urfa'dan Halil İbrahim Camii imamı Sabri Hoca'nın Müslüman olan Amerikalının nikah gerçeğini apaçık anlatması iftiracılarının çanlarına ot tıkayacak türdendi. Prof. Dr. Bekir Karlığa hocamızla arkadaşımız Harun Tokak Bey'in değerlendirmeleri de çok güzeldi.

Ben de o günlerin şâhidi ve iftiracıların bir hedefi olarak bir-iki hususu izah etmem gerekiyor: Teksas Üniversitesi'nde sosyoloji profesörü olan Lester Kurtz ile Tanzanya-Daruselam'dan siyahî gazeteci Mariam Teksas'ta resmen nikahlanıp evlenmişler. Fakat Urfa'ya geldiklerinde İslamî, dinî nikahlarını da kıydırmak istiyorlar. Başta Urfa Müftüsü İbrahim Duman Bey, olarak Musevî, Hıristiyan ve Müslüman misafirlerin huzurunda İbrahim Camii'nde imam Sabri Efendi tarafından nikahları kıyılmıştır. Nikahtan önce ise, Prof. Dr. Lester Kurtz hem şehadet kelimesi getirmiş ve İbrahim ismini almış hem de teslisi bıraktığını açıkça ifade etmiştir. Bunu 13 Mart 2005 Pazar günkü programda imam Sabri Efendi bütün teferruatı ile anlattı. Bu meseleyi (Hz. İbrahim Sofrasında Başı Takkeli Çocuk) başlıklı yazımda 22 Nisan 2000 Avrupa Zaman baskısında anlatmıştım. Sempozyumdan sonra, Teksas'a gittiğimde, Mariam Hanımefendi'nin Müslüman hanımların toplantısına geldiğini aynı gün Müslüman erkeklerin dini sohbetinde karşılaştığım Prof. Dr. Lester yani İbrahim Bey'den bizzat duydum. Yani ikisi de Müslüman'dı ve Müslümanların arasındaydı. Şimdi bütün bunlardan sonra kim "Müslüman kadını bir Hıristiyan'a nikahladılar." diyebilir. Derse, bu bir iftira, bir yalan dolayısı ile büyük bir günah olmaz mı? Bu yalanı kullanarak bazı insanları karalamak ve onların kâfir olduklarına hükmetmek en büyük bir cürüm olmaz mı? Müslüman bir insana, kâfir diyenin sözünün kendisine döneceğini söyleyen Efendimiz'in (sas) ifadesiyle bu hıyaneti yapanların, küfür halkası kendi boyunlarına geçmiş olmaz mı? İman bu kadar ucuz mu ki, böyle âdi iftiralara başvurulabiliyor...

Onların iddiasına göre Vatikan temsilcisi Monsenyör Maroviç, Harun Tokak ve ben bir araya gelip müşterek dua kararı almışız ve böyle bir şey küfür imiş. Yani onlar bizim kâfir olduğumuzu ilan ediyorlar. Bir kere üç kişinin bir araya gelip böyle bir karar verdiği iddiası yalan. İkincisi ayrı dinden insanlar bir araya gelip her birisi kendi inancına göre Allah'a dua etse veya dünya barışı için kendi itikat ve anlayışlarına göre dua etseler, bunun küfür olacağını kim söyleyebilir?

Ama meselenin aslı şu:

Avusturya'dan ona yakın Avusturyalı üniversite öğrencisini bir grup Türk öğrenci Türkiye'ye davet etmişlerdi. Papaz olacak bu öğrencilere, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nı ziyaretten ve Ortodoks ve diğer Hıristiyan kiliselerindeki ayinlerini gördükten sonra uğradıkları bir dindaşları "Gençler, her ne kadar bizim Katolik kilisemiz Hz. Muhammed'in peygamberliğini kabul etmese de, Allah bize akıl vermiş, İncil de Kur'an da önümüzde... Hz. Muhammed'in yaptıkları da meydanda... Siz aklınızı mantığınızı kullanın. Benim kanaatim Hz. Muhammed, Hz. İsa ile beraber cennettedir." diyor. Sonra bunlar gazeteye geldiler ve bana sorular sordular. Sonra da "Sizin yaptığınız diyaloglar üst seviyeden. Bizim birbirimizi tanıyabilmemiz için, bizim gibi Müslüman gençlerle bir tatilde birkaç gün bir araya gelip, herkes kendi ibadet ve duasını kendince yaptıktan sonra aramızda görüşmeler olamaz mı?" diye sordular. Bunun olabileceğini söyledim. Maalesef bu gerçekleşmedi. Keşke bir araya gelebilselerdi. Ama takdirlerinize arz ediyorum. Çarpıtıcılara hakkımı helâl etmem. Onları, Cebbar, Kahhar ve Deyyan olan Allah'a havale ederim. Çünkü işledikleri cürüm bir toplumu toptan masum insanlar hakkında iftira ve yalan bombardımanına tutmak. Ama bilsinler ki, bu papaz namzedi öğrencilerden birisi Türkiye'den döndükten sonra hem de Kilise dergisinde özetle "Benim İslamiyet hakkında fazla bir bilgim yoktu. Şimdi anlıyorum ki, İslamiyet, Hıristiyanlığı tamamlamak için gelmiş bir dindir." mealinde bir yazı yazdı... Peki böyle bir şey nasıl İslamiyet'in aleyhinde bir iş olabiliyor?

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.