Batı'nın Tarikat Okulları
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin yurt dışında açtırdığı okullara Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen verdiğini düşünebiliyor musunuz? Buralara hâlen ülkemizdeki liselerde görev yapan öğretmenleri gönderdiğini, bu öğretmenlerin hem buradaki maaşlarının işlediğini hem de oradan ayrıca para aldıklarını hayal edebiliyor musunuz? Mümkün değil. Çünkü hangi ülkenin millî çıkarını düşündüğü, hangi ülke hesabına çalıştığı bilinmeyen bazı kesimler, "Tarikat okullarına laik devlet yardım ediyor!" diye feryada başlarlar. Oysa, laikliği kendilerinden aldığımız Batılılar, özellikle de laikliği resmî dini gibi benimseyen Fransa millî hedefler söz konusu olduğunda teokratik bir devlet gibi davranıyor, bizim yetkililerin anladığı laiklik anlayışını çöpe atabiliyorlar. Nitekim, kolej adıyla da anılan tarikat mahiyetli yabancı mektepler, Batı'nın emperyalist ülkeleri tarafından, Osmanlı'yı parçalamayı ve Türkleri Orta Asya'ya geri göndermeyi planladıkları dönemlerde açılmışlardır. Söz konusu yabancı okullar gerçek anlamda birer "tarikat okulu"dur. İçlerinde mutlaka küçük bir kilise, hemen yakınında büyükçe bir başka kilise bulunur. Belli yerlerine kocaman haç işaretleri konulmuştur. Yönetimde, okulu kuran Hıristiyan tarikatının rahip ve rahibelerinin ağırlığı vardır. Türkiye'de hâlen faaliyet gösteren Fransız tarikat okullarının baş destekçisi, koruyucusu ve devam ettiricisi, dünyanın laiklikte en tavizsiz ülkesi Fransa'dır. Adlarından dahi bunların Hıristiyanlık için çalıştıkları kolaylıkla anlaşılır: Saint Joseph (Sen Jozef, yani Aziz Yusuf), Saint Benoit (Sen Benuva, Aziz veya Ermiş Bönuvo), Saint Michel (Sen Mişel, Aziz Mişel) ve daha niceleri...
Bu tarikat okullarında görev yapan öğretmenlerin her biri 9 bin Alman Markı'nı aşkın (bugün için 1 milyar 300 milyon TL) aylık alır. Kendi ülkelerindeki maaşları da aynen işler. Böylesi okullarda, yıllar ve yıllarca birçok gencimiz İslâm'dan soğutulmuş, Hıristiyanlaştırılmış, en azından Hıristiyanlık kendilerine İslâm'dan daha cazip gösterilmiştir. Dinimizi hor gördükleri gibi, İslâm'a gönül vermiş halkımızı da küçümseyen birçok aydın ve yönetici, işte bu tarikat okullarından mezun olmuşlardır. Batı, laik de olsa kendi dinini yaymaya çalışır. Çünkü önce din yoluyla avladığı yabancı ülke insanlarını, sonradan kolayca kendi emelleri doğrultusunda kullanabileceğini çok iyi bilir. Fransa ve Belçika başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinin yarı sömürgesi durumundaki Orta ve Güney Afrika kesimlerinin Zaire, Fildişi gibi ülkelerine İslâm ile ilgili kitapları sokturmazlar.
Türkiye'nin sol ve İslâm düşmanı yayın organlarında, "Hiç İncil'i okudunuz mu? Bize yazın parasız gönderelim" ilânları çıkarken, o ülkelerde İslâm'la ilgili en küçük bir propagandaya müsaade etmezler. Güney Koreli Müslüman bir profesör dostumuz, kendi ülkesinde Hıristiyan kesimin hâkim olduğunu ve Hıristiyan olmanın üniversite öğretim üyeliği için hemen hemen vazgeçilmez bir şart hâline geldiğini yana yakıla anlatmıştı. Orada da güya Amerikan hoşgörüsü hâkim! Sovyetler'den nisbeten bağımsızlaşan Müslüman cumhuriyetlerde, günümüzde misyonerler cirit atıyor, bedava kitap ve broşürler dağıtıyorIar. Bu Hıristiyanlık propagandacılarını ise, laik olduklarını iddia eden Batı ülkeleri destekliyorlar.
Ükemizin kaderini ellerinde bulunduranlar, Batılı ülkelerin bu laiklik dışı, fakat kendi ülkelerinin menfaatini esas alan böylesi tutumları karşısında, akıllarını başIarına devşirmeyecekler mi? Bugüne kadar ne yapıp ne ettiklerini hiç düşünmeyecekler mi? Bize laikliği dayatan ve bunu dinimizin karşısına diken Batılılar'a hâlâ, "laikçilik dogmasıyla bizi bize yabancılaştırdığınız, İslâm'dan kopardığınız yeter! Önce kendiniz bizden beklediğiniz lâikliği uygulayın, misyonerlere ve misyoner okullarına sahip çıkmaktan vazgeçin! Bundan böyle biz de aynen sizler gibi davranacağız" deme ve bunu uygulama cesaretini gösteremeyecekler mi?
- tarihinde hazırlandı.