Birdal Olayında Yeşil Var mıydı?
İnsan Hakları Derneği eski başkanı Akın Birdal'ın yeniden cezaevine alınması üzerine, ABD ve Avrupa'dan gelen tepkiler, "Hiçbir popülaritesi kalmamıştı, suikast olayıyla yeniden başımıza bela oldu." Diyenleri haklı çıkarmış olmalı.
12 Mayıs 1998 günü Ankara'da Birdal'a sıkılan kurşunlar, o sırada yayınlanan ve yazarları arasında Hanifi Alkaş, Nusret Demiral gibi çok ilginç isimlerin bulunduğu bir dergiden (Hayat Hayat) ilham aldıklarını söyleyen bir gurubun planladığı eylemler dizisinin ilkiydi.
Suikast'ın kararını verdiği anlaşılan astsubay Cengiz Ersever'in, Yeşil olarak bilinen sivil eylemci Mahmut Yıldırım ile geçmişte irtibatlı olması, o tarihte herkesin aklına Yeşil'i getirdi.
Hatta bu olayın davası yakın zamanda (3 şubat 2000) Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde sonuçlandı. Tetikçileri ve astsubayı ağır hapis cezalarına çarptıran mahkeme, suikastı Yeşil'in azmettirdiğini kararında belirtti.
Bazı iddialara göre, Birdal olayından 15 gün sonra Yeşil bulundu ve bir devlet kurumu tarafından yurtdışında çıkması sağlandı.
Ancak, halen Ankara'da görev yapan çok kıdemli bir istihbaratçı ilk defa farklı bir tezi ortaya attı:
"Akın Birdal suikastı planlanırken ve icra edilirken, olayda Yeşil'in dahli olmadığı hemen hemen kesin gibidir. Çünkü suikastı yapanların o tarihte Yeşil'le irtibatlı olduklarına dair hiçbir bulgu elde edilemedi. Eğer yeşil bu işin içinde olsaydı mutlaka tespit edilirdi."
İşin içinde Yeşil olsun veya olmasın, aslında Akın Birdal olayının en önemli tarafı, alt düzeydeki bazı devlet görevlilerinin irtibatlı oldukları sivil eylemcilerle birlikte bu tür olayları yapacak "potansiyele" her zaman sahip olmalarıydı. İfadelerine göre, akın Birdal'dan sonraki hedefleri arasında ANAP'lı politikacı Salih Yıldırım, sanatçı Mahsun Kırmızıgül ve Fethullah Gülen de yer alıyordu.
Bu işlerin alt düzeydeki bazı devlet görevlileri arasında nasıl temellendiğinin, hatta nasıl bir "infaz kültürüne" dönüştüğünün çarpıcı bir örneği de yeni ortaya çıktı.
Nisan 1995'te, bir devlet kurumundan emekli edilen 6 görevli, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın operasyon biriminde göreve başlatılıyor. Amaç, muhtemelen yurtdışı bazı operasyonlarda bu personelden yararlanmak.
Ancak, günün birinde bu görevlilerden biri, bir siyasi partinin eski genel başkanına suikast düzenlenmesi için çalışma başlatıyor. MİT'in operasyon birimi yöneticileri bu hazırlığı öğrenince bu kişi için soruşturma açılıyor. Soruşturma sonucunda disiplin cezası verilip, bir yurtdışı göreve gönderiliyor.
1995'in Nisan ayında MİT'teki görevine başlayan bu altı kişiden bir diğeri de Akın Birdal dosyasında karşımıza çıkıyor. Birdal suikastının organizatörleri astsubay Cengiz Ersever ve çek senet işleriyle uğraştığı bilinen Semih Tufan Gülaltay ve Yeşil ortak paydasında işte bu görevli yer alıyor.
Gülaltay ile Yeşil'i 1994 tanıştıran bu görevli. Bu tarihten sonra Ankara, İstanbul ve Antalya'da birçok kez bir araya geliyorlar. Yeşil'in Antalya'daki evinde de buluştukları oluyor.
Yeşil, 1995'in yazısında İstanbul'a tayin olan astsubay Ersever'le ilgilenmesi için Gülaltaya sıkı tembihte bulunuyor. Gülaltay ile Ersever de böyle tanışıyor. Gruba, yine o dönem "devlet görevlisi" kimliğini taşıyan Mehmet Cemkal Kulaksızoğlu da İstanbul'da katılınca üçgen tamamlanıyor. Birdal olayını kararlaştırıp yürürlüğe koyuyorlar. Polis, on gün içinde onları deşifre etmeseydi herhalde diğer planlarını uygulamaya koyacaklardı.
Türkiye'nin istihbarat ve güvenlik organları, bu "infaz kültürünün" bütün kalıntılarını temizlemediği sürece Susurluk'un gölgesi üzerimizde dolaşmaya davam eder.
- tarihinde hazırlandı.