Abant'ta Çoğulculuk
Çoğulculuk
Bugün çözümsüz gibi görünen ve gazetelerin kenar köşelerinde çala kalem tartışılan konular üzerinde, iyi yetişmiş bir kadronun düşüncelerini öğrenmek, kahve - çay molalarında, sahalarında uzman bilim adamlarıyla sohbet etmek ayrı bir zevkti.
Ana konu, çoğulculuktu. Her madde ayrı ayrı tartışılıyor, herkes kendince bir katkıda bulunuyordu. Önce, çoğulculuğun tarifi yapıldı:
"Çoğulculuk; düşünce, inanç, kimlik ve çıkar farklılıklarının tanınması ve bu farklılığın demokratik rejim içinde, temsil edilmesinin engellenmemesi" demek.
Önce yukarıdaki tarif yapıldı. Sonra çoğulculuğun ana unsurları bu temel üzerine inşa edildi.
Amaç, farklı insanların birbirine tahammül ederek, birlikte yaşaması değil, birbirini severek, anlayarak birlikte yaşaması. Bu yüzden, Abantvari diyalog toplantılarının çok önemi var. Böyle toplantılar, hem düşünce egzersizi yapma fırsatı veriyor; hem de insanların birbirine ısınması imkânını yaratıyor.
Tartışmalardan Notlar
Her madde didik didik edildi; kimisine yeni kelimeler, cümleler eklendi; bazen değişik bir ifade benimsendi.
Tartışmalardan ufak notlarla, toplantının akışını sütunlarıma yansıtmak isterim:
Meselâ 9'uncu maddenin ilk şeklinde, "demokrasinin temel kuralı olan çoğunluk" deniliyordu.
Buna Anayasa profesörü Mustafa Erdoğan karşı çıktı: "Çoğunluk ilkesi, demokrasiyi değerli kılan bir ilke değil, daha iyisi olmayan bir araçtır. Demokrasilerde çoğunluğun yönetiminden söz edebiliriz ama çoğunluğun temel kural olduğunu söylemeyelim."
Prof. Mete Tuncay: Kimisinin kafasında, her küçük azınlığın istediğini yapabileceği intibaı mevcut. "Hayır, demokrasilerde, çoğunluğun yönetme hakkı var" demek istedik.
Doçent İhsan Dağı: Çoğulculuk, yönetemeyen bir demokrasiye yol açar endişesini gidermek için metni bu şekilde düzenledik. Siyasal çoğulculuk, çoğunluk yönetiminin reddi anlamına gelmez.
Bu tartışmanın sonunda "Demokrasinin temel kuralı olan çoğunluk" sözü, "Demokratik yönetimin karar alma kuralı olan çoğunluk ilkesi"ne dönüştü.
Tarihi Birikim ve Çoğulculuk
Bir başka örnek: "Her toplumun, çoğulculuğu, kendi tarihsel ve toplumsal dinamiklerinden beslenir. Türk toplumunun da kendi kültürel birikimi, çoğulculuk için önemli bir kaynak oluşturmaktadır" cümlesi de tartışmalara yol açtı.
Biri dedi ki: Toplumumuzda, kültürümüzde, çoğulculuğa aykırı temayüller de var. İtaat kültürü, devleti kutsamak vs...
Prof. Mehmet Aydın itiraz etti: "Osmanlı tecrübelerinden de beslenelim deniliyor. Sadece kendi kültürümüzden alalım diye bir gayret yok. Veyahut global değerlerden yararlanılmasına karşı çıkılmıyor."
Prof. Kemal Karpat: "Çoğulculuk hususunda bu toplum başkalarına ders verecek durumda. ABD, Osmanlı'daki çoğulculuğu model alıp inceliyor."
Kâzım Berzeg: "Osmanlı'nın bakiyesi olan Türkiye, doğru idrakin elinde yönetilse, herkese en güzel örnek olur. Türkiye'nin tarihî tecrübesi buna uygundur. Ama "bize özgü koşullar" denilip, sahte gerekçeler uydurularak medenî dünyadan koparılıyoruz.
Eğitim
Eğitim üzerinde de duruldu: "Eğitimde, Türkiye'nin kültürel ve sosyolojik yapısı dikkate alınmalı."
Prof. Burhan Kuzu: Kendilerini azınlık olarak nitelendiren grupların eğitimini kastediyorsak açalım.
Prof. Mehmet Aydın: Amaç, çoğulculuk düşüncesini getirmektir. Bunun eğitime yansımasını istiyoruz.
Prof. Mustafa Erdoğan: Gerçekten çoğulcu toplumsal ve siyasal yapı önemliyse, özgürlükçü bir öğretim ehemmiyet kazanır. Öğretim sistemi, kişileri, laik veya dinî şeyhlerinden azâde kılacak ve karar verme inisiyatiflerini geliştirecek bir anlayışla ele alınmalı. Özgür, bağımsız karar verebilen bireyler yetişmeli.
Prof. Ahmet Yaşar Ocak: Değişik kesimlerin farklı kimliklerini göz önüne alan bir öğretim sistemi lâzım. Türkiye'deki sosyolojik çoğulculuk, eğitim sistemine yansımalı.
Kimlikler ve Devlet
En fazla tartışılan konulardan biri kimliklerin temsili meselesi, bir diğeri de millet-devlet ayrılığı idi.
Prof. Mehmet Ali Kılıçbay: Kimliklerin siyasete girmesi sorun yaratır. Farklı kimlikler, kamusal alanda temsil edilirse, bu alanın nötralitesi (tarafsızlığı) berhava olur. Bir rejim tartışması başlar. Her kimlik, kendi düşüncesini hâkim kılmaya çalışır. Uzlaşma filân da kalmaz.
Cengiz Çandar: Etnik ve dinî kimlik üzerine partiler olabilmeli.
İhsan Dağı: Milli çıkar ve milli kimlik haricinde farklı kimlik ve çıkarların bulunduğunu kabul etmek çoğulculuğun gereği.
Prof. Durmuş Hocaoğlu: Devlet-millet ayrılığı çok sert bir tarif. Devlet ile millet arasında uyuşma zorluğundan söz edelim. Devletin, meşruiyet kaynağının millet olduğu vurgulanmalı.
Doç. Ömer Çuha: 200 yıllık modernleşme sürecinde, devlet, toplumu inşa etmiştir. Devlet, topluma tahakküm etmiştir. Halkı, Haso, Memo kategorisinde mütalâa etmiştir. Toplumdan hep sadakat beklemiştir.
Prof. Soli Özel: Devlet millet bütünleşmesini savunmak yanlış. Ama devletin bir meşruiyet problemi olduğunu söyleyebiliriz. Bu gerdek değil ki, neden birleşecekler?
Cengiz Çandar: Türkiye'nin, tüm vatandaşlarına ve her toplum kesimine eşit mesafede duran, kamusal alanda bütün farklılıklara cevaz veren bir devlet anlayışına ihtiyacı var.
İhsan Dağı: Devlet-millet ayrılığı yerine şöyle diyelim: "Modernleşme adına, homojen bir toplum yaratma çabaları kabul edilemez. Siyaset, türdeşlik yönündeki bir toplumsal dönüşümün aracı olamaz."
Ayaklar Baş
Satırbaşları halinde ancak bir kısım tartışmayı sütunuma alabildim.
Abant toplantısından sonra yayınlanan metnin arkasında, işte böyle yoğun bir görüş alışverişi ve uzlaşma arzusu yatıyor.
Ama kimine göre bütün bunlar takıyye. Fethullah Gülen, tek başına, çete kurup, rejimi değiştirme hedefini gütme suçundan yargılanıyor. Tayyip Erdoğan ağzıyla kuş tutsa "mavi kanlılara" kendisini beğendiremiyor.
Maalesef ayak takımı baş olmuş; bütün değerler bu yüzden tepe taklak.
- tarihinde hazırlandı.