Diyet-Hürriyet

Ağustos başında kendisini ABD'de ziyaret imkânını bulduğum Sayın Fethullah Gülen, sağlığı elverdikçe yöneltilen sorulara cevap sadedinde kısa sohbetler yapıyor.

Soru, hürriyetle ilgiliydi ve nefis bir sohbet oldu. Ancak not tutamamıştım. Sayın Gülen'le ilgili internet sitesinde (www.herkul.org) sohbetin tamamını görünce sizlerle paylaşmadan edemedim. Çünkü hayatımızın her alanında, ferdî ve toplumsal münasebetlerimizde, siyasette, dış politikada öylesine esaslı unsurlar dikkatlere sunuluyor ki, bunların bilinmesinde yarar görüyorum. Özetleyerek sunuyorum:

Hürriyet, dinin ruhuna aykırı olmayan her isteği, herhangi bir engelle karşılaşmadan gerçekleştirebilmenin unvanıdır. Bununla beraber o ölçüsüz bir serbestlik değildir; herhangi bir baskı, mahkûmiyet ve boyunduruk altında bulunmama halidir.

Ölçüsüz serbestliği hayat felsefesi haline getirenler, bu çarpık hürriyet mülâhazası ile, ahlâk ve faziletin yerine cismaniyeti yerleştirmişlerdir. Öyle olunca da, özgür olduklarını, serbestçe yaşadıklarını iddia ettikleri aynı anda, hiç farkına varmadan bedenin, cismanî arzuların, dünyevîliklerin ve bohemliğin ağına takılmış; makam ve mansıbın, servet ve şehvetin kulları-köleleri olmuşlardır.

Günümüzün Batılı anlayışına göre hürriyet, "başkasına zarar vermeyen her şeyi yapabilmek" şeklinde tarif edilse de; bizim hürriyet telâkkimiz, "insanın, ne kendisine ne de başkasına zarar vermemek şartıyla meşrû dairede istediğini yapması" şeklindedir.

Ayrıca biz, İslâm'ın kalbî ve ruhî yanı açısından hürriyeti, "insanın, Allah'tan gayrı hiçbir şey ve hiçbir kimsenin boyunduruğu altına girmemesi, hiçbir şey karşısında baş eğmemesi" olarak anlarız. Hayatını, cismanî hazlarının arkasında sürüm sürüm sürünerek geçiren, nimetler karşısında şükredeceğine iyice küstahlaşan ve kazandıkça biraz daha hırsa kapılan, şımarıklaşan ama, diğer taraftan da elindeki imkânları yitireceği korkusuyla tir tir titreyen bir zavallıyı -dünyaya hükümdar bile olsa- hür kabul edemeyiz.

Evet, değişik arzu, istek ve beklentilere bağlanmış olan bir kalbin sahibi kat'iyen hür sayılamaz. Ömrünü bir kısım dünyevî çıkarlar ve cismanî hazlar karşılığında başkalarına ipotek eden ve sürekli onlara bedel ödemek zorunda kalan birisi hür kabul edilemez.

Aksine, Yaratıcı'ya yönelen, gerçek kıblesine dönen, sadece Hakk'a kul olmak suretiyle; arzulara kulluk, kuvvete kulluk, şehvete kulluk, şöhrete kulluk (makama kulluk, eşe-çocuğa kulluk) gibi çeşit çeşit kulluklardan kurtulan insan gerçek hürdür.

Bir insanın yuvasını sevmesi ve onu bir cennet otağı olarak görmesi tabiidir; ama yuvasına bağımlı hale gelmesi ve onu olmazsa olmaz kabul etmesi doğru değildir. Çanakkale'de şehit olanlar kendi yuvalarına, hayata ve dünyevi güzelliklere bağımlı olsalardı, bugün biz hürriyeti hiç tadamazdık.

Hürriyetin diğer bir buudunu ise, kuvvetin hakta olduğu prensibine göre hareket etmek, zalim kuvvetlerin dayatmaları karşısında asla "pes" dememek ve başka güçlerin boyunduruğuna razı olmamak teşkil eder.

Başkalarına "diyet ödeme" durumunda olmak çok büyük bir zillettir. Bazıları karşısında bağımsızlığınızı kaybettiğiniz zaman, ne kadar insanın esareti altına girmişseniz, ayakta kalabilmek için o kadar çok diyet ödemek mecburiyetinde kalırsınız.

Bir yönüyle Türkiye'nin hâl-i hazırdaki durumu da böyledir. Avrupa Birliği'nin Orta Asya'nın, Ortadoğu'nun ve bazı güçlü devletlerin değişik değişik talepleri vardır ve bazen bu talepler birbirine terstir. Siz kendi kendinize ayakta duramıyor ve bazı planların, projelerin bir parçası olmaya zorlanıyorsanız; değişik stratejilerde birinci derece söz sahibi olamıyor ve onlar planlanırken siz de düşüncenizi açıkça ortaya koyamıyorsanız tam bağımsız değilsiniz demektir.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.