Herkes İçin Hukuk
28 Şubat sürecinde koparılan "irtica fırtınalarını" hatırlayın. Birçok dinî kurum ve ülkeye hizmetten başka gayesi bulunmayan önemli şahsiyet demokrasi, hukuk ilkeleri çiğnenerek hedef yapılmış; medya kullanılarak linç kampanyaları düzenlenmişti. O günlerde bir yetkili de çıkıp insan hakları ihlâl ediliyor, "hukuk devleti ilkesi" çiğneniyor demedi.
İrtica yaygaraları altında büyük yolsuzluklar yapıldığının anlaşılmasından sonra manşetler değişti; polis operasyonları işadamlarına, bürokratlara ve siyasilere yönelince de hemen "hukuk devleti" hatırlandı.
Adalet eski Bakanı Hasan Denizkurdu, hukukçu kimliği ile yolsuzluk ekonomisini hedef alan ve 28 Şubat sürecini andıran operasyonları şu şekilde değerlendirdi:
"Bir yolsuzluk varsa, mutlaka hesabı sorulacaktır; ancak daha dava açılmadan bir araştırma raporu gazeteye sızdırılıyor ve yargısız infaz yolu ile o işadamının ipi çekiliyor. Bu davranışın ardında ise ekonomik olaylara polis gözü ile bakma eğilimi yatıyor. Polis için herkes potansiyel suçlu ve oradan geçen kim olursa olsun aynı dikkatle izlenmeli. Ekonomik olaylara böyle bir mantık ile yaklaşır ve henüz yargıya dahi intikal etmeyen bir konu için yaka paça ve eli kelepçeli olarak işadamlarını tek tek toplarsanız işin şirazesi kaçar. Polis araştırmasını yapar, delilleri toplar, olayı savcıya taşır ve o noktadan sonra hukuk çalışır. Medyanın tanık sıfatı ile dahi olsa, bir işadamının DGM'ye ifade vermek üzere çağrılmasını veriş şekli de aynı üslupla sunulmaktadır. Sonunda piyasalara bir korku hakim olmuştur. Acaba bana da bir gün sıra gelir mi diye!"
Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de İzmir'de aile fotoğrafında yer alan işadamalarını hedef alan operasyonlardan sonra şu uyarıda bulundu: "Kanunları uyguluyorum diye korku rejimi yaratıyorsanız bu yanlıştır. Güvenliği sağlıyorum diye adamı yaka paça götürmenin anlamı yok. Güven ortamı olacak. Vatandaş kendi haklarından emin olacak. Hırsız varsa yakasına yapışılsın. Ama herkes mi hırsız, kötü, o havayı vermemek lazım. Ne yanlışsa onun üzerine gitmek lazım."
Keşke bu duyarlılıklar masum, dindar insanlar ve kurumlar için de gösterilebilseydi.
Bugün de demokrasi ve insan hakları ihlalleri her alanda sürüyor. Bazı kurumlarda inanan insanlara baskı yapılıyor. Namaz kılanlar, oruç tutanlar fişleniyor. Eşi başörtülü memurlar işten atılma korkusunu yaşıyor. Başörtüsü taktıkları için genç kızların okuma hakları ellerinden alınıyor.
MİT müsteşarı irtica tehlikesinin abartıldığını rakamlarla açıkladı ve dindar insanlarla irticacıların ayrılmasını istedi. Memurlarla ilgili yargısız infaz kanunu çıkarmaya kararlı görünen hükümet dahil bütün kurumların sağlıklı bir değerlendirme yapması gerekiyor. Sadece işadamlarına değil herkese hukuk, adalet lazım.
- tarihinde hazırlandı.