Din ve Sanayileşme

Yaşanmış bir 'deney'i aktarmak istiyorum size... 1945 yılında, Ankara Belediyesi yeni bir karar alarak, "Hacı Bayram Meydanı"nın adını "Ogüst Meydanı"na çevirmişti. Antalya Milletvekili Rasih Kaplan Hocaefendi Meclis'te İçişleri Bakanı'ndan bu isim değişikliğinin sebebini sordu.

İçişleri Bakanı Recep Peker bağırdı:

-Hocanın amacı, hacılığı bir külah gibi meydanın başına geçirerek, oraya Hacı Bayram Meydanı dedirtmektir. Hükümetin sorumlu bir üyesi olarak söylüyorum ki, bunu yapamazsınız! Bu gerilik olur, ilkelerimize aykırı olur.

(Faik Armutçu, Siyasal Anılar, s. 266)

Olay 1945'te cereyan etmiştir.

Recep Peker 'ilerici' ve 'akılcı' mıdır? Bugün demokrasi vardı, o gün Çankaya'da Milli Şef İnönü vardır, Başbakan Şükrü Saracoğlu'dur.

Rasih Kaplan Hocaefendi mi haklıdır, yoksa, 'Bay Recep Peker' mi? Vereceğiniz cevap tarih, toplum ve kültür anlayışınızla, özellikle de laiklik anlayışınızla ilgilidir.

CHP'li merhum Faik Ahmet Barutçu bu olayı anlatırken Recep Peker'i alaya almıştır. Tümü CHP'li olan Meclis'in çok büyük çoğunlukla Recep Peker'in görüşüne karşı oy kullanmasından Başbakan Saracoğlu da memnun olmuştur.

Artık, meydanın adı "Hacı Bayram"dır.

Başbakan Tansu Çiller'in bazı dini cemaat liderleriyle görüşmesi "laikliğe aykırı" mıdır?

Türkiye'de laikliği "devletin din kurallarına göre yönetilmemesi" olarak değil, din faktörünün yok sayılması olarak anlayınca, din sosyolojisi konusunda vahim bir bilgisizlik oluştu.

Dinin toplumsal dinamiklerle ilişkisini ve toplumdaki işlevini araştırmak yerine, dini duyarlıkları "komplo teorisi"ne bağlama yüzeyselliği egemen oldu. Sağ iktidarlar taviz vermiş de, 12 Eylül teşvik etmiş de ondan toplumda dini duyarlık artmış! RP bundan yükseliyormuş!

Halbuki RP, 1991 seçimlerinde, 'ittifaksız' yüzde 7 oy almıştı. Koalisyonlar elinde Türkiye, sorunlarını çözemeyince, sağda Çiller-Yılmaz kavgası siyaseti kilitleyince, RP, 1995 seçimlerinde yüzde 21'e fırladı!

Eski komünist ülkelerdeki din patlaması, hangi "sağ iktidarların tavizi"nden doğdu? Sokaklarda zikir çeken Çeçenler hangi "imam hatip" te eğitildi?!

Dinin yükselişine sosyal bilim formasyonuyla değil de, Jakoben ideolojinin komplo teorisinin etiketi olan "irtica" evhamıyla bakınca, "kırmızı kuvvetler" ve "mavi kuvvetler" mantığının yalınlığı egemen oluyor.

"Bu kış irtica gelecek!" evhamıyla tedirgin olanların, biraz araştırma inceleme gereğini duymaları gerekmez mi? Prof. Şerif Mardin gibi uluslararası itibara sahip bir bilim adamımızın araştırmalarını bari okumak gerekmez mi?

Bernard Lewis, Olivier Roy, Dilip Hiro, Robert Kaplan gibi "Radikal İslam" uzmanı Batılı sosyal bilimcileri okumak gerekmez mi?

Olaya sosyal bilim zihniyetiyle değil de "iç düşman" açısından bakılınca bir çıkmaza sürüklenilmektedir.

Bizde Hacı Bayram Meydanı'na "Ogüst Meydanı" denilmesini savunan "laikçi" düşünce, şimdi dini cemaatlerin ve tarikatların ticaretle uğraşmalarını, şirketler kurmalarını, vakıflar, eğitim kurumları, yayınevleri açmalarını, üniversite eğitimini teşvik etmelerini "laiklik elden gidiyor" feryadıyla karşılıyorlar!

Bu yayınlarda "Tarikat Ticaret" vurgulaması yapılarak, dini toplulukların ticaretle uğraşmaları yadırganmaktadır. Laikçilerimizin "sanayileşmeye eşlik eden dindarlık"tan rahatsız olup "Manastır"a kapanmış, dünyadan el etek çekmiş bir dindarlığı ise "zararsız" buldukları anlaşılıyor!

Halbuki şeyhülislam fetvasıyla kurulmuş Rasathane'nin yıkılması için fetva veren Şeyhülislam Ahmed Şemsettin Efendi ile, üniversite sınavlarında matematik birincisini çıkaran özel okul kurucusu Fethullah Gülen Hocaefendi'yi ve 12 Eylül'e karşı Demirel'in yanında mücadele eden Mehmet Kutlular'ı aynı sayabilir miyiz?

Türkiye, İngiltere gibi, sanayileşme sürecini demokratik proses içinde yaşamakta ve yine İngiltere gibi, sanayileşmeye, kentleşmeye eşlik eden bir dini yükseliş, dini cemaatlerin çoğalıp, çeşitlenmesi ve tarikatların yaygınlaşması sürecini yaşamaktadır. Yine muhafazakar liberal İngiltere gibi Türkiye'de de bu dini cemaatler "dünyevi" gelişmelere çok büyük önem vermektedirler: Şirketler, vakıflar, laik cumhuriyetin üniversitelerinde öğrenci okutma çabası, öğrenci yurtları, bilgisayar eğitimi, büyük gazeteler, TV yayınları...

Şunu özellikle vurgulamak gerekir ki, bu şirketler, vakıflar, yurtlar, büyük yayın kuruluşları ancak çağın "eski ilimler"i ile, mühendislik, iktisat, işletme, finans, iletişim gibi bilgi ve becerilere sahip olmakla kurulabilir ve devam ettirilebilir. Laikçilerin "çember sakallı, kazma dişli" karikatürlerinden çok farklı ve sanayileşmeye (çağdaşlaşmaya) "eşlik eden" bir dindarlıkla karşı karşıya değil miyiz? Neden cahil Müslüman "zararsız" sayılır da çağın bilgilerini öğrenen, çağın faaliyetlerine katılan Müslüman "tehlikeli"dir?!

Öyledir, çünkü laikçilik sosyal modernleşmeyi değil, pozitivist ideolojiyi çağdaşlaşma sanmaktadır.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.